"GOOL!" Lal kendimi üzerine atmamla yıkılırken kahkahalarla gülüyordu. Düştüğümüz yerden kafamı kaldırıp tek golümüzün sahibi İrem'e bakınca onun alaycı bir şekilde kaleci olarak belirlediğimiz Berkan'a kalp yaptığını görerek sırıttım. Berkan sinirli bir şekilde elini kaldırmış hakeme, yani Melisa'ya itiraz ediyordu.
"Değil ya gol falan! Sayılmaz, bu bana öpücük attı!" Lal'le birbirimizi kaldırarak onlara doğru yürüdük. Melisa da kale olarak belirlediğimiz yerde Berkan'a doğru yürümüştü. İrem kahkaha attı.
"Ne oldu? Etkilendin mi yoksa?" Göz de kırpınca omuz silkse de kulaklarının ucu kızaran Berkan'ı şaşkınlıkla izledim. Onlar atışırken kocam da yanıma gelmiş belime sarılıvermişti.
"Tebrik ederim aşkım," yanağıma kocaman bir öpücük kondurunca ben de ona doğru iyice yaslandım.
"Golü ben atmadım ki bir tanem, beni niye tebrik ediyorsun?"
"İade-i ziyaret." Diyerek kocaman sırıtınca gülerek dirseğimi hafifçe boşluğuna geçirdim. Az önce o gol atınca farklı takımlarda olmamıza aldırmadan dudaklarına yapışmak gibi bir hata yapmıştım evet, ama olsundu. Aşkta her şey mübahtı.
Dünkü 'Bride to Be' kutlamasında herkes çok eğlenince, Yunus'la Barış bugün de ekibi toplamaya karar vermişti. Biz de işsizlikten ne yapsak siye düşünürken 'parlak' fikirli bir arkadaşın(Berkan) etkisiyle kızlar erkeklere karşı futbol oyanamaya karar vermiştik. Melisa koşamayacağını iddia etmiş, maçın ilk dakikasında durduğu kalede gol de yiyince hakem konumuna yükselmiş, yerini Açelya'ya bırakmıştı. Kalanlarımız da ortada öylece koşuşturuyorduk işte. İrem en başından beri, taş kağıt makası kaybettiği için kaleci belirlenen Berkan'a karşı gol atmayı başarınca da ortalık karışmıştı.
"YA NE SARISI YA! ABART!" Barış'ın yanımızdan koşarak geçip Melisa'ya doğru ilerlemesiyle aşkımız bölünmüştü. Kerem'le aynı anda dönüp elindeki sarı bezi sallayan Melisa'ya ve onun üstüne aynı anda yürüyen Barış ve Berkan'a baktık. Bu tripleri bir şey yapabileceklerinden değildi, kendilerini çok kaptırıyorlardı sadece.
"Sus, hakeme itiraz edilmez. Valla veririm kırmızıyı görürsün!" Melisa'nın kırmızı dediği de Açelya'nın üzerinde pembe çiçekleri olan fularıydı. Futbol oynamaya karar verdiğimizde kartlar için en uygun bu iki objeyi bulmuştuk. Barış göz devirdikten sonra kızgın bir şekilde yerine dönünce Berkan da kalesine girmek zorunda kalmıştı. Puan bizimdi.
5-1!
Aradaki 4 sayı farkın kapanmasi gibi bir ihtimal, hayalperest bir düşünce olacağı için sadece daha fazla yememeye çalışıyorduk. Taktiğimizin bir diğer parçası da, adil oynamamaktı. Zaten bizim takım 5 kişi olsa bile, 4 futbolcuya karşı şansımızın olmadığı baştan belliydi. Lal Açelya ile yer değiştirmek için izin istediğinde ona izin vermeleri de karşı takımın hatasıydı elbette. Lal kalede rahat rahat takılırken, biz sevdiceklerimizin dikkatini dağıtarak topu almakla meşguldük.
Açelya'nın ayağındaki topa yönelmek üzere olan Kerem'i kendimi birden kucağına atarak durdurmak benim için büyük bir zevkti. Kocam refleksle belime sarılıp topu unuttuğunda kocaman gülümsedim ona.
"Aşkım!"
"Adil değilsin güzelim, haksızlık yapıyorsunuz!" Kaşlarımı çatarak geri çekildim.
"Tamam Kerem, sarılmak istemiyorsan öyle deseydin keşke en baştan!" Birden kollarının arasından çıkıp uzak bir köşeye koştuğumda bir küfür savurup peşime takıldı. Hatta bana öyle odaklıydı ki, Tuğçe'nin yanlış pası ayağına gelmesine rağmen topa öylesine bir dokunup onu İrem'e yönlendirmek pahasına gözlerini ayırmamıştı benden. "Gelme ne geliyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüzük / Kerem Aktürkoğlu
FanfictionFutbolcu Kerem. Galatasaraylı Kerem. Mustafa amcanın torunu Kerem. Kocam Kerem. Gökçe Altun kendisini Kerem Aktürkoğlu ile evlenme dairesinde bulduğunda 20 yaşında, üniversite ikinci sınıf öğrencisiydi. Kerem'le daha öncesinde hiç konuşmamış, nik...