Kutlu Devim
Kapının hayvan gibi çalınması yüzünden zar zor kapadığım gözlerimi araladım. Bebenin evinde yatak odası olsa da gece öyle zor geçmişti ki koridorda uyuyakaldığımı bile anlamamışım. Ayağa kalkıp hâlâ çalmaya devam eden kapıya uzaktan baktım. Kim bu lan? Gece bebe çat kapı gitse de anahtarı aldığını duymuştum.
"Polisi arayım mı komutanım?" Kapıya yaklaştıkça daha toy bir ses duymak şaşırttı. Kapıyı açtığımda askeri üniformalı, toy olduğu metrelerce öteden belli olan bir asker, telefonu kulağında eli kapıdaydı. "Açtı komutanım. Emredersiniz komutanım."
Demek bebe, bana bakıcılık etmesi için birini gönderdi. Gözlerim sinirden mi yorgunluktan mı bilmem yaşandığında çoktan salona girmiş, koltuğa oturmuştum. Her şey çok yeni, eski evimde olmayan eşyalar bile var ve hepsi boktan hissettiriyor.
"Kapat kapıyı la, donduk!" Bağırmam karşılıksız kalmadı, dış kapı kapandı ve toy asker salon kapısında gözüktü, aynı onun gibi ben de ona baktım. "Ne bakıyorsun bebe?"
"Girebilir miyim komutanım?" Komutanım mı dedi o, ben mi sikimden duydum? Tek kaşımı kaldırdığımda çocuk gerildi.
"Telefonundaki komutanın ne emir verdiyse yap git, bana bulaşma." Ayaklarımı öndeki pufa uzatıp kollarımı göğsümde bağladım ve gözlerimi kapadım.
"Emredersiniz kom..."
"Oradan komutan gibi halim mi var çocuk?" Ne öfke ne de başka bir şey hissetmediğimden sesim de tek düze çıkıyor.
"Evet komutanım. Hem siz komutanımın abisisiniz. Komutanım..."
"Oğlum deme lan!" Bağırmamla başını eğip özür dilemesi bir oldu. "Komutan deme."
"Emre..." Sustu, bir süre düşündü. "Tamam kom... Abi. Tamam kom... Abi."
Saçmalığa göz devirip yine gözlerimi kapadım. Nereye gitti öyle? Ateş alır gibi fırlayıp beni zorla getirdiği bu yerde bırakması sinirimi bozuyor. Anlamıyorum. Ne bok işim var burada? Tamam, Çinçin'de yaşamaktan daha iyi ama... Ne bok işim var?
"Tekin komutanım göreve gitti, kom... Abi." Gözümü açıp adama baktım. "Size açıklama yapamamış, benden rica etti. Beraber kahvaltı edebilir miyiz, ben biraz açım da."
"Mutfak orada, istediğini al."
Göreve gitmiş. Sürekli böyle görev çıkar mı? O yaralı, kanlı omuzla ne yapmayı düşünüyor? Kendini öldürtüp gelecek yani. Geri zekalı.
Mutfağa giden çocuğa gözlerim kapalı da olsa göz devirdim. Buradan gitmek istemiyorum ama bebenin aile olmadığımızı bilmesi gerek. Benim gibi birine aile derse nasıl bok çukuruna düşecek görmek istemiyor. Tanıdığım en enayi mal.
"Kom... Abi." Çocuğun seslenmesiyle ofladım. "Abi kahvaltıyı hazırladım. Ben tek yiyemem de..."
Elinde koca bir tepsiyle yanıma geldiğinde gözlerimi açıp ona baktım, mahcup bir edayla bana bakıyor.
"Komutanım beraber... Özür dilerim. Özür dilerim abi. Beraber yiyebilir miyiz, ben tek yiyemem ve Tekin komutanım eğer yemek yemediğinizi duyar ve öğrenirse... Rica etsem ayaklarınızı çeker misiniz?"
Bir süre boş boş baktığımda pes etmedi, ben ayaklarımı çektim ve kafamı kaşıdım. Tepsiyi daha demin ayaklarımı uzattığım sandıklı pufa koydu. Tepsinin içinde yok yok. İki dakikada nasıl çay, menemen ve diğerlerini yaptı? Çayımı önüme iterken oldukça çekingen.
"Adın ne la bebe?" Çayımı alıp tekrar arkama yaslandım.
"Doğukan, abi. Aslında yüzbaşı göndermeyecekti ama Tekin komutanım her ne dediyse sıkıntı çıkarmadı, gönderdi. Komutanım, Tekin gibi bir kardeşiniz olduğu için çok şanslısınız. Tekin komutan ailemden biri olsa her gün şükür namazı kılardım." Çocuğun hayran olduğunu anladığımda göz devirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçık Asker
AksiTekin Alaca, ailesinin bakıcısı olmak için doğmuş ve ailesine mahkum bir çocuktu. Ailesinden habersiz girdiği Milli Savunma Üniversitesi sınavında tam puan yapar ve kapısına Harp okulları komutanı Resul Ereğli gelerek Tekin'i alıp onu devletin gizli...