Sabahtan beri içinde bulunduğum kargaşa, ilk seferki 'düğünümden' çok daha karmaşık, heyecanlı ve anlamlı olduğu için ses çıkarmıyor, kim nereden seslenirse o yöne dönüyordum ama ben daha düğünün saati gelmeden yorulmuştum. Açelya, fotoğrafçı arkadaşını bizim için ayarlamış olduğundan, düğün saatinden önce fotoğraf çekilmek için yine Açelya'nın önceden ayarladığı mekana gidecektik. Şimdi ise Berkan ve ne alakaysa yine yanımızda sürüklediğimiz Abdülkerim abinin söylenmeleri eşliğinde arabanın arka koltuğuna oturtulmaya çalışıyordum. Bana kalsa kendimi öylece atar otururdum ama Tuğçe, gelinliğimin kumaşı yüzünden kırışmaya çok müsait olduğunu ve çok düzgün oturmam gerektiğini iddia edip beni yoruyordu.
Açelya arkadaşı, Barış ve Yunus ile çoktan çekim alanına varmıştı bile. Saçı makyajı yapılı gezecekti bütün gün, hatta arkadaşlarla çekileceğimiz bir bölüm planladığımız için sabahtan beri yanında taşıdığı elbisesini orada bir yerlerde giyecekti. Lal de aynı şekildeydi. Meryem, son anda yaş sınırı tutmadığı iddiasıyla, Berkan yüzünden olmuştu, çekimden mahrum bırakılmıştı. Bu yüzden kuaförde onunla mini bir gelin ve kız kardeşi çekimi yapmıştık. Biz çekimdeyken Meryem ne yapacak diye düşündüğümüz sırada Mertens arayıp sizin için yapabileceğimiz bir şey var mı diye sorunca Meryem'i gelip almasını, düğün saatine kadar oyalamasını istemiştik. Hakkında konuştuğumuz kızın beş yaşında değil de on beş yaşında olduğunu göz önünde bulundurmuyorduk ama olsundu. Zaten Meryem de halinden baya memnundu.
Sonunda koltukla olan çabamız olumlu sonuç verdiğinde Tuğçe derin bir nefes alarak kapının önünden çekildi ve Lal'e geçmesi için izin verdi. Hakkını ödeyemezdim gerçekten, hem planlama aşamasında hem de bugün benim için çok uğraşmıştı. "Dikkat et otururken tamam mı?" Lal'i milyonuncu kez uyardıktan sonra parıldayan gözlerle bana baktı. "Muhteşem görünüyorsun, Gökçe. Kerem'in aklı uçacak." diye son bir gaz verdikten sonra koşarak kuaföre geri girdi. Kerem'in yengeleri sonradan geldikleri için içeridelerdi, anneler de öyle. Bu yüzden Tuğçe de fedakarlık yaparak ikinci gruba kalmaya karar vermişti. Berkan bizi bıraktıktan sonra geri dönüp Tuğçe'yi de alacaktı. Onu günün özel şoförü ilan etmemize karşı çıkmaya çalışmıştı ama avizemi kırdığı ve bugün benim düğünüm olduğu için duygusal manipülasyonla o sorunun da üstesinden gelebilmiştim.
"Gerçekten çok güzel olmuşsun, abicim. Allah mesut etsin." Abdülkerim abinin bir anda duygusallaşan sesiyle şaşırarak ona dönmüştüm. Berkan bile söylenmesine ara vermiş, sessizce yoluna bakmaya başlamıştı. "Kerem bazen biraz öküz olabiliyor, öyle iltifat falan bildiğini de sanmıyorum ama seni çok sevdiğinden emin olabilirsin. Antrenmanda bile sen olmadığın zamanlarda iki sözünden biri sensin. Sen kaza yapınca aklı çıkmıştı mesela, daha yoldan döndürdü herkesi, beni de aradığında sesi korkunçtu. Sana çarpan kim bulabilir miyiz diye sordu, bulana kadar rahat etmedi de sana pek yansıtmamış olabilir. Sonrasında da Okan hoca izne ikna olsun diye ne kadar dil döktü, duysaydın keşke. Benim bile tamam lan git diyesim geldi."
"Ya abi ağlatacak mısın beni?" Gözlerimin dolu dolu olduğunu gören Lal hemen bu havada neden elinde taşıdığını önceden anlayamadığım yelpazesini açıp yüzüme sallamaya başladı. Göz yaşlarım güçlü rüzgarın etkisiyle kuruma eğilimine girmişti bile. "Ben de çok seviyorum onu, başına bir şey gelince zaten sinirime engel olamıyorum biliyorsunuz." diyerek Marcao olayını hatırlattığımda olayı bir şekilde bildiğini fark ettiğim Lal de dahil hepsi güldüler. Ben de gülümsedim. "Yani iki sene önceki Gökçe halimi çok şaşkınca izlerdi ama ben şuan çok memnunum. Birbirimizi mutlu edeceğiz bence."
"Zaten bir kere tartıştığınızı görmedim, kanka. Böyle devam etsin, Kerem kızınca bölüm sonu canavarına dönüşüyor." Berkan'ın gülerek konuşmasından sonra arabadaki konuşmanın yönü birden Kerem'in kızgın olduğu anlarda yaptıklarına döndü. Ben de evine gelir gelmez telefonu kırdığım zamanı anlatınca hepimiz iyice bir gülmüştük. Abdülkerim abi Kerem'in telefon yüzünden beni üst kattaki banyoya kadar kovaladığını duyunca, 'Sanki düşkün, it. Boşu boşuna korkutmuş.' seni yorumunu yapmış Lal ve Berkan da destek vermişti ona.
Berkan sonunda arabayı park edince Abdülkerim abi kendini hemen dışarı attı, çevre kontrolü görevi ona verilmişti. Kerem etraftaysa tutup arkasını çevirecekti ama görünürde yoktu. Ortamın güvenli olduğunu görünce Lal ve benim kapımızı açtı. Lal çıkmama yardım etti ben de sonunda tekrar ayakta durmamın ve bu pozisyonda elbisemi buruşturmamın bir yolu olmadığının bilincinde gülümsedim.
"Allah'ım yengeme bak be!" Yunus ve Barış aynı anda, daha önce prova ettiklerini düşündüğüm şekilde, bağırarak birden beni alkışlamaya başlayınca bozuntuya vermeden onlara reverans yaptım. Gelinliğimin içinde prenses gibi hissediyordum, onlar da sağ olsunlar katkı sağlıyorlardı bu duruma. "Çok güzel olmuşsun, Kerem'in aklı uçacak." Yunus Tuğçe'nin dediğinin aynısını söyleyince gülerek göz devirdim.
"Sizin kocamın aklıyla ne sorununuz var bilmiyorum ama yerinde dursun aklı, lazım bana." Barış yorumuma güldü, sonra da yanıma yaklaşıp bana bir yeri işaret etti.
"Açelyam ve kocan orada. Kerem'i bilerek kıpırdatmıyorlar, parmağı oynasa bağırıyor limon çiçeğim. On dakikadır sabitler. Kameraları falan ayarladı Esin, sen biraz dramatik gir de videoda iyi çıkın." Normaldeki oyuncu tavrını birazcık kıstığını fark edince kocaman gülümsedim ona. Benimle uğraşmasına sinir oluyordum ama bu süreçte benim için bir arkadaştan çok kardeşe dönüştüğü gerçeğini de reddedecek değildim.
"Teşekkür ederim, Barış. Sen favori kumam olamazsın diyorum ama favori erkek kardeşim olabilirsin." dediğimde aniden dolan gözlerini ve kollarını birden etrafıma dolamasını beklemiyordum. Yine de ona hemen karşılık verdim. "Yaa böyle yapma ama."
"Tamam, yapmadım bir şey. Hadi git," diyerek benden ayrıldıktan sonra bir de omzumdan çok hafif iteklemişti. Gösterdiği yere adımlamadan önce son bir kez Lal'le göz göze gelip gerçekten iyi göründüğüme emin olmuş, sonrasında adımlarımı hızlandırmıştım. Açelya ve Esin'in kameranın görmediği bir açıda olduklarını tahmin ettiğim için kapıda yavaşlayarak gözlerimle Kerem'i aradım. Sadece sırtını görebiliyordum ama giydiği damatlık gerçekten de üzerinde onu aldığımız günkünün bin katı iyi durmuşa benziyordu. Duygusallığımın etkisi de olabilirdi gerçi.
Ellerimi önümde güzelce bağlayarak yüzümde oluşmasına engel olamadığım gülümsememle ona ilerledim. Topuklu beyaz ayakkabılarımın bile beni çok da uzun olmayan kocamdan daha uzun yapamaması biraz ikonikti ama ondan kısa olmayı zaten sevdiğim için şuan etrafımdaki tüm detaylar bana mükemmelmiş gibi geliyordu. Kısa, nispeten yavaş adımlarımın sesini duyunca kafasını hafifçe kaldırarak dikkat kesilmişti, yine de dönmeden sabırla bekledi. Adımlarımı hemen arkasında durdurunca bir nefes alarak, hafifçe titrediğini fark ettiğim elimi omzuna çıkardım. Dokunuşumu hissedince elini elimin üstüne koydu, ellerimizi ayırmadan bana acı veren bir yavaşlıkta önünü döndü.
Saniyesinde göz göze gelirken Kerem gülümsemiş, ben de ifadesini kopyalamıştım. "Çok güzel olmuşsun." daha bana doğru düzgün bakmadan söylediği sözlerle kızarırken elini birazcık daha sıktım. En sonunda bakışlarını gözlerimden ayırıp üzerimde gezdirdi. İlk defa gördüğü gelinliğimin etek ucundan, son iki gündür getirip getirip gösterdiğim tacımın tepesine kadar incelediği sırada ben de aynısını ona yapıyordum. Beyaz gömleği, ceketinin cebine sıkıştırılan mendili ve özenle şekillendirilmiş saçlarıyla her zamankinden çok, çok daha yakışıklıydı. Nefesimi kesecek kadar. "Sana daha önce kavuşamamış olduğum için o kadar pişmanım ki," dedi iç çeker gibi bir ifadeyle. "boşuna ayrı geçen zamanlarımız için ömrümün sonuna kadar kendimi suçlayacağım ama şunu kesinlikle bilmelisin, sevgilim. Son nefesime kadar senin için yaşayacağım. Aylar önce nasıl bana güç verdiysen, sırtımı hep sana yaslayacağım hayattaki tek dayanağım, tek, ilk ve son aşkım olacaksın her zaman." Bu sefer Lal gözlerimi kurutmak için yelpazesiyle yanımızda değildi, bu yüzden akan birkaç yaşa engel olamadım. "Seni seviyorum."
"Ben de seni seviyorum." dedim hemen, "Bir sorunum olduğunda hemen çözmeni seviyorum, sinirlendiğinde bile kıyamamanı, üşürüm diye ceketlerini bana vermeni, olur olmadık zamanda kıskanmanı, arkadaşlarımızın elinden beni kurtarmak için süper kahraman gibi davranmanı, bir derdin olduğunda ilk bana söylemeni, bana sırlarını verecek kadar güvenmeni seviyorum. Gece benimle kim nerede yatacak kavgası yapmanı ama yine de sarılarak uyanmamızı seviyorum. Seni, senin hayatıma getirdiklerini ve sana dair her şeyi çok çok seviyorum. Hep mutlu olalım, Kerem."
Onun da gözleri dolu doluyken gülümsedi, iki eliyle ellerimi yakalayarak dudaklarına getirdi, dikkatli, minik öpücükler kondurdu. "Hep mutlu olacağız, Gökçe."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüzük / Kerem Aktürkoğlu
FanfictionFutbolcu Kerem. Galatasaraylı Kerem. Mustafa amcanın torunu Kerem. Kocam Kerem. Gökçe Altun kendisini Kerem Aktürkoğlu ile evlenme dairesinde bulduğunda 20 yaşında, üniversite ikinci sınıf öğrencisiydi. Kerem'le daha öncesinde hiç konuşmamış, nik...