Sinem, salonda gerginlikle oturan adama kahve ikram ederken Bilge'nin bir an önce gelmesi için dua ediyordu.
"Yani orta yapmaya çalıştım ama pek beceremem..." dedi gülümsemeye çalışarak.
Berkan, fincanı kızın elinden aldı. Sağ bacağını durmadan titretip daha önce sadece bir kez geldiği evi incelemeye devam ediyordu. "Yok, önemli değil, eline sağlık." Barış, her ne kadar ondan saklamaya çalışsa da ayrıldıklarıni Kerem'den duymuştu. Duyar duymaz da soluğu kızın evinde aldı.
Yaptığı belki alçakçaydı, adamlığa sığmazdı, hatta Barış'a da hak veriyordu. Ama Bilge'ye karşı olan hislerini görmezden gelecek kadar iradeli değildi.
"Geldi galiba," Bir anahtar ve kapı sesi duyuldu. Ardından Bilge bitkin ve ağlamış bir halde salona girdi. Berkan'ı görmek onu afallattı.
İyi bir arkadaşlıkları olmuştu esasında. Berkan onun zihnini okuyabilen ve kızı yormadan iletişim kurabilen nadir insanlardandı. Bilge onun yanında kendini rahat hissediyordu. Hiçbir şeyi açıklamaya veya konuşmaya gerek kalmıyor, Berkan bir şekilde onun hoşuna gidecek şeyi buluyordu. Bilge'yi en çok saşırtan da buydu, aralarındaki bu sözsüz kuvvetli iletişim. Berkan'ın yaptığı karanlıkta, ek yordamıyla, samanlıkta iğne aramaktı.
"Hoşgeldin." Dedi kız. Onu evinin salonunda görmeyi normalleştirmeye çalışıyordu. Barış duysa, görse büyük ihtimalle ikisini de ayağından tavana asardı.
"Hoşbuldum."
"Bana müsaade, arkadaşlarımla buluşacaktım." Sinem, dolu kahvesini bırakarak ayrıldı yanlarından. Bu konuşmaya kesinlikle kulak misafiri dahi olmak istemiyordu.
"Böyle çat kapı geldim ama..."
"Önemli değil." Bilge, her an kendini bırakacakmış gibi duran sırt çantasını yere koydu. Sorar gözlerle adama bakıyordu.
"Ayrılmışsınız," diye söze başladı. Oysa bundan sonra ne söyleyecekti bilmiyordu. Ayrılmışsınız, ben de koşa koşa buraya geldim, böyle diyemezdi.
"Öyle oldu." Dedi Bilge tereddütle. Barış'ın yanından kavga edip de gelmişti az önce. Hiçbir şey söylemek, konuşmak istemiyordu onunla ilgili. Hele Berkan ile... Zaten Berkan'a neydi ki!
"Sevindim." dedi adam açıksözlülük ederek. Bilge bir anlığına göz göze geldi onunla. "Yani senin üzülmene değil... şeye... birbirinize uygun değildiniz bence."
"Neyse," dedi Bilge kestirip atarak. "Bir şey mi olmuştu?" Neden geldiğini sordu. Berkan anladı.
Ne söylese, neyi bahane etse bilmiyordu. Zaten bahane edecek söyleyecek pek bir şey de yoktu. Dürüst olmak ise iyi bir seçenek miydi bilmiyordu. Barış takım arkadaşıydı, yüz yüze bakacaklardı. Gerçi son kavgalarından sonra yüz yüze bakacak halleri kalmasa da... erkeklik gururuydu sonuçta. "Bilge, ben ne diyeceğimi bilmiyorum. Belki beni kovacaksın biraz sonra ama," Kötü bir dejavu yaşıyordu kız. Barış'a aşık olduğunu söylediği anı hatırlıyordu. Ne kadar tedirgin olduğunu anımsıyor ve şimdi karşısında soğuk soğuk titreyen Berkan'ı kendisinin kötü bir yansıması olarak görüyordu. Keşke söylemese, diye düşündü. Sonra irkildi. Barış da ona aynen böyle demişti. "Seninle konuşmadığımı süre zarfında çok düşündüm. Yani senden ayrı kalınca aslında anladım desem daha doğru olur."
"Neyi anladın?" Kız korkuyla sordu. Sonra keşke sormasaydım diye düşündü. Böyle öğrenmeye hevesli gibi. Oysa onun öğrenmek istediği falan yoktu. Hatta bu konuşmanın bir an önce bitmesi için dua ediyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/378912572-288-k803004.jpg)