"Bu takımlar eşit değil ama!" Barış bir kez daha itiraz edince ağlamamak için kendimi zor tuttum. Zaten başım ağrıyordu, bir de onun istemsiz yüksek sesini duymak beni çok yormuştu.
Şöyle ki, Kerem evdeki ilk birkaç saati yemek yiyerek, tabu oynayarak ve genel olarak itişerek geçirdiğimiz için herkesin oturarak oynayacağı bir aktivite olsun diye FIFA oynamayı önermişti. Ben normalde FIFA oynamaya alışıktım çünkü Meryem çok sever, beni de rakip olarak oynamam için zorlardı İzmit'teyken. Problem şuydu, benim tek elim kullanılamayacak halde olduğundan, beni, kendisini FIFA kralı olarak etmiş olan Barış'la takım yapmışlardı. Barış başta kabul etse de takım seçerken bile ne kadar zorlandığımı görünce de yan çizmeye başlamıştı. "Gökçe çok zayıf kaldı."
"Sensin zayıf, salak!" Kırlentlerden birini kafasına fırlattım. "Elim alçıda, yoksa görürdün nasıl eziyorum seni."
"He he, inandık." Barış'ın beni takmaması daha da sinirimi bozarken somurtmama geri döndüm. "Kerem karınla sen oynasana oğlum."
"Lan mal mısın?" Kerem'in de sesi yükselince biraz hayretle ona baktım. Oysaki geldiğimizden beri çok sakindi. "Sen demedin mi, Gökçe benle olsun ben sizi tek de yenerim ama kız dışarda kalmasın diye?"
Barış susunca Yunus kocaman sırıttı. "Korktun dimi lan? Sırf hava gazı, hiç icraat yok sende." Diyince Barış az önce ona fırlattığım kırlenti Yunus'a vurmak için kullandı. Yunus da kendi arkasındakini çekip Barış'a girince birinci geleneksel kırlent savaşları başlamış oldu. Bir süre deli gibi oradan oraya koşarak, arada birbirlerini tekmeleyip, kimseyi umursamadan küfür ede ede savaşmalarını izledikten sonra bundan sıkılarak elimde tuttuğum oyun kolunu orta sehpaya bıraktım.
"Kereeem," iki haftalık evliliğimizde fark ettiğim üzere, normal şartlarda Kerem'e nazım geçiyordu. Son iki saate fark ettiğim üzere ise, Kerem ben yaralı olduğum için ne istersem yapmaya hazırdı. "çok sıkılıyorum ama ben. Bunlar da tepişiyor bir tek."
Kerem zihin yaşları toplamı 3,5 olan ikiliye bir bakış attı. "Hayvanlar işte. Ne yapalım sen söyle?"
"Uyuyalım," ikili koltukta yanımda oturduğu için ona doğru yayılarak bedenimi üzerine bırakıverdim, başım koltuğun kenarına yaslanmıştı. Kerem'se ben daha başımı eğmeye başladığım saniye kıvrak bir hareketle yanağımı yakalamıştı. Kafamı kendisine doğru çevirerek ona bakmamı sağladı. Üst bedenimin tamamı dizlerinin üzerine yayılık olduğu için bana doğru eğildi. "İki saatçik?"
"Olmaz," kafasını iki yana salladı. "zaman dolsun, söz istediğin kadar uyuyabilirsin."
"Ama sen de yorulmadın mı?" Yorulduğunu biliyordum, belki paramı doğru ata oynarsam uyumama izin verirdi. Sonuçta doktor tomografi temiz demişti. Kerem birkaç saniyeliğine durup kendi yorgunluğunu hatırlamış gibi de olsa numarama düşmediğini belirten bir bakış attı bana. Bu yüzden en etkili bulduğum ikna bakışımı attım ona, "Lütfeen,"
Kerem birden belimi kavradığı gibi beni kendisine doğru çekti. Yanağımdaki öteki elini de çekerek dizlerine oturmamı sağlamak için kullanmıştı. Şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım. Uykum nereye gitmişti birden? Yunus ve Barış'ın sesleri arka planda kaybolmuş, kendi nefes sesim kulağımı doldurmaya başlamıştı. Kerem'in omuzlarına tutundum. İlk hedefim ellerimi kendimi onun üzerinden indirmek için kullanmaktı ama beynim bana ihanet edip çalışmayı durdurunca ellerim orada öylece kaldı. Yüzlerimiz yakındı.
Çok yakındı.
Öyle yakındı ki, nefeslerimiz birbirine karışıyordu. Sanırım vücutlarımız da birleşikti, çünkü sağ tarafımda Kerem'in kalp atışlarını hissettiğime emindim. O da benim gibi aniden heyecanlanmış mıydı? Benim üzerimdeki etkisinin farkında mıydı peki?
Sahi, bu etki de nereden çıkmıştı. Birkaç seferdir ortaya çıkıyor, beynimi felç ettiği birkaç saniyenin sonunda kayboluyordu. Buraya gelirken Kerem'e karşı böyle şeyler hissedebileceğim fikri aklımın ucundan bile geçmemişti ama gerçekten de fark etmeden ondan hoşlanmaya başlamış olabilir miydim?
Mesela şuan, dudaklarımız arasındaki bu kısacık mesafeyi kapatıp beni öpse ne yapardım? İlk tepkimin onu itmek olacağına emindim. Ama dudaklarını benimkilerin üzerinde hissettiğim o kısa saniyeden sonra onu kendime çekip öpmeme konusunda kendime hiç güvenmiyordum. Öyle ki, Kerem'in akışına tutulmam işten bile değildi şu saatten sonra.
Kuruyan dudaklarımı dilimle ıslattım. Bakışları dudaklarıma düşerken, onun benden daha iyi durumda olduğunu düşündüm. Sonuçta o benim gibi hissetmiyordu, değil mi? Kahverengi gözleri birkaç saniyelik duraksamadan sonra benim gözlerime geri döndü. Ben hep renkli gözü daha çok sevmiştim, kendi gözlerim de yeşildi zaten, ama bu kadar sıradan bir göz rengi beni nasıl bu kadar hapsedebiliyordu?
"Olmaz." Duyduğum kelimeyi başta idrak edemedim. Ne olmazdı? Konu neydi? Aklım hala başımda mıydı?
"Ohooo, sevişin bir de." Barış'ın yüksek sesi kesinlikle kendime gelme sürecimi hızlandırmıştı. Omuzlarındaki ellerimi kullanarak kendimi Kerem'den biraz uzağa ittim. Yüzüm her zamanki gibi alev alev yanarken saklanacak bir yerimin olmaması, çaresizliğimi arttırmıştı. Kavgayı unutmuş, elleri bellerinde bizi izleyen ikiliye baktım.
"Yalnız burası benim evim, karı da benim karım. Hesap mı vericem paşam sana?" Başım hızla Kerem'e geri döndü. Ne dediğini kulakları duyuyor muydu? Bu kadar yakınında olmasaydım hayatta fark etmezdim ama sanki o da mı biraz kızarmıştı. Kerem bana göz kırpıp gülümsediğinde kalbim tekledi. Zaten şu an tamamen benim kontrolüm dışında hareket ediyordu.
"Oldu o zaman, biz gidelim." Yunus birden son derece ciddileşip gerçekten de kapıya yönelince kendimi Kerem'den kurtarıp koltuğa attım.
"Hayır!" Sağ elimi ona doğru uzattım sanki olduğum yerden onu tutabilecekmiş gibi, sesim çığlık atar gibi çıktığında Yunus durarak şaşkınlıkla geriye, bana doğru döndü. Boğazımı temizleyerek sesimi kontrol altına almaya çalıştım. "Gidemezsiniz! FIFA oyanayacağız!" Yunus korkmuş bir şekilde minik adımlarla tekli koltuğa ilerleyip oturdu. O oturur oturmaz bakışlarım Barış'ı buldu.
"Ya yenge, şimdi..."
"Sus! Otur! Oyanayacağız dedim!" Bu sefer de ona yüklenince yutkunarak dediğimi yaptı. Bıyık altından 'ne fena kızsın.' dediğini duymuş ama duymamış gibi yapmayı tercih etmiştim. Uzanıp sehpanın üzerindeki oyun kolumu elime aldım. Kerem'e de yan bir bakış attım, "Başlat şu oyunu Kerem."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüzük / Kerem Aktürkoğlu
FanfictionFutbolcu Kerem. Galatasaraylı Kerem. Mustafa amcanın torunu Kerem. Kocam Kerem. Gökçe Altun kendisini Kerem Aktürkoğlu ile evlenme dairesinde bulduğunda 20 yaşında, üniversite ikinci sınıf öğrencisiydi. Kerem'le daha öncesinde hiç konuşmamış, nik...