Anarşi

118 5 0
                                    

*Multimedia'da Isabella var*

-------------

Gözlerimi açmamla iki büklüm oldum ve midemi tuttum. ''Kusacağım.''

Shadow kıkırdadı. ''Işınlanmanın bir yan etkisi; mide bulantısı.'' Tuttuğu elimi nazikçe bıraktı. ''Birazdan geçer.''

Derin nefesler aldım ve gözlerimi kırpıştırarak doğruldum. Midem biraz öncekinden daha iyiydi ama tam olarak bulantısı geçmemişti. Dik durmaya özen göstererek başımı kaldırdım ve donakaldım.

Önümüzde kocaman, demirlerden oluşan bir kapı vardı ve arkasında bir şato duruyordu. Tıpkı filmlerdeki prenses şatoları gibiydi ama buranın dışı siyahtı ve etraftaki ağaçlar pembe değil, koyu renkti, dalları kurumuştu. Çimenler gecenin karanlığında siyah gözüküyordu ve yaprak hışırtıları dışında etraf sessizdi.

Shadow önümden süzülürcesine geçti. ''Beni takip et.'' Yürürken neredeyse hiç ses çıkarmıyordu, sanki ayakları yere basmıyordu. Bu hem ürkütücü hem de bir o kadar ilgi çekiciydi. Kadının her hareketi merak uyandırıyor, insanı olduğu yere mıhlıyordu.

Söylediğini yaparak annemi takip ettim. Büyük kapı kendiliğinden açıldı ve bahçeden geçtik. Ardından şatonun kapısının önüne geldik, Shadow zarif bir el hareketi yapınca kapı büyük bir ihtişamla açıldı ve içeri girdik.

Giriş kısmı tam anlamıyla kocamandı. Etraftaki her şey kırılacak türden eşyalardı, koltuklar bile camdı ve her şey parlıyordu. Aynaların etrafı taşlarla süslüydü. Topuklu çizmelerim yürürken yerde tok sesler çıkarıyordu. Hemen ileride yukarıya çıkan ve iyi yana ayrılan merdivenler vardı.

Shadow neşeli bir sesle, ''Evini beğendin mi?'' diye sordu.

Şaşkınlığımı gizlemeye çalışmadan, ''Vay canına.'' dedim. ''Oldukça süslü bir annem varmış. Sana benzediğime emin misin?''

Shadow'un kahkahası boş lobide yankılandı. Gözlerinin yeşili parlıyordu. Onu hiç ciddi bir yüz ifadesiyle görmediğimi fark ettim. ''Elbette bana benziyorsun! Birkaç kişilik özelliğin farklı olabilir, bu bir şeyi değiştirmez.'' Eliyle merdivenleri işaret etti. ''Seni tanıştırmak istediğim biri var.''

Yüzümdeki şaşkınlığın yerini çatık kaşlar aldı. ''Ben...Şu an biriyle tanışmak istemiyorum. Arkadaşlarımın burada olduğumdan haberi yok. Onlara ulaşmam gerek-''

''Ah.'' diye araya girdi annem. ''Onlara haber yolladım. Benimle birlikte olduğunu biliyorlar. Endişelenme.'' O sırada yukarı kattan bir çift ayak sesi duyunca bakışlarımı annemden ayırdım ve o yöne baktım.

''Shadow? Sen mi geldin?'' Merdivenlerin başında uzun boylu, kaslı bir vücut durdu. Yüzü tıpkı Shadow gibi pürüzsüz, cam gibiydi. Benim yaşlarımda olmalıydı. Gözleri maviydi ve saçları beyaza dönük sarıydı. Çıkık elmacık kemikleri ve sert yüz hatları vardı. Açık konuşmak gerekirse, çocuk nefes kesiciydi.

Shadow yumuşak bir ses tonuyla, ''Evet, Jamie.'' dedi. ''Aşağı gel, bak sana kimi getirdim.''

Shadow'un rahatlığı gözümden kaçmamıştı. Hareketleri her zaman ölçülü ancak bir o kadar serbestti. Sanki beni yıllar sonra görmemiş, her saniyemi onunla geçirmişim gibi davranıyordu. Garipti ama şu an bu konuyu kurcalamaya niyetim yoktu. Çünkü Jamie merdivenleri iniyordu.

Gözlerini benimkilerden ayırmadan aşağı indi ve önümde durdu. Bakışları önce yüzümde sonra vücudumda dolandı ve tekrar gözlerimle buluştu. Hareketleri Shadow gibi kontrollüydü.

''Sen Isabella olmalısın.'' Kollarını geniş göğsünde kavuşturdu. ''Ben Jamie Blackwell. Yer altı Savaşçılarındanım. Ayrıca Shadow'un korumasıyım.''

Karanlık Ruhlar ArdındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin