"Ne olmuş dedin?" Salona adım atar atmaz panikten delirmiş durumda olan teyzem önümüzü kesmişti. Her türlü kritik durumda panik olması onu işlerin oldukça dışında tutmamıza sebep oluyordu ama kendi teyzemi düğün salonumdan uzak tutamayacağım için herkesten önce buraya gelmiş, felaket yaratabilecek bütün senaryoları kafada kurmaya başlamıştı bile çoktan. Ama itiraf edeyim, bu son dediğini ben bile beklemiyordum. Davetliler muhtemelen gelmek üzereydiler. Düğünün başlamasına bir saatten az vardı ve ben çekimden gelen diğerleriyle gelin odası yolundayken teyzem bizi bulmuştu. "Doğru mu duydum?" Tuğçe'ye baktığımda bembeyaz kesilmiş yüzünü gördüm. Doğru duymuştum. Tuğçe zorlukla başını sallarken Kerem yavaşça belime sarıldı.
"Sakin ol, aşkım. Hallederiz." Sinir ve stresle dolan gözlerimle ona baksam da suçu olmadığını bildiğim için sakinleşmek adına derin bir nefes aldım. Şuan delirmem, bağırmam kimsenin yararına olmayacaktı.
"Hallolacak şey değil ama ya! Nasıl başarmışlar?" Sitem ederken sesim istemeden biraz yükselmişti. "Alt tarafı bir pasta!"
"Ben gördüm Gökçe kuşum, mutfağa giden yola saçma sapan bir basamak yapmışlar. Pastaneden gelen çocukcağız alışık olmadığı için görmedi. Ayağı birden boşa gelince kayıverdi. Kendi de düştü zaten, kutu da üstüne gelince başından aşağı pasta yağdı resmen. Sonra koca çocuk oturdu ağladı." Ağlamış mıydı? Allah'ım nelerle sınanıyorum cidden? Daha birkaç gün öncesinde pasta merasiminde garsonların takılıp pastayı yere düşürdükleri bir video izlemiştim. Damat çok sinirlenmiş, gelin şok olup öylece kalmıştı. Başıma gelse ne yaparım diye düşünmüştüm ama hemen tövbe etmiştim. Gelmek zorunda mıydı? Kerem'le bir kez daha göz göze geldiğimizde çaresizce etrafa bakındığını gördüm.
"İyi mi?"
"Yok kızım, dağıldı gitti, kocaman şey." Teyzemin aklı hala pastadaydı. Onun bu hali gerçekte komik olmasa da beni güldürmüştü. Birden krize girince çevremdekiler de bana biraz garip bakmışlardı.
"Teyze pastayı mı diyorum? Pastacı çocuk iyi mi? Düştü dedin ya." Kerem ağlamadığımı görünce derin bir nefes alıp yanağıma bir öpücük kondurdu. Uzanıp elini yakaladım. Bütün Türkiye peşindeydi kocamın, kesin nazar değmişti. Olamaz yani başka bir sebebi çünkü.
"Bileğini burkmuş, Kerem'in dayısı sanırım, aldı arabaya hastaneye götürdü." Kerem kafasını salladı.
"Lütfü dayımdır, tam kritik anların adamı. Kara günlerin kahramanı SüperLütfü!" dediğinde Tuğçe bile biraz kıkırdamıştı. Ben de derin bir nefes alarak eteklerimi toparladım.
"Burada ayakta konuşmayalım, gelin bir gidelim oturalım. Çekimde belim koptu zaten." dediğimde teyzem dahil yaklaşık on kişilik ekibimiz hemen peşimize takıldı. Göz ucuya Abdülkerim abinin telefonuna sarıldığını görmüştüm ama karısını aradığını düşünerek hiç ellemedim.
Gelin odası beyaz balonlar ve tüllerle süslü, güzel bir oturma grubu, makyaj masası ve atıştırmalıkların olduğu bir köşeyi barındıran tatlı bir odaydı. Açelya'nın önerisiyle satın aldığım beyaz ışıltılı spor ayakkabılarım köşede, üstümdekinden sıkılırsam ihtimaline karşı yanımızda bulundurduğumuz beyaz kısa elbisenin yanında bekliyorlardı. Gecenin ilerleyen saatlerinde ikisine de ihtiyacım olabileceğini biliyordum. Kendimi hemen ikili koltuğa bırakınca Kerem de yanıma çöktü. Barış ve Lal atıştırmalık masasına, teyzem ve Açelya tekli koltuklara, Berkan, Tuğçe ve Yunus da üçlü koltuğa ilerlemişlerdi. Arkama iyice yaslanarak şakaklarımı ovdum biraz.
"Bu kadar stres olacağımı bilsem hayatta kabul etmezdim Kerem." dediğimde Kerem dudak büzdü.
"Ama aşkım, ben ne yapayım? Ben mi dedim pasta düşsün diye." İç çektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüzük / Kerem Aktürkoğlu
FanfictionFutbolcu Kerem. Galatasaraylı Kerem. Mustafa amcanın torunu Kerem. Kocam Kerem. Gökçe Altun kendisini Kerem Aktürkoğlu ile evlenme dairesinde bulduğunda 20 yaşında, üniversite ikinci sınıf öğrencisiydi. Kerem'le daha öncesinde hiç konuşmamış, nik...