Bölüm 45

2.9K 173 32
                                    

"Yemek de yiyemedik, kusura bakma ya." Kerem arabadan indiğimiz gibi benimle beraber kaputun önünde buluşmuştu. Annelerini havaalanından almaya karar verdiğimiz için eşyaları taşımayı bitirir bitirmez buraya gelmiştik. Kaputa dayanarak kafamı salladım. "Valla, Gökçe." kafamı hafifçe ona çevirdim. "Özür dilerim." 

"Ay tamam, ne acı çektin." diye söylendim bir yandan sırıtırken. Sonra oyuncu bir şekilde burun kıvırdım ona. "Mahcup Kerem hiç çekilmiyor, düzel hadi!" deyip omzundan onu ittirdiğimde gülerek karşılık verdi bana. Kolunu omzuma atıp beni kendisine doğru çekinde ben de başımı kafamın tam arkasına denk gelen omzuna yasladım. "Yorulmuşum ama gerçekten, saat kaç oldu ki?"

Kerem saatine baktı, "Sekiz." ofladığımda omzumdaki eliyle ikimizi de hafifçe salladı. "Annemler erken yatar zaten, yoldan geldiler. Biz de yatarız," yan yan baktı bana, sırıtıyordu. "hem senin şu deli konak dizisini izlememiş oluruz." 

Hatırlamasına şaşırsam da geçen hafta dizide yaşananları hatırlayınca kahkaha attım. "Harbi ne yaşandı ya? Senarist aşmış kendini." 

"Ben de ağa olacağım, Gökçe." diyen Kerem'in omzunu dikleştirip boğazını temizlemesini izledim gülen gözlerimle. "Bu burada bitmez! Bunu kan davası çözer!" diye poz kesmeye çalıştığında bir kere daha, bu sefer geçenkinden de yüksek sesle attım kahkahamı. O kadar yakışmamıştı ki anlatamam. Kerem de benimle gülüyordu. 

"Bu kadar mı yakışmaz bir insana? Sen asa sallamaya devam, başka rol uymuyor." dediğimde boş elini öylesine asa sallıyormuş gibi yapıp bana göz kırptı. İtiraf etmeliyim ki, ekimin soğuğunda, ailesini havaalanının önünde beklerken onu gerçekten sevdiğimi anladığım ilk andı. 

"Seni de cadı mı yapsak acaba?" dediğinde yalandan çattım kaşlarımı. 

"Ne cadılığımı gördün?" 

"Sen sabah kendini görmediğin için böyle konuşmak kolay. Her sabah günaydın bile demeden arabaya binip işe gidene kadar somurtuyorsun, Barış şaka falan yapınca öyle bir bakıyorsun ki korkuyorum. Bir de bazen Torreira'yı çevirirken saçma sapan şeyler söyleyince sanki onu kesip kazanda falan kaynatmayı düşünüyor gibi ters ters bakıyorsun. Ayrıca insanların arkasından o kadar çok göz deviriyorsun ki, en çok da Barış ile konuşurken. Bir kere saydım, tam yir-" sessizleşip ona nasıl baktıysam artık yüz yüze geldiğimiz saniye sessizleşti. Benim gözüm sürekli onun üzerindeydi evet, ama Kerem'in beni bu kadar dikkatli izlediğini ilk defa fark etmiştim. Yüzlerimizin yakınlığı yüzünden ben nefes almayı unuturken Kerem yutkundu. Bu hareketi bakışlarımın önce boğazına sonra da yukarı dudaklarına kaymasına sebep olmuştu. Gözlerimi yumuşak, hafiften aralık dudaklarından çekip gözlerine bakabildiğimde onun da benim dudaklarıma odaklandığını gördüm. Sanki daha mı yakındı bana? Azıcık daha yaklaşsam ne olurdu ki? Daha önce sadece bir kişiyi öpmüştüm, lisedeyken. Kerem'le evlendikten sonra ise, iki sene boyunca kimseye o gözle bakmamıştım bile. Acaba onu öpmek nasıl hissettirirdi? Kerem'in kalbi de benimki gibi boğazında atıyor muydu? 

"Abiii!" Reyyan'ın kendisini birden aramıza doğru atıp abisine sarılmasıyla transımızdan çıkarken Kerem kendisini daha çabuk toparlayan taraf olup kardeşini kucaklamayı başarmıştı. Bense birkaç saniye öylece durup önce az önceki düşüncelerime sonra da Kerem'in omzumdan çekip kardeşini sarmaladığı koluna takılı kalmıştım. "Çok özledim!" 

"Ben de özledim prensesim. İyi ki geldin!" Kerem kardeşini öpücüklere boğarken ben de silkinerek toparlandım ve Filiz teyze ve Ömer amcayı görebilir miyim diye etrafa bakındım. Tam da düşündüğüm gibi kapıdan çıkıyorlardı. Kerem'i arkamda bırakarak kocaman bir gülümsemeyle ilerledim onlara. 

"Hoş geldiniz!" İkisinin de elini öptüm hızlıca, "Şaşırttınız biraz bizi, keşke daha önceden haberimiz olsaydı. Hazırlık yapardık." 

"Hoş bulduk, kızım." Ömer amca hemen omzumu sıvazlayıp oğluna doğru ilerlemesini sürdürdü. Ben de Filiz teyzeye sarıldım iyice. 

"Ne hazırlığı be evladım, yabancı mıyız sanki?" dedikten sonra ayrıldık, ben elinde sürüklediği valizini aldım. Beraber babasına sarılan Kerem'e doğru ilerledik. "Hem bizim için de sürpriz oldu. Ömer amcanın arkadaşı derbiye biletim var ama gidemeyeceğim sizin oğlunuz siz gidin deyince uçağa atlamış bulunduk." 

"Aşk olsun, anne!" Kerem hemen annesine sarıldı. "Sizin bilete mi ihtiyacınız var? Söylesenize maça gelmek istiyoruz diye. Loca boşuna mı duruyor?" dediğinde ben de kafamı sallayarak destek vermiştim. Futbolcuların aileleri her maçta geliyordu, Katrin ve Ciro locanın daimi üyeleriydi, Muslera'nın çocukları da sıkça orada olurdu. Kimsenin bilete falan ihtiyacı yoktu. Bahsettikleri derbi de Tüpraş Stadyumunda oynanacak olan Galatasaray-Beşiktaş maçıydı. İki gün sonraydı. Maçın sonucuna göre lig sıralaması değişebilirdi, baya önemliydi yani. 

"Aman, kimseye yük olmayalım diye işte." Ömer amca da Kerem'i pat patlayınca ona da göz devirmemek için kendimi zor tutmuştum. "Gerçi Gökçe kızım da dedi, keşke daha erken haber verseydik. Size emrivaki yapmış olduk."

"Aa," dedim itiraz ederek. "ben ondan mı dedim? Valla çok alınırım." dediğimde Ömer amca şaka yaptığını belirtir bir şekilde gülmüş, ben de rahatlamıştım.

"Yenge," Reyyan'a doğru gülümseyerek döndüm. 

"Hoş geldin, fıstık. Nasılsın bakalım?" ona doğru eğilerek sarıldım. "Sen baya uzamışsın ya, beni geçersin kesin." dediğimde kocaman gülümsedi.

"Evet sınıfta en uzun benim! Ama bence seni geçemem," dediğinde kaşlarımı çattım oyundan. 

"O niyeymiş?" 

"Sen çok güzelsin çünkü!" dediğinde şaşkınlıkla gülümsemiş, Kerem'le saniyelik göz göze gelmemden sonra ona dönmüştüm tekrar. "İnternette gördüm, yeşil elbisen çok güzeldi!" 

Kaç hafta önceki elbiseyi hala hatırlıyor olmasına şaşırmıştım. "Maşallah, Reyyan'ım, hafızan da baya kuvvetliymiş. Teşekkür ederim, ama bence sen de çok güzelsin." 

"İkiniz de çok güzelsiniz ama size kalırsa sabaha kadar buradayız. Hadi bakalım!" Kerem el çırparak bizi arabaya doğru yönlendirince Filiz teyzenin valizini yakalayıp bagaja doğru ilerledim hemen. Haklıydı, eve dönüp yemek yesek gerçekten iyi olurdu. "Kızım, niye uğraşıyorsun bunlarla, binsene arabaya." 

Kerem önce elimdeki valize uzanınca annelerinin arabaya yerleşmiş olmasını fırsat bilerek göz devirdim. "Oyuncusun Kerem! Makyaj masasının bir ucunu tut tek başıma taşıyamam diye isyan ederken hiç böyle demiyordun?" dediğimde kıkırdadı, kaşıyla arabayı işaret etti. 

"Bizimkilere iyi koca rolü kesiyorum belki?" diye sırıttığında kimsenin fark etmeyeceğini bildiğim bir şekilde bir tane geçirdim koluna. "Acıdı!" 

Yüzük / Kerem AktürkoğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin