Sabahın ilk ışıkları ile uyanan Eris yüzünü buruşturarak etrafa bakındığı esnada Lidena ile göz göze geldi.
"Uyandın." diyen genç kız ile Eris ellerini yüzüne attı ve saçlarını geriye attı.
"Biz nerdeyiz? " diyerek doğrulduğunda Lidena elindeki meyveleri genç adama uzattı.
"Birkaç meyve topladım. Şekerli şeyler iyi gelecektir."
Eris elleri meyvelerden dolayı kızıl olmuş kıza baktı. Kalbi yine rotasını şaşırmıştı. Uzanıp da eli daha fazla kirlenmesin diye almak istedi. Lakin Lidena izin vermedi.
"Ellerin kirlenecek. Elimden ye." dediğinde Eris ne diyeceğini bilemedi ve yattığı yerden doğrulup gözlerine baktı.
"Keşke bana da izin versen." dedi en içten sesiyle.
"Ne için? " diye sordu Lidena.
"Ben de seninle böyle ilgilenebilsem." dediğinde Lidena uzunca gözlerine bakmış ve sonrasında kafasını sallamıştı.
"Saçlarımı tara o halde. Çok kötü bir haldeler. Nedimelerimden çok uzaktayım."
Eris, şaşkınlık içerisinde genç kıza baktı. Telaşla yerinden doğrulurken elleri havada kalmıştı.
"Ciddi misin?"
"Sence? ""Dur bekle. Benim kız kardeşim bile olmadı. Bilmiyorum pek." diyerek ellerini saçlarına koydu sonra geri çekti. Elleri... Elleri titriyordu.
"Bir şey olmaz."
Eris, etrafa bakındığında Lidena ne aradığını anladı.
"Arabanın solundaki kutuda tarak."
Bu bilgi ile genç adam hızlıca bir tarak aldı ve yeniden genç kızın arkasına geçti. Dağılmış saçlarını özenle taramaya başladı.
"Saçların neden böyle biçimsiz kesildi? " dedi merakla. "Bilirsin, kızlar böyle şeylere önem verir." diyerek tarağı kısa saçları arasında gezdirdi.
"Büyü de yapabiliyorum. Saçlarım beni ele veriyordu." dediğinde Eris'in eli saçlarında kaldı.
"Hem dövüşüyor hem büyü mü yapabiliyorsun?" dediğinde Lidena dönüp Eris'e baktı. "Ama sen elementlere hükmedemedin." dedi Eris anlamayarak. "Elin yandı."
Lidena derince bir nefes aldı.
"Eğer ateşe gerçekten hükmedersen seni de yakar Eris. Ateşin yakamayacağı şey yoktur." dediğinde Eris anlamsızca genç kıza baktı.
"Peki neden sakladın? "
"Çünkü hem savaşçı olup hem büyü yapalın sadece imparatorun soyudur. "
Eris elindeki tarağı kenara bıraktı.
"Ne demeye çalışıyorsun? Neden bunu sakladığ-"
"Ben merhum İmparator Guan'ın kızı Veliaht Lidena Terlas'ım." dediğinde Eris öylece kalakaldı.
"Bana bunu neden söylemedin?" dedi Eris şaşkınlık içerisinde.
"Hiç kimseye söylemek gibi bir niyetim yoktu. " diyen Lidena oturduğu yerden ayağa kalktı. "Ancak sanırım kim olduğum açıkça ortada. Bu yüzden bundan sonrasında sana dürüstçe sormak istiyorum." dediğinde Eris genç kızın şaka yaptığını düşündü. Veliaht prenses mi? Lidena mı? "İmparator Zeord'a karşı yanımda duracak mısın? "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lidena
FantasyEski Veliaht Guan'ın kızı olan Lidena, babasını öldürmüş olan amcası Zeord tarafından sürgünden çağırılır. Ancak İmparator Zeord'un oğlu veliaht Gablin savaşta ölmüştür. Tahta geçebilecek herhangi bir veliaht yoktur. Zeord, Lidena'yı da savaşa gönde...