Bölüm 21

3K 183 9
                                    

Evden çıktığımızdan beri Kerem'i halden hale sokan muhteşem gerginlik kaynağının elbisem olduğunu öğrenmem hakkında ne hissedeceğimi bilmiyordum. Bir yandan buna karışmaya gram hakkı olmadığını, ağzının üstüne bir tane çakmam gerektiğini düşünürken diğer yanım hala hayret içerisindeydi. İlk gördüğünde laf etmeyip güzel oldu dediği için sorun çıkarmayacağını sanırken, o ağızındaki baklayı bir saat kadar sonra anca çıkarabilmişti. İlk danstan sonra yerimize oturduğumuzda da bana fark ettirmemeye çalışarak sandalyemi masanın dibine kadar iteklemişti zaten. Açık açık kıskandım diyemiyor ama son on dakikadır fark ettiğim üzere bu tarafa üç saniyeden uzun bakan herkese ölümcül bakışlar atıyordu. 

Onun bu halini görmezden gelmekse benim için kolay olmuştu çünkü kim olduğumu öğrendiği anda bana karşı muhteşem bir güven geliştirmiş olan Katrin, az önce Ciro'yu kucağıma atarak kocasıyla 'Erik dalı' oynamaya gitmişti. Ciro sanki hiç bir şey olmamış gibi kurabiyelerle olan aşkına devam ediyordu. Kucağımdaki çocukla hangi dilde konuşmam gerektiğini çözemediğim için Kerem'e dönerken onun bakışlarının zaten bizde olduğunu görmüştüm. "Şimdi İngilizce mi konuşmalıyım yoksa Türkçe devam mı? Anlar mı ki beni?" 

"İki yaşında çocuğa bu kadar önemli ne diyeceksin bilmiyorum ama söylediğimiz çoğu Türkçe şeyi anlıyor," dedikten sonra parmağıyla Ciro'yu dürtmüştü. "anlıyorsun dimi?"

Ciro ise başını salladıktan sonra el çırparak karşılık vermişti ona. Elindeki kurabiye de fırlayıp gidince, etrafına şaşkınlıkla bakınmış annesinin yokluğunun farkına varmıştı. "Mama? Giddi?" 

"Gitmedi, gitmedi. Bak," Ciro'nun yüzünü dans pistine çevirerek ne yaptığı hakkında en ufak bir fikri olmasa da ortama ayak uydurmaya çalışan Katrin'i işaret ettim. "orada oynuyor." 

"Ben oyna." diyerek kucağımdan inmeye çalışınca, sandalyemi yana kaydırarak Kerem'le benim arama yere inmesine izin verdim. Bir elini kaçmasını önlemek için tutarken Ciro kafasını kaldırmış, boncuk gözleriyle bir Kerem'i bir beni işaret etmişti. "Keyem oyna, sen oyna." 

Bizi de mi oyununa dahil edecekti bu şekilde. Ciro kendi kendine oynamaya başlayınca bizi unuttuğunu sanarak şöyle bir Kerem'e baktım ama onun gözü bende değil, az ileride oturan bir adamdaydı. "Ne oldu?" 

"Arkadaş dayak aranıyor, sorun yok." diyerek geri döndüğünde Ciro da küçük bir çığlıkla onun eline yapışmıştı. "Ne yapıyorsun oğlum?" 

"Keyem oyna." Emir açıktı, gülerek Ciro'nun hakimiyetini tamamen Kerem'e bırakıp arkama yaslandım. "Oyda!" Sarı bebiş bu sefer de başka bir oyun havasının çaldığı sahneyi işaret edince Kerem çığlık çığlığa ağlamasından korkarak onu kucakladığı gibi sahneye ilerlemeye başlamıştı ki, Ciro tepinerek onu durdurdu. "Sen oyna!" 

Olay çocuk Ciro herkesi oyununa dahil etmeye çalışıyordu. Bağırmaması için ben de kalkmaya yeltendiğimde Kerem neredeyse bağırarak bana oturmamı işaret etti. "Gökçe abla otursun, Ciro. Ben oynayacağım işte seninle."

Bunun üzerine Ciro çığlığı basıp, "Gökke oyna!" diye bağırınca, Kerem her ne kadar halinden memnun olmasa da benim de kalkmaktan başka çarem bulunmuyordu maalesef. Kalktığımı gören Ciro, sanki az önce çığlık atan o değilmiş gibi gülücükler saçarak ellerini çırpınca birkaç adımda onlara ulaşarak sarı tehlikeyi Kerem'in kollarından çekmiştim. 

"Gördüğün üzere krizden krize koşman bir şey fark etmiyor." diyerek sırıtmıştım kocama, "Karın sahnelerin aranan ismi." 

Yüzük / Kerem AktürkoğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin