94. Lidena "Tanrı'nın Hediyesi 'Ölüm'"

300 72 18
                                    

    Artık pek bir mecali kalmamıştı. Her şey bir yana susuzluk kendisini deli gibi gösteriyordu. Eğer ölecekse şu içmediğinden olurdu sanki. Bir de şu omuzundaki yara. Sürekli sızlıyor ve kendisini belli ediyordu. Yine de pek düşünmedi. Bunca zaman o kadar acı çekmişti. Belki şu an diğerlerine nazaran çok daha fazlasıydı ama bundan garipçe zevk aldığı aşikardı. Sonuçta kendine göre güçlü rakipler bulmuştu. Bu savaşını gözünde arşa çıkarıyordu.

    "Beni görmeyi başarabilen tek insan."

    Duyduğu sesin üzerine etrafa bakındı ama kimseyi göremedi. Kılıcını düzeltti ve buz tutmuş gölün üzerinde yürümeye devam etti.

    "Demek buralara kadar gelmeyi başardın." diyerek sağdan soldan  konuştu. Lidena o zaman anladı ki bu mistik yaratık ayaklarının altındaydı. Bu kadar hızlı hareket etmesi ancak suyla mümkün olabilen bir hayvan.

    Kafasını eğip de buz tutmuş göle bakarken içerisinde bir şey gördü. Tıpkı tahmin ettiği gibi. Altından bir balık. Bir sağa bir sola gidip geliyordu.

   "Son rakibimin ürkütücü olacağını düşünmüştüm." diye mırıldandığı esnada balık tam altında durdu. Altın rengi hafifçe parıldadığında gözlerini kısmıştı. Işık inanılmaz bir hızla artmaya devam etti. Artık sadece bir ışık değildi. Etrafa ısı da saçıyordu. Gözleri acımaya başladığında hızla gözlerini yumdu. Üzerinde durduğu buz çatırtılar çıkardı. Çünkü o aptal balık buzları eritiyordu. Hızla kafasını kaldırıp koşmaya hazırlanmıştı ki buzlar kırıldı. Büyük bir gürültü eşliğinde suya düşmüştü. Hem yakan hem donduran suya.

   Yuttuğu suyu hızla tükürürken balık yaralı omzuna çarpıp gitmişti. Hemen çırpınmayı bıraktı. Gözlerini kapattı ve suyun yüzeyine çıktı. Ciğerini havayla doldurduktan sonra hızla geri dalmıştı. Açtığı gözleri suyun içinde kırılan ışık ile daha da kötü olunca yeniden kapattı. Gözlerine ihtiyacı yoktu. Bunu defalarca kez yapmıştı. Üstelik sudayken ses havadan daha hızlıydı. Aptal bir balık yüzünden boğulmayacaktı.

    "Burada sana ait hiçbir şey yok." dedi balık. "Hiçbir şeye hüküm veremezsin."

   Lidena bu sözler üzerine kaşlarını çattı ve elleri arasında sıkı sıkıya tuttuğu kılıcını hissetti.

    Hayır, diye iç geçirdi. Benim kılıcım var.

    Fikir zihnine düştüğü an siyah kılıcı maviyi yırttı. Kızıllık bir kan gibi dağıldı suya. Öyle çok parladı ki balığın sarısı kırmızının altında ezildi. Lidena hırs içerisinde sağa sola yüzen balığı dinledi.

    "Eğer ölüm sensen bilmen gerek küçük kadın;

    Her fani Tanrı için yaşar ancak her kul Tanrı için ölür. Sen de bir kulsun."

    Hızla üzerine geldiğini anladığı an kafasını eğdi ve bir anda sağa kaydı. Balık yanından geçip gittiğinde yerinde hareket etmedi.

    "Üstelik intikam mı? Neyin intikamı? Babana edilen eziyet mi? Baban bu eziyetin karşılığında senin yaşamana izin verdi. Her şey bir anlaşmaydı. Kendi hayatını satıp senin hayatını aldı." dedikten sonra güldü. "Üstelik anneni sen öldürmüşken nasıl başkalarını suçlarsın?" dedi. "Sen doğduğunda kar yerine buz yağmıştı oysaki. İnsanlar dedi ki 'Şeytan yeryüzüne ayak bastı'."

    Lidena kaşlarını iyice çattı. Annesini öldüren o değildi. Yalan söylüyordu.

   Kılıcı öyle alevlendi ki suyun altında kan kırmızı bir halde yanmaya başladı.

   "Sen doğmasaydın soğuk bu topraklara uğramayacaktı. Hiç kar görmemiş annen ise donarak ölmeyecekti." dedikten sonra hızla başka bir tarafa yüzdü. "Üstelik intikam alacak mısın? Cidden? Bir hiçken? Gerçek ölüm asla Tanrı'nın isteklerinden önce kendi aptal kinini ortaya koymazdı."

LidenaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin