Bölüm 9

3.2K 155 25
                                    

Kerem'in bulaşık deterjanı faciasından ve benim bütün evi gezip bir şeyleri olmaması gereken yerlerden kurtarmamdan sonra, çamaşır makinesinin üzerindeki futbol topu gibi, Kerem bana birinci kattaki misafir odasını göstermişti. İçeride bir yatak ve iki komodinden başka bir şey olmadığı için de, kendi kendine yarın beni alışverişe çıkarmaya söz verip bugünlük böyle idare etmemi söylemişti. Şikayet edecek değildim ama kocamın aklıselim birisi olmadığını göz önüne alırsak, dolaptan temiz olduğunu düşünerek çıkardığı nevresim takımına bile güvenesim gelmiyordu. İki sene önce yapmış olmam gereken çeyiz alışverişimi yarın yapacak oluşumun yanı sıra, bir de evdeki her şeyi baştan yıkayıp kurutacaktım. Kendim yapmadan her şeyde aklım kalırdı çünkü. 

Eve yerleşmemiz iki saatten fazla sürdüğü için Kerem bize dışarıdan yemek söylemiş, hemen ardından da kulübe gidip geldiğini söylemesi gerektiğini iddia ederek evden çıkmıştı. Aslında bana sen de gel, herkesle tanışırsın demişti ama ilk günden ne işim var diyerek reddetmiştim onu. O gittikten sonra da yapacak bir şeyimin olmaması boşluğuna düşünce annemi aramaya karar vermiştim. 

"Vardınız mı kızım?" Annemin İstanbul İzmit arasını beş saat sanıyor olmasına mı yansam, bu endişeli haline gülsem mi bilememiştim. O değil miydi hiç tereddütsüz kocanla git diyen? "Kerem oğlum nerede?" 

"Varalı üç saat oldu neredeyse anne, alışveriş yapmıştık onları falan yerleştirdim." göz devirerek konuşmama devam ettim. "Ben iyiyim bu arada, sorduğun için sağ ol, yol iyi geçti." trip atmak en doğal hakkımdı bence. 

"Abla, ev güzel mi?" Meryem'in kamera açısına girmesiyle gülümseyerek kafamı salladım, "göstersene!" deyince de kamerayı arkaya döndürerek ayağa kalktım. Alt katta olduğum için ona muhteşem mutfağı gösterecektim ilk. "Oha, salon bizimkinin üç katı mı bana mı öyle geliyor?" 

"Valla doğru görüyorsun, sıkı tutun, anne, mutfak aklınızı başınızdan alacak." çekebileceğim en geniş açıyla mutfağı onlara gösterince ikisi de bir ağızdan 'vaow' diye bağırmıştı. "Bence de vaow. Bütün dolapları kendim yerleştirdim, Kerem hiçbir şey kullanmıyormuş ki. Tabak çanak almak zorunda kalacağım ama olsun, burada yaşamanın en iyi yanı bu mutfak olduğu için bunu sorun etmemeye çalışıyorum." 

"Valla sesin alışmaya başlamışsın gibi geliyor, kuzum." annem böyle deyince kamerayı yüzümü görmesi için geri çevirdim. Ona kızgın bir bakış attım. 

"Hiç de bile, hiçbir şeye alışmıyorum. Beni kurtlar sofrasına nasıl attığını da öyle iki saate unutacak değilim, haberin olsun anne!" sinirli olduğumu fark etmiş olacak ki, konuyu uzatmadan sanki yakınlaşınca daha çok şey görecekmiş gibi kamerasının dibine girdi. "Ne yapıyorsun acaba şuan?" 

"Kerem oğlum orada mı diye bakıyorum." 

"Kerem kulübe gitti," 

"Hiğk, kulübe mi gitti? Kızım genç adam, salma onu gündüz vakti kulüplere falan. Bak aklını çelerler damadımın!" annemin cırlamasıyla Meryem'le aynı anda kahkahayı basmamız bir olmuştu. Gülmem bir iki dakika sürünce, anneme tekrar baktığımda şaşkın bakışlarla beni izlediğini gördüm. Meryem'e de sus kız diyerek bir yastık fırlatmıştı. "Ne gülüyorsunuz be? Başınıza gelince anlarsınız!" 

"Spor kulübüne gitti adam anne, gece kulübüne değil." ani anlayış yüzüne yerleşirken yaptığı hata yüzünden yanaklarının pembeleşmesini keyifle izlemiştim. "Okan hocaya döndüm demesi gerekiyormuş da on-" salon tarafından gelen telefon çalma sesiyle duraksadım. "Allah Allah, Kerem telefonunu unutmuş her halde." salona yürüyüp orta sehpanın üzerindeki telefonu elime aldım. "Arkadaşı arıyor sanırım, bence hiç ellemeyeyim."

"Kimmiş abla?" 

Ekrana baktım, "'Hayvanat' yazıyor." isim gülmemi sağlamıştı, Meryem'in de öyle, annemse onaylamaz bakışlar atıyordu. "Geri koyacağım şimdi sehpanın üzerine, sustu zaten." 

"Abla açsaydın keşke!" 

"Aa, delirdin her halde? Ne diye açayım?" Anında itiraz ederken yeni susmuş telefon bir kere daha çalmaya başlamıştı. "Yine arıyor aynı hayvanat." 

"Düzgün konuş, Gökçe!" 

"Anne, telefonda öyle yazıyor! Kesmeyecek galiba aramayı." Telefona sanki o bir bombaymış gibi bakınca Meryem yine araya girdi. 

"Aç abla! Belki önemli bir şey. Ya enişteme bir şey olduysa?" Kerem'e enişte dememe konusunu konuşmaya fırsatımız olmamıştı ama Meryem'in bu hızlı sahiplenişi beni şaşırtmıyor değildi. "Kesin Barış Alper arıyor, internette de herkes hayvanat diyor ona." 

Telefona bir kez daha baktım, hiç açasım yoktu ama Meryem bir kere içime kurt düşürmüştü. "Tamam açayım madem, hadi siz kapatın." Annemler güle güle sözleri söylerken Kerem'in telefonunun kapanmasından korkarak açıp kulağıma götürmüştüm. "Öptüm çok!" kendi telefonumu koltuğun üstüne atarken kulağımda yankılanan sesle donakalmıştım. 

"Öptün mü çok?" 

Yüzük / Kerem AktürkoğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin