Bölüm 19

3K 170 8
                                    

"Ooo gözlerim neler görüyor, Gökçe? Sen misin gerçekten?" Geçen sefer görüştüğümüzde onu üzerimde kalpli pijamalarım ve öylesine yapılmış bir topuz ile karşıladığım göz önüne alınırsa Barış'ın şaşırması normaldi. Kapıdan çıkar çıkmaz arka koltuğa yönelmek yerine camıma gelip kafasını içeri soktuğunda başta acaba önde mi oturmak istiyor diye düşünsem de sonradan niyetinin konuşmak olduğunu anlamıştım. "Kalplerden sonra biraz hızlı ilerlememiş misin ya? Kerem'in kalbi kaldıracak mı?" 

Kendi kendine kahkaha attığında patavatsızlığına söyleyecek tek bir sözüm yoktu. Benim aksime bu hallerine alışmış Kerem, üzerimden Barış'a doğru eğilip tek eliyle kafasını geriye iterek arabadan çıkarmıştı. Barış'ın kafasının eksikliğiyle onu ittirdiği eli dizlerimin üzerine düştüğünde benim kalbim teklese de o hiç tepki vermemiş, arkadaşına seslenmişti. "Hemen binmezsen basar giderim, sen de Berkan'a yalvarırsın gelip seni alsın diye." 

Barış ağızına fermuar çekiyormuş gibi yapıp arka kapıyı açtığındaysa Kerem elini bacaklarımın üzerinde sürüyerek dikelmiş, bana göz ucuyla bir bakış atmıştı. Bense havale geçirmek üzere olduğum için put gibi durup hiçbir tepki verememiştim. Barış yerleştiğinde öne doğru kayarak kollarını bizim koltuklarımızdan sarkıttı ve kafasını öne doğru çıkararak tekrar konuştu. 

"Tehdit hiç yakışmıyor Kerem'im sana, daha mı sakin olsan?" 

"Siktir git," Kerem'in kısa cevabı oldukça net olmuş olacak ki Barış dudaklarını büzerek atak yönünü bana çevirmişti. 

"Ne olmuş yenge ya buna? Terbiyesiz midir nedir?"

"Ben de anlayamadım," diye mırıldandığımda Barış benden de iş çıkmayacağını anlayarak geriye yaslanmış ve cebinden çıkardığı telefonuna odaklanmaya karar vermişti. Böylesi daha iyiydi, zira ben yolumuzu az önceki dakikayı kafamda tekrar tekrar oynatarak geçirecektim. 

***

"Ben önden gidiyorum, canikolar. Siz de best çift girişi yaparsınız artık." Düğün mekanının önünde durduğumuz gibi Barış kendisini arabadan dışarıya atmış, yüzünde parlayan flaşlara gülümseyerek gazetecilerin birkaçına selam vermeye başlamıştı bile. Şaşkınlıkla Kerem'e döndüğümdeyse bütün yol üzerinde olan gerginliğini atmış gibi göz kırpmıştı bana. 

"Show must go on." Dışarıda, arabaya odaklanan birkaç fotoğrafçıya şöyle bir baktıktan sonra kafasını sallayarak emniyet kemerini açtı. "Birkaç gülümseme, iki poz, çekinecek bir şey yok." kapısını açarak indiğinde de bana, "bekle kapını açacağım." diye fısıldadığı için yerimde takılı kalmıştım. Derin bir nefes alarak o gelene kadar boş durmamak adına kendi emniyet kemerimi de çözdüm, saçını hızlıca düzelttim ve Kerem tam kapımı açarken telefonuma uzanıp onu da yanıma aldım. Kerem bir eliyle kapımı açık tutuyor, diğerini de tutmam için bana uzatıyordu. Her hareketimin inceleme altında olduğunu bildiğimden yüzüme bir gülücük oturtarak tuttum elini. 

Arabadan olabildiğince düzgün bir şekilde çıktıktan sonra da heyecan yapmamak için gazetecilere hiç bakmadan Kerem'e odaklandım. "Keşke hep bu kadar kibar olsan." dişlerimin arasından gülümseyerek söylediğim bu sözler onun yüzüne de bir sırıtış yerleştirmişti. 

"Alınmak üzereyim, karıcım." Araba anahtarını valeye uzattıktan sonra elimi tutan eliyle beni tam anlamıyla gazetecilere çevirdikten sonra elimi bıraktı. Bir saniye sonra aynı eli belimdeydi. "Gülümsemeyi unutma." 

Yavaş adımlarla yürümeye başladığımızda kafamı hafifçe kaldırarak onunla göz göze geldim, "Nasıl unutabilirim? Bayılıyorum kocama," 

Kerem cevap vermeyi hedeflemiş miydi emin değilim ama verecek olsa bile lafı burnumuzun dibine uzatılan mikrofonlarla kesilmişti. "Kerem bey, sizi yalnız görmeye alışığız. Bu gece size eşlik eden bu güzel hanımefendi de kim?" Diyen gazeteciye gülümseyen Kerem cevap vermekte gecikmemişti.

"Alındım arkadaşlar, bir eşim olduğunu da mı unuttunuz?" dediğinde birkaçının yeni hatırlamışlar gibi kafa sallarken kalanların şaşkınlıkla birbirine bakmasını yüzümde yapışık olan gülümsemeyle izledim. Gecenin devamı da başlangıcı gibi devam edecek olursa, yüz kaslarım baya ağaracak gibiydi. "Gökçe okulunu bitirdiğine göre artık hep beraberiz, hatta..." deyip duraksadığında sinsi bir bakışla bana döndüğünü gördüm. Hafifçe paniklerken başımı 'ne oldu?' diye salladım ona. "haberi sen vermek ister misin, aşkım?" 

Aşkım?
Haber?
Ne Haberi? 

Bahsediyor olabileceği yüzlerce seçenek tıpkı bana dönen mikrofonlar gibi gözümün önüne serildiğinde, sevgili kocamın hangisinden bahsettiğini anlamam çok uzun sürmedi. Keşfimle rahatlayarak, şov amaçlı omzumu vücuduna yaslayarak kameralara döndüm. "Yakın zamanda biz de bir küçük nikah tazeleyeceğiz arkadaşlar. Kerem çok ısrar edince kıramadım, sakın kaçırmayın. Hem birbirimizi daha iyi tanırız değil mi?" Bir tık dramatik konuşmamın ardından odak yine benden çekilmiş, bu nikah tazelemenin ne zaman olduğunu sormak üzere Kerem'e yönlenmişti. 

"Kesin duyarsınız arkadaşlar, şimdilik bu gecenin yıldız çiftini konuşalım." deyip Sevilay'ın kulüp için ne kadar değerli olduğuna ve bu akşam burada olmaktan ne kadar mutlu olduğuna birkaç kelimede değinen Kerem çok geçmeden bizi gazetecilerin kıskacından kurtarıp salona yönlendirebilmişti. Gazetecilerin gürültüsü geride kaldığında derin bir nefes aldığımı duymuş olacaktı ki eğilerek kulağıma fısıldadı. "İyi iş, ortak. Şimdi bunu bir on kere daha yaptık mı tamam?" 

Sesim korkuyla kısılmıştı, "On?" 

"Gidişata göre daha fazla da olabilir tabi," 

Yüzük / Kerem AktürkoğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin