Sen gidersen benden bir şey kalmaz çünkü.
Sen gidersen benden bir şey kalmaz çünkü.Allah'ım, ölmüş olabilir miyim acaba? Ya da bir kalp krizinin ortasında? Kerem bana bu kadar yakınken ve bu kadar güzel şeyler söylüyorken hayatta kalmamın imkanı yok gibi çünkü. Hatta kalbim de benimle aynı fikirde, ki delip çıkacak şimdi göğüs kafesimden. "Kerem," dedim, konuştuğumda nefesim ona çarpmış, Kerem gözlerini kapamıştı. "ben seni-"
"Biliyorum." hızla konuşup hayatımın en büyük itirafını yarıda kestiğinde tekrar sessizleştim. Gözlerini açıp benimkilerle birleştirdi. Sanki tıpkı söylediği gibi çok uzun zamandır biliyormuş gibiydi. "Ben de." bu sefer gözlerini kapatıp anı yaşama sırası bendeydi. Beni seviyordu. Gerçekten seviyordu. Sevilay'ın düğününde kimsenin beni kocasının onu sevdiği gibi sevmeyeceğini düşünmüştüm ama o seviyordu. Nasıl anlayamamıştım? Bir kriz çıkana kadar görememiştim onu. "Ama şimdi söyleme sakın," gözlerimi açtım, yanağındaki elime doğru bastırdı yüzünü. "söylersen antrenmana bile gidemem. Eğer bir kere gerçekten duyarsam bir daha hiçbir yere gidebileceğimden emin değilim." hafifçe gülümsediğinde kıkırdadım.
"Yandın," dedim alaya vurmaya çalışarak. "bir kere yolunu açtın, ben çok duramam söylerim haberin olsun. Hazırla kendini." dediğimde gülme sırası ondaydı.
"İnsan kendini duyduğu en güzel şeye nasıl hazırlar ki?" dediğinde az önce durulur gibi olan kalbim tekledi. Şu aralar varlığını her zamankinden çok hissediyordum. Kerem göz kırptı. "Denerim ama,"
"Bence," dedim, başının yanından duvardaki saate bakarak. Durumu olabildiğince normal tutarak bu anın etkisini azaltmaya çalışıyordum. "antrenmana geç kalmayarak başla."
Başını arkaya çevirerek saate baktıktan sonra kısık sesle bir küfür savurdu. "Tebrik ediyorum, karıcım. Muhteşem bir zamanlaman var." dediğinde yanağına bir öpücük kondurdum. Sonra da öteki yanağına. "Bu öpücükler başka noktalara da ulaşacak mı?" dediğinde dudaklarını kastettiğini anlayarak kızardım. Bugüne bu kadar kalp çarpıntısı yeterdi. Kafamı iki yana salladığımda dudaklarını büzse de kafasını eğerek boynuma yerleştirdi. Ben de kollarımı onun boynuna dolayarak iyice yaslandım bedenine. Boynumda birkaç öpücük hissettiğimde midem kasılmıştı. Eğer buna devam etseydi, ne annelerini ne de işi umursamayarak onu asla salmazdım. O da bunu biliyor gibiydi, bu yüzden benden uzaklaştı yavaşça. "Hiç istemiyorum, ama gitmem lazım."
Kafamı salladığımda köşeye bıraktığı spor çantasını almaya gitti. Onu uzaktan süzdüğümde gözüm kıyafetlerine takıldı. Eşofmanlarını giymişti, her zamanki gibi ama ceketi neredeydi? Kaşlarımı çattım. "Ceketin nerede?"
Omuz silkti, "Bulamadım, önemli değil."
Tekrar hoş geldin beni her koşulda sinir etmeyi başaran Kerem. "Ne demek önemli değil? Kurutma makinesindedir. Baktın mı?" dediğimde masumca kafasını iki yana salladı. Göz devirerek odadan çıkıp ana banyoya ilerledim. Tam tahmin ettiğim gibi buradaydı ceketi. Makineden çıkarıp bir kez çırptım. Makine etkisiyle biraz kırışıktı ama donmasından iyiydi. Ceketi ona vermek üzere arkamı döndüğümde yine dibimde olduğunu gördüm. Kıkırdayarak ona uzattım ceketini. "Bensiz nasıl geldin bu yaşına kadar?"
"Ben de bilmiyorum, Allah biraz fazladan desteklemiş her halde." dediğinde kahkahama engel olamamıştım ama herkesin uyuduğunu hatırlayarak bir elimi ağzıma kapattım, ötekiyle de kocamı omzundan kapıya doğru ittiriyordum.
"Hadi, gerçekten geç kalacaksın." dediğimde zorluk çıkarmadan merdivenlerden aşağıya ilerledi. "Teşekkür ederim," dedim kapıya vardığımızda. Kafasını bağladığı ayakkabılarından kaldırarak bana baktı. "Araba için,"
Kocaman gülümsedi, hızlıca ayakkabılarıyla işini bitirip ayağa kalktı. Yanağımdan bir makas aldıktan sonra bir de öpücük kondurarak açtı kapıyı. "Güle güle kullan güzelim."
![](https://img.wattpad.com/cover/376755217-288-k576860.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüzük / Kerem Aktürkoğlu
FanfictionFutbolcu Kerem. Galatasaraylı Kerem. Mustafa amcanın torunu Kerem. Kocam Kerem. Gökçe Altun kendisini Kerem Aktürkoğlu ile evlenme dairesinde bulduğunda 20 yaşında, üniversite ikinci sınıf öğrencisiydi. Kerem'le daha öncesinde hiç konuşmamış, nik...