"Gerçekten gidiyor muyuz?" diyen Asır ile Lidena dönüp genç adama baktı.
"Sizden gelmenizi istemedim." dediğinde Asır da dönmüş ve Pasna'ya ters bir bakış atmıştı.
"Duydun mu? Saraya geri dönebilirsin." demişti.
Pasna şaşkınlık içerisinde Prens Asır'a baktı ve ellerini açtı.
"Affedersiniz lakin sanırım size söyledi efendim." dediğinde Asır dönüp Lidena'ya baktı ve düşünürmüş gibi yaptı. Evet kendisine söylemişti. Çok belliydi. Ama...
"Bence size söyledi. " diyerek inat etti ve hızla genç kızın yanına gitti.
"Belki de taş lanetli falandır." diyerek ona engel olmaya çalışmıştı. "Nereden bilebiliriz?"
Lidena koyu mavi gözlerini etrafta gezdirdi.
"Hiçbir şey benden daha lanetli olamaz." dediğinde genç adam gözlerini devirmeden edemedi.
"Lanetli olsun bu kadar çekici gözükmezdin bence." demiş ve Lidena'nın ilgisini üzerine çekmişti.
"Efendim?" dedi genç kız anlamadığını ima ederek.
"Diyorum ki küçük hanım." diyerek ellerini açtı ve Lidena'yı gösterdi. "Tanrı sizi tam da bana göre yaratmış!" dedi üzerine giderek. "Yüzün gözün yanık içerisindeyken bile ilgimi çekebilecek bir haliniz var. " dediğinde Lidena dönüp arkasından gelenlere baktı ve yumruklarını sıktı.
"Ettiğiniz laflara dikkat edin. " diyerek uyardı genç adamı. "Yoksa cesedinizi babanıza götürmeleri gerekecek."
Asır bilmiş bir tavırla kafasını iki yana salladı.
"Cık cık. Prenses Lidena beni öldüremeyeceksiniz. Bu açık bir gerçek. Ben ölürsem siz ölürseniz babanızın halkına kim sahip çıkacak?" dediğinde Lidena ne diyeceğini bilemedi. Çünkü genç kızın gözünde topraklarına sahip çıkabilecek tek kişi Asır'dı.
"Haddimizi aşmayalım o halde." diyerek mırıldandı ve yürümeye devam etti.
"Orada bir duralım. Ne zaman haddimi aştım ki?" dedikten sonra koşar adım genç kızın yanına gitti. "Sarılmadım mesela. Ama siz sarıldınız tabii." dediğinde Lidena hızla dönmüş ve tam yumruk atmak için hazırlanmıştı ki kendisine gülerek bakan adam ile göz göze geldi. Asır keyifli bir tavırla yüzünü uzattı. "Vurabilirsin." dedi gözlerinin içine bakarak. "Memnuniyet ile bu kabalığınızı kabul edeceğim."
Genç kız elini ağır ağır indirdi ve çenesini dikleştirdi.
"Ne yapmaya çalışıyorsunuz? " dediğinde Asır hafifçe yaklaşmış ve yanı başında yürümeye başlamıştı.
"Kılıç sizi ilk kez kestiğinde kullanmaktan vazgeçtiniz mi?" diye sordu büyük bir ciddiyet ile.
"Elbette ki hayır." dediğinde genç adam güleç bir tavırla baktı Lidena'ya.
"O zaman sevgi ilk kez sizi incittiğinde neden vazgeçtiniz?"
İşte bu soru Lidena'yı kendi içinde savunduğu her şey ile karşı karşıya getirdi. Düşündü. Düşündü ve tekrar düşündü. Kılıcının kendisini öldüreceğini düşündüğü halde ondan vazgeçmemişti. Vazgeçmeyecekti de. Ölen kendisi bile değilken duygulardan neden vazgeçmişti peki? Neden kendisini diğerleri gibi görmüyordu?
"Kendimi sizden bir parça gibi hissetmiyorum. " dedi dürüstçe sonrasında arkasına döndü ve Pasna'ya baktı. "Bizden biraz geride yürüyün." dediğinde genç adam kafasını sallamış ve arkadaşlarını el yordamı ile geriye ittirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lidena
FantasyEski Veliaht Guan'ın kızı olan Lidena, babasını öldürmüş olan amcası Zeord tarafından sürgünden çağırılır. Ancak İmparator Zeord'un oğlu veliaht Gablin savaşta ölmüştür. Tahta geçebilecek herhangi bir veliaht yoktur. Zeord, Lidena'yı da savaşa gönde...