42. Lidena

1.1K 171 35
                                    

    Eris, Pasna ve Nina çukurdan çıktıklarında Pasna bir şey fark etti.

   "Şifacı olduğuna göre, bize bir konuda yardım edebilir misin? " dediğinde Eris gözlerini Nina'ya çevirdi.

   "Tabii, siz de bana yardım ettiniz." deyince Eris merakla eğildi.

   "Acaba, yanıkları da tedavi edebilir misin? "

   "Elbette. Şifacı sınıfında en iyilerinden biriyim." diyerek çenesini kaldırdığında Pasna gözlerini kaçırdı. Yanaklarını sıkmak istiyordu resmen. Hayatında ilk defa bu kadar heyecanlıydı.

   "O zaman seni biraz tutacağız. " dediğinde Nina etrafa bakındı. Diğerleri ortalıkta gözükmüyordu.

   "Tamam, olur."

   Onlar yerleşim yerine döne dursun, Lidena bağdaş kurmuş sessizce Fanra'yı izliyordu. Fanra, temiz bir kumaş almıştı. Özene bezene Lidena'nın kılıcını siliyordu.

   Kızlar dağılmış eşyaları topluyor, Vuz ise yeni bir ateş yakmaya çalışıyordu.

  "Kılıcınız, çok güzel majesteleri." diyen Fanra ile Lidena uzunca genç adama baktı. Siyah gözlerinin arkasında ufak bir hayranlık görmüyor değildi. Ama kendisine mi? Sürgüne gönderilmiş, katil bir veliahta?

   "Babam dövdü, annem tarafından işlendi." dediğinde Fanra elleri arasındaki kın ve kılıca yeniden baktı.

   "Ellerinde büyüyen her şey güzel demek ki... "

   Lidena bu sözlerin ardından Fanra'ya baktı. Bu da ne demek?

   Fanra gülümseyerek kılıcı biraz daha temizledi.

   "Yarın için bir planınız var mı efendim? " dediğinde Lidena kafasını kaldırdı ve kararmaya başlayan göğe baktı.

   "İbreti alem olsun diye şu cesetlerin üstünü açık bırakacağım." dedikten sonra derince bir nefes aldı. "Sonrasında ise Runn Fia için yola devam edeceğiz." dediğinde Fanra kafasını salladı.

    "Benden bir isteğiniz var mı? " dediği esnada gelen ayak sesleri ile herkes ormana baktı. Lidena elini uzattı, Fanra kılıcını avuçlarına bıraktı.

   "Biz döndük! " diyen Eris ile genç kız kaşlarını çatarak yanlarındaki yabancıya baktı. Koyu mavi gözleri daha da kararırken ayağa kalkmıştı.

   Nina arabalara baktıktan hemen sonra devasa obruğu gördü. Kocaman açtığı gözleri ile içerisindeki cesetlere ve yarım yamalak küllerine baktı.

   "Tanrı bizi korusun... " dedi ellerini kalbine götürerek.

    "Tanrı'yı bilmem ama ben yanındayım. " diyen Pasna ile genç kız şaşkınca ona bakmıştı. Pasna ise göğüslerini germiş, kendisini kanıtlarcasına kasılmıştı. Hal böyle olunca Nina gülmeden edemedi. Ta kii Lidena'yı görünce. O, Lidena'yı tanımıyordu. Daha önce hiç görmemişti. Şifacılar , farklı bir kesimde eğitim aldıkları için savaşmaktan pek anlamazlardı. Onun canını sıkan şey...

   "Tanrım! " dedi ağlamaklı bir ses ile. Çamurlu ayakları ile Lidena'ya doğru koştu. Gözleri dolmuştu resmen. "Saçlarına ne yaptın böyle?" Bir deyişe göre saçlar anıları biriktirirdi. Geçmişi ve hatıraları. Eğer saçlarını kesersen öğrendiğin çoğu şeyle birlikte onun duygusunu, anısını da kaybederdin. Bu yüzden bazı ustalar upuzun saçlara sahipti. "Çok yazık. Zavallılar..."

  Lidena karşısındaki kıza gözlerini kısarak baktı.

  "Sen de kimsin? " dediğinde Nina hızlıca cevap verdi.

LidenaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin