"Tamam diyorum, çık önümden, düşecek şimdi bu!" Tuğçe birden bağırınca Lal irkilerek kenarı kaçtı. Zaten en başta Tuğçe'nin önünde durduğunun farkında olup olmadığından da emin değildim. Ben Açelya tarafından zorla yüzüme yapıştırılmış kağıt maskem bir milim bile kıpırdamasın diye ağzımı açıp bir şey diyemeden onları izledim. Tuğçe odanın içine adımlayıp üst üste koyup kucakladığı kutuları kenarı bırakmayı başardı. Bu sayede düşecek diye bağırdığı şeyin gelin tacım olduğunu da görmüş oldum böylece. Lal!e dönüp nasıl baktıysam artık iki elini havaya kaldırarak şirince gülümsedi bana.
"Gökçe valla görmedim ya tacını." yaptığı savunmaya kafamı salladım, ben de ona gülümsemek istemiştim ama psikopat Açelya'nın bakışları üzerimde olduğu için bir şey yapamadım. O yüzden odamın içindeki kalabalığa bir göz gezdirmeye karar verdim. Meryem, annem, Filiz Teyze, Reyyan, Melisa ve İrem de dahil, yakınımdaki bütün kızlar bizim eve doluşmuş durumdaydı. Haftalardır yavaştan hazırlığını yaptığım düğün günümün yarın olması da bunun en büyük sebebiydi. "Sen su içtin mi?" Lal'in on dakikada bir su bardağını ağzıma dayamasından sıkıldığım için hemen kafamı salladım. Ona göre parlak bir cildin ilk şartı bol su içmekti, bu yüzden de başıma dikilip duruyordu.
"Kızım, salsanız mı gelinimi artık? Boğuluyormuş gibi bakıyor etrafa." Çığlıklar, yardım çığlıkları! Filiz teyzem, canım kayınvalidem, gözümün nuru benim derdimi gören tek kişi miydi neydi?
"Yarın düğünü var, salalım da gulyabani gibi mi çıksın o kadar insanın arasına?" Kardeşim en büyük düşmanımdı. Meryem annemin kahkaha atmasıyla daha da cesaretlenmiş bir şekilde bana dil çıkarırken ikisine de kötü bakışlar atıyordum. Ailem cidden en büyük destekçimdi.
"Ben cidden sıkıldım ama, yüzüm yanıyor ayrıca Açelya. On dakika dedik yarım saattir mumya gibi kıpırdamadan duruyorum burada!" isyanımla beraber Açelya hemen odadaki saate bakmış sonrasında da küçük bir korku ifadesiyle hemen yüzümdeki maskeyi çekivermişti.
"Kız unuttum niye demiyorsun?" dediği sırada Tuğçe de bana iyice yaklaşarak yüzümde kızaran bir yer var mı diye bakmaya başladı. "Maske kurumuş tamamen," Açelya dayanamayıp kıkırdayınca Tuğçe'nin de ona katılmasıyla yüzümü kaybetmeyeceğimi anlayarak ben de güldüm.
"Kim bilir kocam kaçıncı maçını atıyor aşağıda, siz de bana işkence edin burada." diyerek kendimi sandalyeden çekerek Filiz teyzeye sırnaşmaya gittiğimde hemen kollarını açarak ona sarılmama izin verdi. Kayınvalidemle anlaştığım için dünyanın sayılı gelinleri listesinde olduğumun bilincindeydim.
"Aman," İrem burnunu buruşturarak Melisa'nın tırnaklarına beyaz ojeden sürmeye devam etti. "erkeklere Quaresma sünnetlemesi yetiyor zaten." dediğinde hepimiz aynı anda kahkaha atmıştık. Annem ve Filiz teyzenin bize anlamayan bakışlarla baktıklarını gördüğümde bir kez daha gülmüştüm.
"O ne kız?" Reyyan dilini dışarı çıkararak öğürüyormuş gibi yaptı. Onun bu performansını şok içinde izlemiştim.
"Çok iğrenç bir şey! Korkunç! Travmatik! Ege de yapıyor! Öğk!" diyerek abartılı el kol hareketleriyle anlattığı şeyi hepimizin izlediğini fark edince domates gibi kızardı. "Yani bana ne Ege'den dimi? Demedim ki zaten bir şey. Ege çok boş bir insan zaten. Hem çirkin bir kere! Mavi gözlü erkek mi olur?" diye hızlı hızlı konuşarak Ege'yi ne kadar 'sevmediğini' anlatmaya başlayınca Meryem ve Lal'in birbirlerine şeytani bakışlar attıklarını görmüştüm. Meryem uzanarak Reyyan'ı kolundan tuttuğu gibi köşedeki pufun üzerine çekti, Lal de hemen peşinden ilerledi.
"Ee Reyyan, Ege de 5-B'de mi?"
***
"Allah aşkına bunu nasıl başardınız?" Dolu gözlerimle birden bağırınca yan yana dizilmiş beş erkek de yerlerinde sıçrayarak sanki mümkünmüş gibi başlarını daha da eğdiler. "İki saat yalnız kalamadınız mı?"
Açelya yanımda kollarını bağlamış, yüzünde aşırı ciddi bir ifadeyle suçlu ekibi süzüyordu. "Kim başlattı?"
Hepsi aynı anda birbirlerini gösterdiler, sonra göz göze gelip bu yöntemin bir işe yaramayacağını anladıklarında asıl suçlu olduğunu tahmin ettiğim arkadaşlarını satarak parmaklarını ona yönelttiler. "Ya sen niye benim evime sürekli zarar veriyorsun çocuk?" tekrardan yükselen sesimle Barış'a doğru bir adım attığımda Abdülkerim abiyi işaret etmek için kaldırdığı parmağını indirerek adamın arkasına saklandı. Abdülkerim abi ise sakin hareketlerle bunu ensesinden yakaladığı gibi tekrar önüne çekti.
"Beni niye işaret ediyorsun it herif? Sen demedin mi Kerem kılıbık mısın iki top oynamaktan ne olacak diye?"
"Barış! / Kılıbık?" Açelya ile aynı anda konuştuğumuzda Kerem yutkunarak bir adım öne çıktı. "Kılıbık mı? Kerem sen ne anlatıyorsun insanlara ya?"
Kerem savunma yapmaya çalıştı. "Şimdi şöyle ki, ben kılıbık demedim."
"Demedi," Yunus bize değil de Tuğçe'ye bakarak kafasını iki yana sallayınca canım arkadaşımın da sevgilisini göz hapsinde tuttuğunu fark ettim. "Barış salağı dedi. Kerem dedi ki, 'karım evde top oynamaya kızıyor'. Topların hepsini kilere kaldırmak zorunda kalmış."
"Salak Kerem!" diye birden yükseldiğimde Lal koluma yapışarak kocamın üzerine yürümemi durdurdu. "Sen topun üstünde kayıp bileğini burkunca kendin demedin mi kaldıralım diye? Ben mi dedim?" Kerem hemen Berkan'ın arkasına saklandı. "Çık oradan, zaten görmüyorum doğru düzgün, saklanma bir de!"
Salonumun canım avizesini kırdıkları için odadaki ışık, açık olan mutfak, misafir odası ve bahçe lambalarından sağlanıyordu. Ortam loştu ve kocama kızarken yüzünü görmek tercihimdi. "Aşkım çok özür dilerim." dediğinde kullandığı ses tonu sayesinde onu saniyesinde affetmek istesem de kollarımı bağlayarak öteki tarafa baktım.
"Sen vurdun dimi topa?" İrem Berkan'a doğru gözlerini kısmış bir şekilde konuşunca bütün bakışlar onların üzerine döndü.
"Oha kızım," Berkan fısıldadığını sandığı sözlerden sonra hemen açıklamaya girişmişti. "teknik olarak evet, ama şöyle-"
"Teorik ve pratik olarak da evet, Berkan yaptı!" Barış kendisine yandaş bulduğu için mutluydu. 'Sus!' Açelya ona doğru tıslayınca tekrar pısıp sahneyi izlemeye devam etmek zorunda kaldı.
"Nereden anladın ki?" İrem elini kaldırarak bir zaman avizenin tamamının olduğu ama şimdi sadece birkaç parçasının asılı durduğu tavanı işaret etti. Daha doğrusu, Berkan'ın oradan sallanan pandufunu. "He, ondan..." Berkan bana şirince gülümsedi. "Düğün hediyesi olarak yenisini alsam?" dediğinde kafamı salladım.
"Alacaksın zaten, sen ve Barış bütün avizelerin yerine yenilerini alıp kendi ellerinizle takacaksınız." Diyerek parmağımı ikisinin üzerinde dolaştırdım. Yunus ve Kerem'in rahatlamış nefesler aldığını duyduğumda odağımı onlara da çevirdim. "Siz ikiniz de hemen şimdi burayı toparlayacaksınız. O topu da bir daha görmeyeyim. O kadar bakım yaptık yukarıda, iki dakikada sinirimden bütün etkisi sıfırlandı. Fotoğraflarda kötü çıkarsam medyaya ifşalarınızı yayarım haberiniz olsun!" Onları tehdit ettikten sonra kızların onaylayan bakışları altında Abdülkerim abiye döndüm. "Senin bir şey yapmana gerek yok abi, bunlara uyma bir daha yeter."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüzük / Kerem Aktürkoğlu
FanfictionFutbolcu Kerem. Galatasaraylı Kerem. Mustafa amcanın torunu Kerem. Kocam Kerem. Gökçe Altun kendisini Kerem Aktürkoğlu ile evlenme dairesinde bulduğunda 20 yaşında, üniversite ikinci sınıf öğrencisiydi. Kerem'le daha öncesinde hiç konuşmamış, nik...