Eline tutuşturulmuş olan çubuğa bir bakış attı ve gözlerini çubukta gezdirdi. Eğitmen gelip de ucunu tutuşturduğunda öylece çubuğa bakmıştı.
"Elin yandığında çubuğu yere at."
Verilen öğüt ile Lidena sessizce elinde yanan çubuğa baktı. O çubuğa, topluluk ona bakıyordu. Çubuk yandıkça yandı. Alevi arada büyüdü arada söndü. Uzun süre elinde tuttuğunu görenler onun soyunun ateş olduğunu düşündü."Soyu ateşmiş." diyen Mias ile Eris kollarını bağladı.
"Tavırlarında da vardı bir şeyler. " dediğinde Geile dönüp Eris'e baktı.
"Benim tavrımdan da belli oluyor mu ateş olduğum?"
Eris, gözlerini kısa boylu ve kısa saçlı olan kızda gezdirdi ve hafifçe gülümsedi.
"Üzgünüm. Sen daha çok su gibisin. Saldırgan durmuyorsun." dediğinde genç kız biraz geri çekilip düşündü. İltifat mı etmişti? Yoksa kendisi yanlış mı yorumluyordu?
Eris ise utanarak gözlerini kaçırmıştı ki bir şey dikkatini çekti. Kocaman olmuş gözler ile Lidena'nın yanında koşmuş ve bileğinden kavradığı gibi sopaya sertçe vurmuştu. Köz olmuş birkaç parçası etrafa saçılırken Eğitmen Ovrin gözlerini genç adama dikti.
"Ne yaptığını sanıyorsun?!"
Bağırışı ile Eris sertçe yutkunup arkasını döndü.
"Ateşin soyu olması için onun zarar görmesi gerekmiyor muydu? Eli mahvolmuş." diyerek birkaç adım yana kayıp kızın elini kaldırdı. Kıpkırmızı olmuş teni soyulmuş, bazı yerler çoktan su toplamıştı.
"Neden elinin yandığını söylemedin?"
"Elimde tutabildiğim kadar tutmam gerektiğini düşündüm." diyerek elini yanındaki genç adamdan çekip kurtardı. Şu anda acısı pek de umurunda değildi. Savaş denen şey bir kap meyveli yoğurt değildi ne de olsa. Daha fazlasına alışmalıydı vücudu.
"Hayır küçük hanım. Canın acıdığı an geri çekmelisin." diyen eğitmen Ovrin derince bir nefes aldı. "Oda arkadaşı revire götürsün." diyerek birkaç adım attığında Eris "Emredersiniz!" diyerek Lidena'ya dönmüştü. "Oda arkadaşı(!)."Eris, gelen cümle ile dönüp yeniden eğitmene baktı.
"Emredin!" diyerek hazırda durduğunda Ovrin gözlerini genç adamda gezdirdi.
"Sen onun oda arkadaşı mısın?""Evet, efendim."
Ovrin sessizce kafasını salladı ve önüne döndü.
"Şifacılar hafta sonu geliyor. Sağlıkçı ilk yardımda bulunsun."
Eris ve Lidena asker selamlarını vermiş ve sınıftan ayrılmışlardı. Bu ayrılık onların biraz baş başa kalmasını ve birbirlerini tanımasını sağlamıştı. İyi ya da kötü."Neden elin yandığında bırakmadın?"
"Ufak bir yanıktan ölmem."
"Amaç bu değil ki." dediğinde Lidena yan bir bakış attı. "Amaç hangi soydan geldiğini öğrenmek. Ne kadar dirençli olduğunu ölçmüyorlar."
"O zaman ben ölçerim."
Beraber uzun koridoru aştıklarında Lidena elini yumruk yaptı. Yanığın acısı yeni yeni kendini gösteriyordu.
"Bu kadar yabani olmanın bir sebebi var mı?"
Eris'in iğneleyici sözüne karşı genç kız dönüp yüzüne bile bakmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lidena
FantasyEski Veliaht Guan'ın kızı olan Lidena, babasını öldürmüş olan amcası Zeord tarafından sürgünden çağırılır. Ancak İmparator Zeord'un oğlu veliaht Gablin savaşta ölmüştür. Tahta geçebilecek herhangi bir veliaht yoktur. Zeord, Lidena'yı da savaşa gönde...