Bölüm 36

2.8K 158 5
                                    

"Hoş geldiniz!" Diye sevinçle kapıyı açtığımda karşımdaki ikiliyi şaşırttığımı yüz ifadelerinden anlayabilmiştim ama Kerem'in inanılmaz bir acemilikle içmeme izin verdiği iki büyük boy enerji içeceği etkisini gösteriyordu. Kazadan beri, hatta ondan bir önceki geceden beri, toplam otuz iki saattir ayakta olsam da sanki az önce uyanmış gibi enerjiktim. Barış ve Yunus muhteşem FIFA turnuvamızdan sonra, Barış kaybetmemize dayanamayıp uykusuzluğunun da etkisiyle huysuzluk yapınca Yunus onu alıp birkaç saatliğine uyumaya götürmüştü. Şimdi ise, sevgilisi Tuğçe ile beni tanıştırmak üzere bize geri gelmişti. 

"Hoş bulduk!" Tuğçe ilk defa tanışıyor olmamıza rağmen kocaman gülümseyerek ellerini iki yanında sallamış ve samimi bir şekilde cevap vermişti bana. Gülümsemem daha da büyürken ona sarılmak için bir adım ileri attığımda o da hemen arayı kapatarak kollarını bana sardı. İçimde bu kızla iyi anlaşacağıma dair bir his vardı. Gerçi Yunus gibi bir manyağı çekebilen ve Kerem'in arkadaş grubunda hayatta kalabilen her kız bir şans verilmeyi hak ediyordu gözümde. Yorucu bir üçlüydüler çünkü. "Daha iyi oldun mu?" 

Onun bu sanki yıllardır tanışıyormuşuz gibi olan sorusuna kafamı sallayarak cevap verdim, bir yandan da kapının ağzından çekilip içeri geçmelerine müsaade etmiştim. "Evet ya, başım ağrımıyor artık o kadar çok." Kapıyı arkalarından kapattım. "Kolum zaten malum, sabit." 

"Yunus Gökçe kaza yapmış deyince korktum ama iyi olmana sevindim." dedi Tuğçe üçlü koltuğa, Yunus'un yanına otururken. Ben de tekli koltuğa ilerledim. "Kerem yok mu?" 

Bu dediğiyle aklım iki saat öncesine gitti. Barış'lar gider gitmez ben de uyumaya çalıştığım için Kerem bize bir film açmaya karar vermişti. Filmi seçmeme de izin verdiği için sevdiğim bir kitaptan uyarlanan ama benim henüz izleme fırsatı bulamadığım üç filmlik bir seriyi açmıştım ben de. Kerem'e en az üç kere sorduğum üzere eve enerji içeceği sipariş etmiş, koltuklara kurulmuştuk. İlk filmin yarısındayken Kerem uyuyakalmış, bense hem enerji içeceklerimin etkisi hem de film beni sardığı için izlemeye devam etmiştim. İkinci filme geçmeden önce uyandırıp yerine gitmesini söylediğim kocam ise önce itiraz etmiş sonra da kendisine yenik düşmüştü. Kendi kendime güldüm. 

"Dayanamadı kocişim uykusuzluğa. Odasında yatıyor, gidip rahatsız edebilirsin istersen Yunus." dediğimde Tuğçe gülümserken Yunus sanki bir kutu çikolatayla yalnız bırakılmış bir çocuk gibi sinsice sırıtarak ayağa kalkmıştı. Ellerini birbirine vurduktan sonra ovuştururken bir Tuğçe'ye bir bana baktı. Aklında bir plan var gibiydi. 

"Gökçe buz var mı?" dediğinde planladığı şeyi hemen anladığım için gözlerim kocaman olurken kafamı iki yana salladım. Elbette buz vardı ama Yunus'un bu kadar acımasız olmasına izin verecek de değildim. "Hadi kız, sallama. Kerem hep buzunu hazır eder, düşerse falan diye. Şimdi ben ona bir güzel buzlu su yapacağım, sen de sesini hiç çıkarmayacaksın." 

"Olmaz!" Ayağa kalkıp Yunus'un önüne geçerek mutfağa gitmesini engellemeye çalıştım. "Aklını alırsın adamın. Uykusuz kaldı zaten, bir de böyle uyanmasın." dediğimde Yunus kafasını iki yana sallayınca panikle Tuğçe'ye baktım. "Tuğçe! Sevgilin kocamı donduracak, bir şey yap." 

Tuğçe göz devirerek yerinden kalktı, yavaş adımlarla yanımıza ilerledi. O yaklaşınca Yunus'a engel olacağını düşünerek rahatladım. Tuğçe bu manyağı durdururdu. "Gel bakayım sen böyle, canikom." Tuğçe düşündüğümün aksine Yunus'u değil de beni omuzlarımdan tutup koltuğa geri yönlendirince ellerinden kurtulmaya çalıştım. "İntikam gibi düşün, Gökçe. Bize en son geldiklerinde Kerem, Yunus'un başında 'Uyan Tuğçe doğuruyor!' diye bağırmıştı. Yunus yataktan öyle bir fırladı ki dengesini sağlayamayarak düştü, başını da şifonyerin kenarına vurarak kaşını patlattı. Şiddete ben de karşıyım, ama intikam soğuk yenen bir yemektir." Ben şaşkınlıkla çok masum görünen ama şuan sevgilisiyle iş birliği içinde olan Tuğçe'yi dinlerken Yunus çoktan iki kalıp buzu bir leğenin içine koymuş, üst kata çıkmaya başlamıştı bile. "Tabi bu durumda yemek değil, soğuk içilen bir su olacak." 

"Tuğçe, sence de biraz acımasız değil mi?" Masumca sorduğum soruma karşılık kafasını iki yana salladı yeni arkadaşım. 

"Hiçbir şey olmaz kocana merak etme." diyerek beni yatıştırınca ben de derin bir nefes alarak olacaklara izin verdim. Koşup yetişmeye çalışsam bile Yunus ben merdivenleri çıkana kadar çoktan planını tamamlamış olurdu. Nitekim ben bunları düşünürken evde yankılanan 'Sikicem belanı, Yunus!' sesiyle bunun çoktan olduğunu fark ettim. Bir patırtıdan sonra önce Yunus merdivenlerden aşağı koştu, deli gibi kahkaha atıyor ama onu kovalayan Kerem'den olabildiğince uzak durmaya çalışıyor gibiydi. Tek kaşım havada onun inişini izledikten sonra bakışlarım pijamasının üstü ve saçlarının önü tamamen su içinde kalmış, çıplak ayaklarıyla Yunus'u yakalamaya çalışan kocama kaydı. Onun bu halini görünce elimde olmadan kıkırdamış, şimdi gülmeye başlamış olan Tuğçe'ye eşlik etmiştim. Biraz acımasız olduğunu ben de görebiliyordum ama Kerem şuan sudan yeni çıkmış bir yavru ördeğe benziyordu. Çok tatlıydı.

Kerem'in birkaç saniyeliğine bize bakmak için duraksayan adımları Tuğçe'nin Yunus'a, "Kaç aşkım!" diye bağırması ile eski hızına geri kavuşmuştu. 

"Kaçma lan, it!" 

Yüzük / Kerem AktürkoğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin