Ersan abinin odasından çıkarken yüzümde kocaman bir gülümseme vardı. Ersan abi Kerem'in anlaşması bir sene sonra biteceği için bana da bir senelik anlaşma teklif etmiş, ben de kendime deneme süresi olarak verebileceğim bir süre olduğu için kabul etmiştim. Anlaşmayı imzaladığımdan, yani iki dakika önceden beri de Galatasaray ailesinin bir parçasıydım.
Futboldan anlasam da fanatik değildim, bırak fanatikliği doğru dürüst takım tuttuğum bile yoktu. Yine de kendimden daha büyük bir şeyin parçası olduğumu şimdiden hissetmiştim. Ersan abi bana eski yardımcısının odasının biraz toparlamaya ihtiyacı olduğunu ama bir iki güne oraya yerleşebileceğimi söyleyince de havaya uçmuştum resmen. Spor spikeri olayım derken tercüman olmam değişik bir kariyer tercihi olsa da, diplomamın olduğu bir mesleği yapacak olmam güzel bir şeydi. Hem bu sayede biraz çevre edinebilirdim. Bu tercümanlık işinin gidişatına göre de çok yorulmayacaksam üniversiteye başvurmayı düşünmüştüm zaten.
Ersan abi bana sahaya giden yolu tarif etmiş, zaten sadece antrenman olduğu için takımı idare edebileceğimi düşündüğünü söyleyerek beni başından def etmişti. İşini yıkmıştı da denebilir çünkü ben odadan çıkarken telefondaki kişiye söylediği üzere, birisiyle kafeye gidiyordu. Bense şikayet edemeyecek kadar mutlu olduğum için hemen sahaya atmıştım kendimi. Üzerimde hala Kerem'in eşofman ceketi içine giydiğim bluzum, gömleğim ve kumaş pantolonumla çılgın bir moda dergisine kapak olabilecek kıvamda olduğumu biliyordum ama yapacak bir şey yoktu. Öğlen olana kadar hava ısınacak gibi değildi.
"Gökçe gelmiş!" Yunus'un sahaya adım atar atmaz üstüme atlayacağını düşünmediğim için afallamış ve sırtımı dinlenme alanındaki direklerden birine çarpsam da kocamdan asla göremeyeceğim bir coşkudaki selamlamasına ona geri sarılarak cevap vermiştim. "Best yengem!"
"Toplam iki kere görüştünüz, Yunus." Kerem gözlerini devirerek bize doğru koşmuş, beni ısrarla bırakmayan Yunus'un kollarından çekerek kurtarmıştı. "Koala gibi yapışmış karıma." dediğinde takımda gerçek bir evlilik yaşamadığımızı bilmeyenler olduğunu hatırlayarak etrafıma attığım kısa bir bakıştan sonra Kerem'in boynuna atlamıştım ben de.
"Aldım işi!" Kerem aşırı garip bir şekilde sırtımı pat patladıktan sonra üstüne atladığım için yerden kesilen ayaklarımı tekrar yerle buluşturmuştu. Uzatmanın bir manası olmadığı için ben de ondan bir adım uzaklaştırmıştım. "Harika bir insan olduğum için ilk günden buraya yolladı Ersan abi beni."
"Ya da sadece takımla olan enerjini ölçüyordur?" Kocam gıcıktı, kocam öküzdü.
"Bence yengemin benle olan enerjisi gayet okay," Barış da dibimizde bitmiş, elini saçlarıma atmak için uzattığı sırada geri kaçtığım için başarısız olmuştu. Yunus'la ikisi hem kumalarım hem de hiç olmayan erkek kardeşlerim gibi hissettiriyordu. "üzüldüm şuan kaçmana, yenge. Kalbimi kırdın."
"Kalbin mi var lan senin?" Etrafımda oluşturduğum küçük halkama Berkan da eklenmişti, kafasıyla bana selam verdi. "Selam, Gökçe. Kerem karım tercüman olacak yanlış taktiği yanlış çevirip takımı batırmasa bari dediğinde işi gerçekten alacağını düşünmemiştim ama burada olmana sevindim yine de."
Arkamdan böyle mi konuşuyordu, Allah'ın büyücüsü? Gözlerimi kısarak ona baktığımda bir şeyler yapmak üzere olduğumu anlayarak bir adım geri kaçmıştı. "Kerem," dedim sakin sesimle. "kaç!"
Tereddüt etmeden arkasını dönüp kaçınca ben de arkasından fırladım. Sarı saçlarını yolup eline verecektim. Kariyerim hakkında hiçbir bilgisi olmadan nasıl arkamdan atıp tutma cesaretini gösterirdi? İyi bir dayağı hak etmişti. Ayağıma giymeyi tercih ettiğim spor ayakkabılarıma şükrederek hızlandım. Geçen gün merdiven yukarı koşarken nefes nefese kalmış olabilirdim ama düz koşuda o kadar çabuk yılacak değildim. Hatta bir anlığına ona yaklaşmayı başarmıştım bile.
"Go, Gökçe!" Mertens ne olduğunu görmüş olmalıydı ki beni destekliyordu, ardından Barış, Yunus ve Berkan'ın da beni destekleme amacıyla bağırdığını duyduğumda bir yandan koşmaya devam ederken etrafıma da bakınmıştım. Yıllarını doksan dakika boyunca koşmak için antrenman yapan birini adil yoldan yakalayamayacağımı biliyordum, bu yüzden başka bir plana ihtiyacım vardı. Gözüm sahanın ortasında sahipsiz duran bir futbol topuna takılınca Kerem'i bırakarak topa doğru koştum. Birkaç saniye sonra, peşinde olmadığımı anlayınca durmuş, arkasını dönerek nerede olduğuma bakmıştı.
Topun başına geldiğimde öne eğilerek birkaç derin nefes alarak nabzımı biraz olsun düzene sokmaya çalışmıştım. Kerem ne olduğunu anlayamadığı için bana doğru bir adım attığında dikelip bir ayağımı topun üzerine koydum. Gözlerimi kısarak hedefime, yani kocamın kafasına odaklanarak ayağımı geriye çektim ve son anda kaçmasına izin vermeyecek bir hızda topa vurdum.
GÜM!
"AAH!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüzük / Kerem Aktürkoğlu
FanfictionFutbolcu Kerem. Galatasaraylı Kerem. Mustafa amcanın torunu Kerem. Kocam Kerem. Gökçe Altun kendisini Kerem Aktürkoğlu ile evlenme dairesinde bulduğunda 20 yaşında, üniversite ikinci sınıf öğrencisiydi. Kerem'le daha öncesinde hiç konuşmamış, nik...