Herkes ateş başında yemek yerken Olya uzanıp Nina'ya baktı.
"Sen nereden geliyorsun? Bu ormanda ne işin var? " dediğinde Nina elindeki ekmeği bırakıp kaçamak bir bakış ile Lidena'ya baktı.
"Nereden geldiğimin bir önemi yok ama nereye gideceğimden endişe duyuyorum." diyerek Pasna'ya döndü. "Acaba size eşlik edebilir miyim? "
Pasna için bu da soru muydu? Canına minnet! Onun gözü şu anda kızdan başka hiçbir şey görmüyordu resmen. Vurulmuştu! Nina telaş içerisinde Pasna'nın cevabını beklemeden devam etti.
"Majestelerinin yanında yer almak isterim. Hem şifacıyım!" dedi ellerini kaldırarak. "Ellerim emrinize amade." dediğinde Lidena koyu mavi gözlerini bir müddet kızda gezdirdi ve Eris'e döndü. Onun merak ettiği şey yabancı bir kız çocuğu değildi.
"Sen ne karar verdin? " dediğinde Eris kafasını kaldırdı ve genç kıza baktı. Çok fazla şey düşünüyordu. En başta kızmıştı, sonrasında ise anlamıştı. Eğer gerçeği söyleseydi bunca zaman bu kadar samimi olamazlardı.
"Yanındayım."
Lidena bu sözün ardından sessizce önüne döndü ve yemeğini yemeye devam etti.
Nina anlamayarak yanındakilere baktı. Şimdi kendisi ne olacaktı?
"Bizimle gelebilirsiniz. " dedi Fanra ve Lidena için bir tas su bıraktı. Nina dönüp Lidena'ya baktı ama o hiç istifini bozmamış ve ona verilen suyu sessizce içmişti. Demek ki bu bir "hayır" değildi.
Rahatça bir nefes verip ellerini yemeğine atmıştı ki Lidena su kabını seslice yere koydu.
"Benim için nereye gittiğin değil, nereden geldiğin önemli." dediğinde Nina korkuyla nefesini tuttu. Kafasını kaldırdığında onunla göz göze gelmek ölecekmiş gibi hissetmesine sebep oluyordu. "Savaşmak ya da önemsemek için çok küçük bir düşmansın." diyerek ayağa kalktı. "Bu yüzden görmezden geliyorum. " dedikten hemen sonra kılıcının kabzasını tuttu ve yan bir bakış attı. "Şimdilik... "
Lidena gittiğinde Nina titreyen ellerini yumruk yaptı ve eteğinin altına sakladı. Söylemeli miydi? Bence söylemesi lazımdı. Yoksa kim bilir başına neler gelirdi? Eğer diğerleri ile karşılaşırlarsa ve bu şekilde öğrenirlerse daha kötü değil mi?
"Mizacı böyle. " dedi Pasna gülerek. "Majesteleri her zaman biraz tedbirlidir." dediğinde Nina kafasını kaldırıp önce Pasna'ya sonrasında ise Eris'e baktı.
"O kim? " dediğinde Pasna neden Eris'i sorduğunu merak etti ama dürüstçe cevapladı.
"Eris, majestelerinin yakın arkadaşı."
"Eris mi? "
Bu soru üzerine genç adam kaşlarını çatmadan edemedi.
"Tanıyor musun? "
Nina sessizce başını salladı.
"Sanırım onunla konuşmam gerek." diyerek ayağa kalkmış ve diğerlerinin yanından geçip gitmişti. Pasna genç kızın arkasından şüpheyle baktı. Tanıyor muydu?
"Merhaba."
Eris düşüncelerden dolayı ağırlaşmış başını kaldırıp yeni kıza baktı.
"Merhaba." dediğinde Nina usulca yanına oturmuştu.
"Öncelikle her şey adına özür dilerim çünkü anlatacağım şey pek de hoş değil. Ama bir anda ortaya atıp da kaos yaratmak istemedim. " deyince Eris'in kaşları çatılmıştı. Yeni bir sorun mu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lidena
FantasyEski Veliaht Guan'ın kızı olan Lidena, babasını öldürmüş olan amcası Zeord tarafından sürgünden çağırılır. Ancak İmparator Zeord'un oğlu veliaht Gablin savaşta ölmüştür. Tahta geçebilecek herhangi bir veliaht yoktur. Zeord, Lidena'yı da savaşa gönde...