Multimedia daki Reyes:))))))))
****
Reyes'in gözleri, kanla kaplı koluma kaydı. Kolumu eline alıp incelemesine izin verdim. Birkaç saniye sonra gözlerini benimkine dikti, sırıtıyordu. ''İlginç, iyileşmiş gibi görünüyor. Ayrıca adamı fena hakladın.''
Gözlerimi kısarak ona baktım. ''Sen beni mi takip ediyorsun? Burada ne işin var? Evimin adresini nereden biliyorsun?'' Gözlerim koluma kayınca duraksadım. ''Derim kendiliğinden nasıl iyileşebiliyor?''
Ellerini teslim olmuşcasına havaya kaldırdı. ''Hey, hey, hey. Sakin ol bakalım. Pekala, sırayla cevaplıyorum. Hayır,seni takip etmiyorum. Yalnızca buradan geçiyordum. Ben her şeyi bilirim ve son olarak, nasıl iyileştiğini açıklamak biraz zor.''
Nefes alıp verişlerim hala gereğinden hızlıydı. Ruhlar neredeydi? Tanrım, neyse ki görünmez olduğumu görmemişti. Görseydi belli ederdi herhalde.
Başımı kolumdan kaldırıp ona baktım. Sarı saçları dağınıktı. Tepeden tırnağa siyahtı ve boyu iki metreye yakındı. Gözlerinin yeşili parlıyordu. Dolgun dudakları yukarı doğru kıvrılmıştı. Gerçekten oldukça yakışıklıydı.
Başımı sallayarak silkindim. ''Açıklamaya başlasan iyi edersin. Yoksa..yoksa..''
Gülümsemesi genişledi. ''Yoksa beni de o adamı doğradığın gibi doğrar mısın? Ah, yapma. Bu güzel yüze kıymak istemezsin, değil mi?''
Ukala. ''Üzgünüm ama isterim.'' Kollarımı -ne kadar kanlı olsada- göğsümde kavuşturdum. Gözleri bir an göğüs dekolteme kayınca derin bir nefes aldım. ''Bu saatte buradan geçiyordun, öyle mi? Üzgünüm ama bu sokaktan kimse 'geçmez' hatta kimse işi düşmedikçe buraya uğramaz bile. Şimdi, doğruyu söyleyebilirsin.'' Tanrı aşkına, Faythe neredeydi?
Hala sırıtıyordu. ''Ne kadar çok konuşuyorsun. Elijah'la sevişirken de çenen bu kadar düşük müydü? Onun sessiz olmayı tercih ettiğini sanıyordum.''
Elijah sessiz sevişmeyi mi seviyordu? Ah, bunu aklımın bir köşesine not ettim. ''Biz daha şey.. bir şey yapmadık. Sorularıma cevap vermeyip konuyu başka yerlere çekmeyi keser misin?''
Dilini dişlerinin üzerinde gezdirdi. Gözlerim bu hareketi bitene kadar dilini takip etti. ''Aklında bulunsun diye söylüyorum, bana farketmez. Sessiz olup olmaman yani.''
Elbette bunu aklımın bir köşesine not etmedim. "En yakın arkadaşınla beraberim.'' Beraber miydik? ''Benimle böyle konuşmamalısın.''
Elini savuştururcasına havada salladı. Botlarının ucu, benim çıplak ayak ucuma değecek yakınlıkta önümde durdu. ''Öyle mi, Isabel? Benden etkilenmediğini söyleyebilir misin?'' Parmağını kaldırdı ve hafifçe alt dudağımda gezdirdi.
Parmağını geri çektiğinde kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Alt dudağımı dişledim. Tanrı aşkına, benim neyim vardı böyle? ''Ben..ben..Elbette etkilenmiyorum.'' Sesim kısık çıkınca kısa bir lanet okudum ve boğazımı temizledim. ''Konumuz bu değil.''
Zafer kazanmışcasına gülümsedi. ''Bende öyle düşünmüştüm.'' Etrafa bakındı. ''Beni evine davet etmeycek misin? Saat gece yarısını geçti ve şu üzerindeki kanları temizlemek gerek.''
Üzerime baktım. Şortum ve atletim siyah olduğu için kıyafetlerimdeki kan belli olmuyordu. Ancak kolumdaki ve elimdeki kan kurumuştu ve oldukca çirkin gözüküyordu. Yenilgiye uğramıştım, gözlerimi devirdim. ''Pekala. Önden buyur.''
Eve girdiğimizde Reyes'i aşağı katta yalnız bırakma riskine girerek yukarı çıktım. Duşa girip vücudumdaki kanı temizledim. Çıktığımda üzerime gece yatarken giydiğim şort ve atletlerden birini geçirdim ve saçlarımı kurutmadan aşağı indim.
Reyes salondaki geniş koltukta oturuyordu. Bacaklarının uzunlunluğu buradan daha iyi belli oluyordu. Yanına gittim ancak koltuğa oturmadım, koltuğun hemen önündeki masaya oturmayı tercih ettim. Karşı karşıya olmamız, yan yana olmamızdan daha iyiydi.
Koltukta geriye yaslanmıştı, her zaman ki gibi sırıtıyordu. ''Imm. Kokunu buradan bile alabiliyorum. Saçlarını neden kurutmadın?''
Aşağı katta seni yalnız bırakmaya yemediği için. Sırıttım. ''Seni aşağıda tek başına bırakmak istemedim, canın sıkılmasın diye.''
Gülümsemesi genişledi. ''Ah, ne kadar da düşüncelisin. İstersen bu gece sende kalabilirim, doğradığın adam belki hırçın grubunu toplar ve geri dönerse falan diye.''
Haklıydı, başıma gelmeyen bir şey değildi. Bir keresinde dövdüğüm adam beş kişilik bir grupla geri dönmüştü. Hepsini güzelce haklamıştım ancak karnımın yan tarafında o zamandan kalma bir dikiş izi taşıyordum.
Düşünürken ben izliyordu. Öne doğru eğildim, bakışları sütyenimden taşan göğüslerime kayınca eğildiğime pişman oldum. ''Haklısın ancak ilk günden geri geleceklerini sanmıyorum. Belki beni okula giderken sıkıştırırlar ya da takip edip boş bir sokakta yürürken önüme çıkarlar.''
O da öne doğru eğildi, böylece burunlarımız birbirine değmek üzereydi. Sıcak nefesi tenimi okşuyordu. ''Kendine bu kadar güveniyorsun, öyle mi ? Cesur kız. Peki sana bir soru; yanında bu sebeple mi hançer taşıyorsun?''
O an bir şeyi fark ettim; ruhlar Elijah'ın yanında olduğu gibi Reyes'in yanında da kayboluyorlardı. Lucien'de de böyle miydi acaba? Öğrenebilmem için onunla da yalnız kalmam gerekiyordu. Harika.
Reyes'in sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. ''Hey, Isabella. Orada mısın?''
Başımı sallayarak kendime geldim ve ayağa kalktım. ''Çünkü ben yalnız yaşayan genç bir kızım. Ne zaman ne olacağı pek belli olmuyor.''
Altı ay öncesine kadar yalnız yaşamıyordum. Hayat süprizlerle doluydu, hiçbir şeye körü körüne bağlanmamanız gerekiyordu.
Birkaç saniye beni süzdü. Ardından tekrar gözlerimle buluştu, sırıtıyordu. ''Yalnızca nedeni bu mu? Peşinde bir uyuşturucu çetesi falan yok mu yani? Çünkü taşıdığın hançerler birinci dereceden tehlikeli.''
Kahkaha attım. ''Elbette hayır! Hem olsa bile onları da kolayca alt edebileceğimi bilmelisin.''
O da bir kahkaha attı. ''Öyle diyorsan öyledir.'' Koltuktan kalktı. ''Artık gitsem iyi olur. Saat geç oldu, uyumalısın. Yarın okul var ve bahse girerim sabah uyanamayacaksın.''
Alaylı bir ses tonuyla, ''Ne o, bu gece bende kalmayacak mısın?'' diye sordum.
Yüzünü yüzüme yaklaştırdı, o kadar yakındı ki bir an beni öpecek sandım. ''Öyle olmasını mı isterdin?''
Dilimi alt dudağımın üzerinde gezdirdim, tahmin ettiğim gibi gözleri dudaklarıma kaydı. ''Kapı bu tarafta.''
Hayalkırıklığıyla arkasını döndü ve kapıya kadar yürüdü. Bende peşinden gittim. ''Şey, sen bizim okulda mısın? Eğer öyleysen seni görmediğim için alınma, arkadaşlık ilişkilerinde pek iyi değilim.''
Kapıyı açtığında bana doğru döndü ve dudakları hafifçe yukarı doğru kıvrıldı. ''Yarından itibaren aynı okuldayız.'' dedi ve karanlıkta gözden kayboldu.
Ancak karanlığa doğru bakarken tüm sorularımı savuşturduğunu ve birine bile doğru düzgün cevap vermediğini fark ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Ruhlar Ardında
Teen FictionCongvender Lisesi'ne yeni gelen kızda farklı bir şeyler var... Çoğu on altı yaşındaki gencin arkadaşları vardır. Isabella McO'brien' in ise zihninde yaşayan üç ruh var.