"İyi misiniz? "
Eris'in bağırışı ile Lidena Fanra'yı bırakmıştı. Bir müddet etrafa bakındıktan sonra derince bir nefes aldı.
"Siz iyi misiniz?" dedi arkasındakilere bakarak. Eris sapa sağlam gözüküyordu.
"Bu kadar güçlü olduğunu bilmiyordum." diyen Nevil ile Olya onu onayladı.
"Ben de bu kadar acımasız olduğunu bilmiyordum." dediğinde Pasna kaşlarını çatarak iki kıza döndü.
"O adamlar sizi alsaydı çay içip tatlı yiyeceğinizi mi düşünüyordunuz? " dedi sinirle. "Savaş böyle bir şey. Görmeye alışın."
Vuz, Pasna'nın agresifliğine hak verdi. Hayatlarını kurtarmış birine böyle şeyler söylememeliydiler ama gözleri önünde insanlar yanınca da korkmadan edememişlerdi işte.
"İyiyiz."
Eris koşarak Lidena'nın yanına gittikten sonra onu şöyle bir inceledi.
"Elin mi yandı?" dedi kaşlarını çatarak. "Şifalı bir ot biliyorum. Ormanda biraz gezinip geleceğim. Olya, hanımefendinin eline biraz yumurta akı sürün."
Lidena, Eris'in endişeli haline baktıktan sonra Olya'ya baktı. Eris sessizce yanlarından ayrılmış ve ormana dalmıştı. Genç kız onun peşi sıra Fanra'ya baktı. Yeni yeni ayağa kalkıyordu.
"Pasna."
"Buyurun majesteleri!" Öne çıkan adama kısa bir bakış attı.
"Eris'in peşine git. Yalnız dolaşmayın ormanda." dediğinde Pasna hızla onu onayladı.
"Emredersiniz Majesteleri!"
Pasna, hızla Eris'in peşi sıra ormana gittiğinde Lidena dönüp diğerlerine baktı."Biz arabalara dönelim." dedikten sonra kınını kaldırdı ve beyaz rengin üzerindeki altın işlemelere baktı. Gözleri ellerindeki yanığa kaydıktan hemen sonra durdu ve Fanra'ya döndü. Kılıcını Fanra'ya uzattığında genç adam anlamayarak kılıca baktı. Onu öldürmek mi istiyordu?
"Buyurun majesteleri. " diyerek eğildiğinde Lidena ona garip bir bakış attı.
"Kılıcımı..." dedi kara gözlerine bakarken. "...sen taşı."
Fanra, şaşkınlık içerisinde Lidena'ya baktı. O kılıcını uyurken bile bırakmazdı. Şimdi neden kendisinin taşımasını istiyordu.
"Emredersiniz Majesteleri!"
Uzanıp da yanık elleri arasından kılıcı aldığında gözleri ellerinde kalmıştı. Lidena ise sessizce arkasını dönmüş ve arabalara doğru yürümeye başlamıştı.
Pasna ve Eris ise birbirleri ile çekişip duruyorlardı.
"Bence bahsettiğin ot bu! " diyen Pasna ile Eris kaşlarını çatarak elinden otu aldı ve yere attı.
"Çimen o, çimen! " dedi sinirle. "Kaç kere anlatacağım. Kocaman bir yaprak olacak. Dış kısmını soyup eline yapıştıracağız. Yani küçük ince bir şey olamaz."
Pasna dudaklarını ısırdı ve sonrasında etrafa bakındı. Kocaman bir şey ha? Etrafa bakarak ilerlediği sırada ormanın aşağısından bir ses geldi. Bir kızın düşerken çıkarttığk ufa bir çığlık. Pasna ve Eris durup bir an bakıştıktan sonra aşağı koşmuşlardı.
Nina düştüğü ufak çukurdan çıkmak için çırpınsa da fayda etmiyordu resmen.
"Geile! Paya!" diye bağırdı yüzü gözü toprak içerisinde. Diğerlerinde hala bir ses yoktu. Ne yapacağını bilemeyerek sağa sola baktı. Ormanın bu kısmına ne olmuştu böyle? Yer yer yarıklar vardı resmen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lidena
FantasyEski Veliaht Guan'ın kızı olan Lidena, babasını öldürmüş olan amcası Zeord tarafından sürgünden çağırılır. Ancak İmparator Zeord'un oğlu veliaht Gablin savaşta ölmüştür. Tahta geçebilecek herhangi bir veliaht yoktur. Zeord, Lidena'yı da savaşa gönde...