Tigruan bir grup savaşçı ile yola çıkmıştı. Fikrince İmparator adına Lidena'yı yakalayacak ve bizzat kendisine götürecekti. Veyahut Verma Duvran'ı bulup tüm güçlerini aleyhine kullanacaktı. Topladığı en güçlü savaşçılar ile birkaç gündür yoldaydı.Bunun haberini alan Nuyyan da boş durmamıştı tabii ki. Kendisi de bir dolu insan toplamış ve Güney krallıklarına doğru yola çıkmıştı.
Şimdilerde düşününce Lidena'nın peşinde çok fazla insan vardı. Nuyyan, Tigruan, Kadim insanlar ve İmparator Zeord. Eris ise tamamen farklıydı. Hepsi Lidena ile çatışmak için onu ararken Eris Lidena adına çatışmak istiyordu. Ve ilk hedefi de...
"Siz de kimsiniz? " dedi Tigruan kaşlarını çatarak. "Bu anlamsız kalabalık da ne?"
"Efendimizin kulları adına terbiyeni takın." diyen adam ile Tigruan alayla güldü.
"Efendiniz kimmiş? Lidena mı?" dediğinde genç adam kafasını geriye attı.
"Efendimizi görmek mi istiyorsun? " dedi boş bir kabuk gibi.
"Göster bakalım efendini." diyerek dalga geçti Tigruan. Gözlerini ise etrafta gezdirdi. Arı gibi. İnsanlar arı gibi çalışıyordu. Kimileri hüküm vermeye kimileri savaşmaya çalışıyordu. Çocuktan yaşlısına herkes bir uğraş içerisindeydi. Bu garip durum iyice işkillenmesine sebep oldu.
Tartışığı genç ise güneye giden yolları kesmiş bir eşkiyaydı. Nedense güneyi bir çizgi halinde koruyor ve geçmelerine izin vermiyorlardı. Lidena'nın işi olduğunu düşündü. Krallıklar dışarıdan yardım alamasın diye yolları kapattığını... Nerden bilebilirdi ki Eris'in bir canavara dönüştüğünü?
Ellerini arkasında bağladı ve yayıla yayıla yürüdü. Ne kadar kalabalık olurlarsa olsunlar. Kendi eğitimli savaşçılarının yanında bu halk hiçbir şey yapamazdı.
"Efendimizi görmek isteyenler var." diye bağıran genç adam ile bir kız evin balkonunda gözüktü. Geile asık bir surat ile gelenlere baktıktan sonra balkondan atladı ve önlerine düştü.
"Geile? " dedi Komutan şaşkınca. "Sözüme ihanet mi ettiniz?" diyerek kızdı hemen sonrasında. "Size onları geri getirmenizi emretmiştim. Onlarla birlik olmanızı değil." dediğinde Geile saçlarını geriye taradı ve komutana gelişi güzel bir bakış attı.
"Bize Lidena'nın veliaht olduğunu da söylememiştin. " dedikten hemen sonra kaşlarını çattı. "Bunadın mı?"
Komutan Tigruan bunun üzerine bağırır gibi oldu.
"Sen komutanınla nasıl böyle konuşursun!?"
Geile yorgun gözlerini adama dikti ve asice cevapladı.
"Komutanım olduğunu sanmıyorum. Ayrıca." diyerek hafifçe üzerine yaklaştı. "Bundan sonra başlalarının da komutanı olacağını sanmıyorum."
Komutan Tigruan daha anlamadan balkona bir başkası çıktı.
"Kim gelmiş?"
Dirseklerini korkuluklara yaslayan Eris tek gözünü komutana dikti ve kötü bir ifade ile güldü.
"Hoş geldiniz..." diyerek arkasındaki savaşçılara baktı ve kaşlarını kaldırdı. "Bana hediye getirmişsiniz." dediğinde Komutan Tigruan sinirle öne atıldı.
"Hadsiz! Komutanının karşısında nasıl konuşuyorsun?" dediğinde Eris yüzündeki gülümsemeyi bir anda sildi. Tek gözünün yeşili çirkin bir hal aldı sanki.
"Burada İmparatora bile saygı duyulmuyor." diyerek arkasındaki savaşçılara baktı. "Gidip diğerlerine savaşmayı öğretin. " dediğinde bir anda arkasındaki onlarca savaşçı Komutanın arkasından çekilip gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lidena
FantasyEski Veliaht Guan'ın kızı olan Lidena, babasını öldürmüş olan amcası Zeord tarafından sürgünden çağırılır. Ancak İmparator Zeord'un oğlu veliaht Gablin savaşta ölmüştür. Tahta geçebilecek herhangi bir veliaht yoktur. Zeord, Lidena'yı da savaşa gönde...