Tekin Alaca
Güzel bir kahvaltının çözemeyeceği sıkıntı yok derler ve yemin ederim çok haklılar. Doğukan uyandıktan sonra apar topar tugaya döndüğünden etrafı toparlayıp kahvaltı hazırladım.
Beni uyandıran Olcay olmuştu. Yemekhaneden öyle fırlayıp gittikten sonra geri dönmemem tugaydakileri telaşlandırmışlar ve terminatör komutanımıza söyleyemediklerinden Olcay'a anlatmışlar, benim için uykusundan feraget edip açana kadar aramıştı. Uyandığımda hâlâ abime sarılır biçimde uyuyordum, hatta o da aynıydı; yataktan çıkmamış ya da beni atmamış. Telefonu açtığımda Olcay'dan özür dilemeyi unutmamıştım, oysa bir güzel sövüp öyle kapamıştı.
Çayları da doldurduğumda mutfaktan çıkıp odaya geçtim, hâlâ uyuyan abimi gördüğümde bir an uyandırmak istemedim. Göstermese de ağrıları olduğunu tahmin edebiliyorum. Onun da kustuğunu biliyorum. Doğukan sadece sağlık durumunu anlatmıştı; sürekli kusmuş ve çoğu zaman ağrıdan uyuyamamış, yine de inleyip durmamış. Sadece ağrısı oldukça evde dolanmış.
"Abi," diye elimi başına attım. "Kahvaltı hazırladım, hadi kalk."
"Aç değilim Enes." Sözlerine istemsiz bir gülüşle tepki verdiğimde tek gözünü açtı. "Ruh hastası piç ya," diye bana götünü döndü.
"Abi çok acıktım, hadi."
"Ne yapayım?" Oflayarak ayağa kalktım, tam sırtına oturdum. Ne bağırdı ne de ses çıkardı. "Seni şimdi bir teperim görürsün, in üstümden."
"Çok acıktım, kahvaltıyı hazırladım. Tek yiyemem, ne olur kalk." Üzerine uzanıp başımı kafasının dönük olduğu omzuna koydum. Hâlâ gözleri kapadı.
"Siz askerlerin yalnızlıkla ne alıp veremediğiniz var lan?" Lan derken öyle bir bağırmıştı ki istemsizce gerildim. Yine de umursamadan kulağını ısırdım, uzanıp beni itmeye çalıştı.
"Her gün bin kişiyle yatıp kalkıyoruz, bilmem anlatabildin mi Paşam? Hadi kalk!" Üzerinden yana kayıp yatağa oturdum ve acıtmadan sırtına vurmaya başladım. "Hadi hadi hadi hadi."
"Ananı!.." Tekme atıp yataktan düşmeme neden olduğunda kafamı yere biraz sert vurdum. Umursamadan düştüğüm yerden tavana baktım. Şaka gibi bir olay, ailemi kahvaltıya kaldırmaya ikna etmeye çalışıyorum. "Öldün mü la?" Yataktan doğrulmadan kenara gelip bana baktı.
Abim var. Aynı anneden, aynı babadan olma bir kardeşim var. Ailem var. Bunun farkındalığı çok garip.
"Niye gülmüyorsun la deli?" Cevap vermeden yüzüne baktım, cidden bir ailem var lan. Düşüncesi çok garip. Babama benziyor biraz... Biraz değil, baya bildiğimiz babama benziyor. Hele sinirlendiğinde olan o yüz hatları. İyi ki ikimiz de dedeye benzemedik. "Şh! Kaçık bebe, iyi misin lan? Kafayı mı vurdun?"
Yataktan kalkıp yanımda diz çöktü ve elini yüzümün yanına koydu. Gözümden bir yaş düşerken gözlerimi kapadım.
"Lağn! Ölüyor musun? Hay amına koyim."
"Ya ne götü titrek adamsın," derken hâlâ gözlerim kapalıydı. "Şurada bir farkındalık yaşıyoruz, bir ağzımıza sıçmadığın kalıyor."
Sessizlik olduğunda gözümü açıp ona baktım, ayakta dikilmiş şaşkınlıkla bana bakıyor. Aniden karnıma tekme attı ve odadan çıktı. Ayağa fırlayıp ben de peşinden çıktım. Söylenerek banyoya girdiğinde istemsizce kahkaha atmıştım.
"Beni seveceğini biliyordum canım!" diye bağırdım mutfağa geçerken. "Ölmemden nasıl da korktun ya, aşkım işte."
"Canını sikeyim! Bir askeri öldürürsem ebeme çoklu nikah kıyarlardı, görürdüm anamınkini." Ettiği imalara dehşetle iç çekerken masadaki yerime oturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçık Asker
ActionTekin Alaca, ailesinin bakıcısı olmak için doğmuş ve ailesine mahkum bir çocuktu. Ailesinden habersiz girdiği Milli Savunma Üniversitesi sınavında tam puan yapar ve kapısına Harp okulları komutanı Resul Ereğli gelerek Tekin'i alıp onu devletin gizli...