Bölüm 66

1.5K 175 29
                                    

Gece ikide çalan zille beraber yerimden sıçrayarak uyandığımda, kollarımı doladığım Kerem'den hemen ayrılmıştım. Gece lambamız olduğundan hafif loş olan odamızda, kocamın uykulu gözleriyle göz göze geldiğimde onun da en az benim kadar şaşırmış olduğunu gördüm. Kimdi bu şimdi gecenin bir yarısı? Zil bir kez daha çalınca ikimiz de tek kelime etmeden ayaklandık kapıya yöneldik. 

Merdivenlerin başına geldiğimizde sorgulamak aklıma gelmişti. "Kim olabilir ki?"

"Bilmiyorum, birine bir şey olmamıştır inşallah." Kerem gergin, uykulu sesiyle konuşunca bana da bir sıkıntı basmıştı. Arkadaşlarımızdan hiçbiri bu saatte bizi rahatsız etmeye gelmezdi, ailelerimiz ise uzakta oturdukları için onların gelmesi gibi bir ihtimal yoktu. Zil bir kez daha çalınca adımlarımızı daha da hızlandırarak birkaç saniyede kapıya vardık. Kerem ne olur ne olmaz bir kere kapı deliğinden baktıktan sonra hemen kapıyı açtı. 

Ne beklediğimi bilmiyordum, ama beklediğim şey kıpkırmızı gözler ve burunla bana bakan Katrin ve endişeli bir şekilde karısına tutunmuş olan Dries değildi kesinlikle. Mertens'in kollarındaki Ciro, gecenin geç saatine rağmen cin gibi açık gözleriyle etrafı süzüyordu. Üzerinde minik aslanlı pijaması, ayağında, bağcıkları bağlı olmadığı için öylesine giydirilmiş olduğu belli olan beyaz spor ayakkabıları vardı. 

"What happened? (Ne oldu?)" Kerem benim sesimi çıkarmamı bekleyemeden kendisi soruvermişti. Mertens, Katrin'e bakarak onun açıklamasına izin verdi. 

"Lyn'e araba çarpmış, ameliyata almışlar ve durumu ciddi olabilirmiş." Katrin hızlıca konuştuğu için uykulu olmamın etkisiyle birkaç saniyeliğine Lyn'nin kim olduğunu hatırlayamasam da Kerem anlayabildiği tek kelime olan bu isme tutunmuştu. 

"Your sister? (Kardeşin?)" Mertens hemen kafa salladı. 

"Gökçe, Kerem. Sizden bunu istemek çok, çok büyük bir iyilik beklemek olur farkındayım ama eğer ben kız kardeşimi görmezsem ve o..." konuşmasını keserek hıçkırdı, gözlerinden birkaç damla daha yaş düşünce dayanamayarak öne atıldım ve ona sarıldım. Kerem sabırla konuşulanları ona çevirmemi bekliyordu. "Bizim gitmemiz lazım. Gecenin bu saati Ciro'yu bırakabileceğim kimse yok, lütfen. Bu gecelik oğluma bakar mısınız? Söz veriyorum sabah olur olmaz ona bir bakıcı ayarlayacağım." 

Kalbim parçalanmıştı resmen. Empati yaparak kendimi ve Meryem'i onun yerine koyduğumda bile nefesimin kesildiğini hissederek Katrin'den ayrıldım. Kendi gözlerimin de hafifçe dolu olduğuna emindim ama derin bir nefes alarak tebessüm ettim. "Elbette, hiç endişelenme, sorun değil. Bakıcıya gerek yok. Siz dönene kadar bizimle kalabilir." 

"Gökçe?" Kerem sorguladığı sırada Katrin de derin bir nefes vermişti. Ne kadar gerildiğini tahmin edebiliyordum. Hızlıca Kerem'e olanları anlattığımda hemen Mertens'e kafasını salladı. "I'm so sorry man, of course, Ciro can stay. You go, we will be fine. (Çok üzüldüm dostum, Ciro tabi ki kalabilir. Siz gidin, biz hallederiz.)"

"Minnettar kalırız," Katrin son bir kez daha kollarını bana doladı, biz sarılırken Mertens'in Ciro'ya bir süre burada kalacağını söylediğini duymuştum. Küçük çocuk zaten hem Kerem'i hem de beni sevdiği için etrafında dönen üzücü olaydan bihaber, çok mutlu olmuştu. Ciro Kerem'in kollarında yer edince Mertens bana omzunda olduğunu fark etmediğim spor çantasını uzattı. "İçinde ihtiyacı olabilecek her şey var. Çok teşekkür ederiz. Bunu hiç unutmayacağım, söz, karşılığını verebileceğim bir yol bulmaya çalışacağım." 

"Böyle söyleme, arkadaşlar böyle günler için var. Bize güvenebilirsiniz, ona elimizden gelen en iyi şekilde bakarız." Son ayrılık sözlerimizden sonra onlar hemen arabalarına binmiş, biz de salona ilerlemiştik. Kerem'e Mertens'in son dediklerini de çevirdiğimde benimle aynı fikirde olduğunu duymak rahatlamama sebep olmuştu. 

"Allah şifa versin, işte böyle hiç beklemediğin anlarda oluyor. Sen de aklımı almıştın kaza yapınca, iyi ki sana bir şey olmadı." Kerem bir kolunda Ciro'yu taşırken diğeriyle bana sarılınca ben de kafamı sallayarak minik sarışının saçlarını karıştırdım. 

"İyi ki sevgilim, şimdi odaklanmamız gereken şey bu bebiş," Ciro'ya doğru yaklaştım. "Uykun var mı?" 

"Uyku yok!" Ciro birden yüksek sesiyle cırlayıp Kerem'in kucağında tepinmeye başlayınca kocam onu yere bırakmak zorunda kalmıştı. "Oyna!" 

Bu gece düşündüğümüzden çok daha zor, ve çok daha az uykulu geçecek gibi duruyordu.

Bu gece düşündüğümüzden çok daha zor, ve çok daha az uykulu geçecek gibi duruyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yüzük / Kerem AktürkoğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin