"Burada ne yapıyorsun?" diyen Geile pür dikkat Eris'in gözlerine bakıyordu. Biri görmediği halde."Sizi bekliyordum." dedi Eris elini içkisine atarak.
"Bunu sana o mu yaptı?" dediğinde genç adam bardağını sıkmıştı. Dişlerini de sıkıyordu.
" "O" değil Geile." dedi kaşlarını çatarak. "Onun adı Lidena." dedikten sonra bardağını içmeden geri bıraktı. "Ayrıca bunun sebebi Fanra." dedi uzaklara bakarak. "Lidena'nın aklını karıştırdı. Beni ona düşman yapmak istedi!" diye bağırdığında Geile de sinirle ayağa kalkmış ve avazı çıktığı kadar bağırmıştı.
"Daha ne kadar o kızı savunacaksın!? " Öfkeli bakışlarını adama dikti. "O kız seni ne hale getirmiş görmüyor musun!?"
Eris, öfkesini içinde tutmaya çalışıyordu. Sakın kalmaya çalışıyordu ama Geile'nin böyle bir planı yoktu.
"Bir gözün yok! Göremiyorsun! Farkında mısın? Senin güzel gözlerine kıymış..." deyip de gözleri dolduğunda Eris kafasını iki yana salladı.
"O yapmadı! O hep beni korur kollardı. Fanra. Fanra denen piç yüzüne oldu bunlar. Onu kandırdı. Beni kötü gösterdi." dediğinde Geile kaşlarını çattı.
"Fanra'yı sen mi öldürdün?" diye sordu genç kız. Eris'in buna gücü yetmeyeceği açıkça belliydi.
"Lidena..." dedikten sonra elini kafasına attı ama hemen sonra içkisini alıp kafasına dikledi. "Onu öldürdü. Sırf ben istedim diye! Beni, beni seviyor olmalı." dediğinde Geile içki şişesini aldığı gibi odanın bir köşesine attı.
"Ne yaptın!?" diye bağırdı adama. "Kendine ne yaptın böyle? Dışarıdaki insanlar neden kafayı yemiş gibi? Neden herkes sana tapıyor? " dedi genç kız. "Benim sevdiğim adama ne yaptın!? "
Eris kırılan şişenin ardından hırsla ayağa kalktı.
"Bana karşı çıkma Geile! O da beni sevdi! Duydun mu? O da beni sevdi." diyerek elini savurdu. "Evleneceğinden bahsetti. Söylediğim her şeyi kabul etti!" demiş ve delirmişcesine etrafa bakındı. "Hiç kimseyi görmezdi o. Hep bana bakardı. Sebebi güçlerim değildi! " Önündeki masayı tekmeleyip düşürürken acıyla haykırdı. "Sebebi benim böyle istemem değildi!" Kafasını iki yana salladı. "O da istedi. O da istedi." diye diye etrafta dolandı.
"Eğer o kadar çok isteseydi gelir seni bulurdu. " diyen Geile ile gören tek gözünü de genç kıza çevirdi. "İstese gelir seni bulurdu. Tıpkı benim gibi..."
.
.
."Kral Vuarl sizinle neden görüşmeli?"
Lidena arabanın içerisinde kılıcının keskin yüzünü okşarken Pasna dışarıda soğuk terler döküyordu.
"Kim imparatorluğun veliahtını görmek istemez?" dediğinde saçları aklarla kaplı olan adam kaşlarını çattı.
"Veliaht Hablin öldü."
Pasna aynı tavırla karşılık verdi.
"Tek veliaht Prens Hablin değildi." dediğinde yaşlı adam merakla arabaya baktı. "Doğru, Prenses Lidena Terlas, İmparatorluğun altında yaşayan krallıkları ziyaret ediyor. "
Yaşlı adam yanındaki muhafıza baktı.
"Kral Vuarl'a sorun, Veliaht Prenses Lidena Terlas ile görüşmeyi kabul ediyor mu?" dediğinde Lidena elini kılıcından çekti. Paya kızın ışık gibi parlayan gözlerine baktı ve geri çekildi. Asla onu durdurmaya çalışmayacaktı. Kapıyı açan Lidena kılıcını kınına soktu. Krallıktaki bütün ışıklar söndüğünde kapı muhafızları silahlarını kuşandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lidena
FantasyEski Veliaht Guan'ın kızı olan Lidena, babasını öldürmüş olan amcası Zeord tarafından sürgünden çağırılır. Ancak İmparator Zeord'un oğlu veliaht Gablin savaşta ölmüştür. Tahta geçebilecek herhangi bir veliaht yoktur. Zeord, Lidena'yı da savaşa gönde...