Geçen bölümde bana ve karakterlerime olan güveniniz gözlerimi yaşarttı gençler. Hiçbir zaman kimlik muhabbeti yapmadım, Kürt/Laz/Çerkes ayırmadım, kimseye küfretmedim ve etmem de rahat olun. Orada kimse şüphelenmezken Tekin'in yalan olduğunu anlayıp kendinden bir an bile şüphe etmemesini göstermek istedim.
Tekin Alaca
Dimitrios an itibariyle Türk silahlı kuvvetleri tarafından tutuklanmış bir terörist ama bunu dış ülkeler bilmeyecek, Dimitrios bir operasyonda öldü diye geçiyor. Kimse gelip de 'nasıl olur, o bizim vatandaşımızdı' diyemeyecek çünkü o zaman sorulacak; 'terör örgütleri arasında ne işi vardı ve Türk askerine neden sıkıyordu?' Bu tarz sorularımıza asla doğru bir cevap veremeyeceklerinden 'ne oldu' diye soramayacaklardı. Aynı zamanda kendini bir meleğin adıyla tanıtan manitası da Yunan uyruklu bir gazeteciymiş, Dimitrios ile bir evlilikleri varmış, o da soruşturulacak. Uçağımızda bir fahişeye daha yer vermemiz hepimizin zoruna gitmişti. Kimliğini kullandığı genç kızın ölüm haberini de gönderdik.
Tugaya varmamız, göreve gelmemizden daha kısa sürdü. Gidene dek Dimitrios ve sevgilisi ayılmamıştı ama ne yazık ki yaralarını tedavi etmek zorunda kalmıştık. Kalan parmaklarını tek tek sökmek isterdim ama işte Atahan izin vermedi. O da yapmak istedi! Biliyorum, o da parmakları söküp onun kıçına dikmek istedi. Ama neymiş, imza almaları gerekiyormuş.
Banyom bittiğinde çıktım, Atahan da yatağında oturuyordu. Her yanımda öyle bir kan vardı ki duşta on dakika durmak zorunda kalmış, lifi resmen tenime kazımıştım. Aslında görevden hemen sonra, hiç temizlenmeden abimin evine geçmek isterdim ama yapamazdım. Beni gören herkes korkuyla nefesini tutmuş, hâlâ damlayan kanlara bakmıştı.
Üstümü giyinemeden uyuyakaldığımı uyandığımda anladım, Atahan kendi örtüsünü de bana örtmüş. Hemen üzerimi giyinip yemekhaneye uçmuştum. Yemeklerden sorumlu eleman beni sevdiğinden tepsime tepeleme doldurmuştu, sevilmem yine işe yaradı. Tepsimi bir masaya koyup ben de oturdum ve kaşığımı doldurdum. O an dank etti; evde abim bekliyor. Masadan öyle bir kalkışım oldu ki herkes irkilmiş, bana bakmıştı.
Yemekhaneden kurşun gibi çıkmış, odamdan anahtarımı aldığım gibi otoparka gitmiştim. Arabama bindiğimde otoparktan son hız çıktım; trafikteki kurallara da ışıklara da dikkat etmeden dakikalar içinde abimin evine geldiğimde ani fren yaptım, el frenini indirip arabadan indim. Kapıları kilitlerken evin kapısına varmıştım. Anahtarla açabilirdim ama onu kapıyı açmasını istediğimden çalmaya başladım; bir elim zildeyken diğeriyle de yumrukluyordum. Sonunda açtığında abim yerine Doğukan'ı gördüm, uykulu bir şekilde bakıyordu.
"Komutanım! Günaydın komutanım." Onun bu hallerine gülerken içeri girdim. "Görevden döndünüz, iyi misiniz? Aldaçı timi nasıllar komutanım, zayiat yok değil mi?"
"Yok aslanım, hepimiz iyiyiz. Sen nasılsın, uyanmak için çok geç değil mi?" Salonda koltuğun üzerindeki hâlâ açık yatağa oturup etrafa bakındım, içerisi sigara kokuyor. "Kaç paket bitirdiniz lan üç haftada?"
"Komutanım, Kutlu abi ciddi bağımlı... Özür dilerim komutanım, şikayet anlamında söylemiyorum. Gece geç yatıyorduk komutanım, o yüzden böyle geç uyanıyoruz. Özür dilerim komutanım."
"Doğukan'ım," deyip yanıma oturttum ve omzunu tuttum. "Rahat ol aslanım. Sana abimi emanet etmişim, özrünü bekler miyim hiç?"
Çocuğun gözleri ışıldadığında uyuması için yatmasına izin verdim ve salondan çıkıp yatak odasına girdim. Abim yatağında yatıyor, bir koluyla yastığına sarılmış ve dudakları milim açık. Kemerimi ve eşyalarımı çıkardım; kemeri, tabancamı, bıçağımı, kelepçemi, cüzdanımı, telefonumu komodinin üzerine koydum. Abimin yanına uzanıp, ona döndüm ve saçlarını okşadım. Bir anlık irkilse de tebessüm ettim, çünkü korkmayı bırakmıştı. Ellerimde kan varmış gibi hissetsem de onu da umursamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçık Asker
ActionTekin Alaca, ailesinin bakıcısı olmak için doğmuş ve ailesine mahkum bir çocuktu. Ailesinden habersiz girdiği Milli Savunma Üniversitesi sınavında tam puan yapar ve kapısına Harp okulları komutanı Resul Ereğli gelerek Tekin'i alıp onu devletin gizli...