Bölüm 56

2.1K 188 18
                                    

"Oha oha, Yunus bakma!" Barış deli gibi bağırarak Tuğçe'nin gözlerini kapadığında ne olduğunu anlayamayarak bakmıştım ona. Kapı açılır açılmaz görmek istediğim manzara bu değildi elbette, ne olduğunu da anlayamamıştım. "Siz ne yaptınız lan? Tövbe tövbe, bakma Yunus!" 

"Çek be elini! Ne yapıyorsun?" Tuğçe küçük bir çığlık ile kendisini Barış'ın elinden kurtarmak için çırpındı. Çabası saniyeler içinde sonuç vermiş, o da bize dönmüştü. Gözleri önce Kerem'e gitti, onu boylu boyunca süzdüğünde Barış'ın neye bu kadar bağırdığını anlayamayan bir ifadeyle bana da bakmıştı. "Yuh! Vampir misin, Kerem?"

"Ne?" Elimi şaşkınlıkla boynumun sağ tarafına götürürken ateşim yükselmişti. Domatese benzeyen versiyonumu utançla karşılayamayacak kadar şok olmuştum. Görmeleri imkansızdı, iki kat fondöten sürmüştüm. 

"Vah yavrum," hepimiz Yunus'a döndük. "kıza ne yaptıysan yönünü şaşırıyor. Öteki taraf yengecim." 

"Abartma be!" Kerem etrafında dönenlerden hiç etkilenmemiş bir şekilde ayakkabılarını çıkarınca abarttıklarını düşünerek elimi boynumdan çektim ben de. Belki kızarıklık falan görmüşlerdi. Kaşıdım der geçerdim. Ne olacak sanki? "Size daha önce de dedim, karı benim karı, size ne kardeşim?" 

"Kerem!" ben sessiz olduğunu düşündüğüm bir şekilde ona fısıldarken Barış dedikoducu teyzeler gibi 'çıkçık'lamış, Tuğçe de kahkahayı basmıştı. Elimi yüzüme yelleyerek onlara döndüm, "Yok bir şey ki, ben kaşıdım sadece, ondan kızarmıştır." Üst düzey yalan makinesi güçlerim şükür ki devredeydi. Tuğçe ciddi bir şekilde onaylarken Barış boynumdaki bir noktaya bakarak sırıtmıştı. Flaş patlamasıyla gözlerimi bu ikiliden çekerek Yunus'a döndüğümde telefon ekranıyla karşılaştım. 

"Emin misin?" Kocamandı. Kocaman, ve hafiften mor. Kimse kendisini bu şekilde kaşıyamazdı. Gözlerimi yavaşça kapatarak hazin sonumu kabullendim. Kafamı hafifçe kocama çevirdim, gözlerimi açtığımda bana sırıttığını görerek derin bir nefes aldım. Hem yaptığından, hem de bana söylemeyerek bizi içine soktuğu bu durumun her zerresinden büyük keyif aldığı her halinden belliydi. Onu umursamamaya çalışarak arkadaşlarımıza geri döndüm. 

"Şimdi şöyle ki..." 

***

"Elim! Mal mısın kanka?" Yunus birden bağırınca kafamı önümdeki kurdeleden kaldırıp onlara baktım. Kerem'le benim bağladığım kurdeleleri minik kutuların üzerine yapıştırıyorlardı. Yani yapıştırmaya çalışıyorlardı. Tuğçe silikon yapıştırıcısını getirip önlerine koyduğunda bu olaya biraz çekingen yaklaşmıştım ama Kerem daha önce kullandığını, 'çocuk işi olduğunu' söyleyince bir şey olmaz sanmıştım. Oluyormuş. Yunus elini göğsüne doğru çekip dolu gözlerle Tuğçe'ye döndü. "Yaktı bu büyücü beni sevgilim!" Tuğçe yerinden kalkıp daha iyi görebilmek için ikiliye yaklaştı. Nikah hatırasını evde yapmanın bir hata olduğunu biliyordum.

"Elini saçma sapan yerlere koyuyorsun! Alt tarafı bir kurdele tutacaksın, ne kadar zor olabilir?" Kerem hafif sinirli bir şekilde elindeki silikon tabancasını tepsinin üzerine bırakınca gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırmam gerekmişti. İnce, erimiş silikon parçaları kollarının her tarafından sarkıyordu, saçlarının arasında bir parça kurdele sıkışıktı ve bana kalırsa çok tatlı görünüyordu. 

"Sus ya sus!" Daha önceden Meryem'in saçma okul projeleri yüzünden kendimi birçok kez yakmıştım silikonla ve acıyordu evet, ama hemen geçiyordu. Yunus ise bebek gibi sızlanmaya devam ediyordu. Tuğçe yanmayan elinden tutarak onu yerden kaldırdı. 

"Gel aşkım, krem sürelim. Bu Kerem ne anlar kurdele yapıştırmaktan zaten. Sevgilimi ne hale getirmiş." diye sevgilisinin huyuna giden arkadaşım göz devirmeme sebep olmuştu. 

"Gökçe, ne diyor bu bana?" Kerem de yerden boncuk bakışlarıyla bana dönmüştü. Dönüp Tuğçe'ye dil çıkardım. 

"Senin sevgilin hiperaktif bir kere, kocişimin bilerek yakacak hali yok." Yunus'a gözlerimi kısarak baktım, az önceki timsah göz yaşları gitmiş miydi bana mı öyle gelmişti? Yalancı. "Koca adamsın, ağlama sen de hemen." 

"Görmemişin kocası olmuş." Yunus bana cevap vermeden dudaklarını büzerek Tuğçe'yi odadan dışarıya sürüklediği sırada mırıldanan Barış'a delici bakışlarımla baktım. 

"Bana mı dedin?" sesimdeki tehdit seviyesi yüksekti ama o bunu görmezden gelmişti. 

"Başka kime diyeceğim, geldiğinden beri kocam da kocam, karım da karım," sırıttıktan sonra ikimize de şöyle bir baktı. "Sevişmeden önce daha iyiydiniz." Ben kıpkırmızı olurken Kerem yerden kalkmış, sandalyede oturan Barış'ın üstüne atlamıştı.

Yüzük / Kerem AktürkoğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin