Hançerlerimi sıkıca kavradım ve derin bir nefes verdim. Göz ucuyla baktığımda, yaratıkların sırayla ağaçtan indiğini ve yere konduklarını gördüm.
Bir tanesini gözüme kestirip, ''Selam.'' dedim.
Ama o bana cevap olarak sivri dişlerini gösterdi. Sanırım konuşamıyorlardı.
Yutkundum ve etrafıma bakındım, Tanrım, şu an hiçbir kurtuluş yolum yoktu. Ve elimdekilerle ancak üç tanesini yere serebilirmişim gibi duruyordu. Yaratıkların derileri çok kalındı.
Dudaklarımı birbirine bastırdım ve öne doğru atıldım, burnuma dolan kokuya aldırmamaya çalışarak, bıçağımı yaratığın boynuna sapladım ve geri çektim.
Goblin yere yığıldı, ardından önümde yeni bir tane belirdi. Hançerimi havada çevirdim ve yaratığın kafatasına sapladım. Bıçak içeriye biraz zor girsede, Goblin'in beyin parçacıklarının etrafa saçılmasına neden oldu.
Sırtıma aldığım darbeyle öne doğru tökezledim, ama hemen toparlandım ve arkamı döndüm.
Ancak biraz geç kalmıştım. Goblin, iğrenç tırnaklarını bana doğru salladı. Parmakları koluma ve boynuma saplandı. Bir hançerimi eline sertçe sapladım, bu, onu geri püskürtmeye yetmişti.
Sonra, başka bir tanesi tırnaklarını bacağıma sapladı ve boylu boyunca çizdi. Yarama bakmaya cesaret edemesemde, et parçacıklarımın yere düştüğünü görebiliyordum.
Acıyla yüzümü buruşturdum ve içimden, yaralarımın çabucak iyileşmesi için dua ettim.
Hançerimi havaya kaldırmamla, başka bir Goblin'in elime vurması bir oldu. Bıçak yere düştü. Bende aklıma gelen ilk şeyi yaptım.
Arkamı dönüp koşmaya başladım.
Kendimi bile şaşırtacak kadar hızlı koşuyordum, ama arkama bakamıyordum. Çalıların çıkardığı seslerden dolayı, beni takip ettiklerini biliyordum. Daha hızlı koşmaya başladım, daha hızlı, daha hızlı.
Nefesimi kontrol altına almaya çalışmak için durdum. Öne doğru eğilip arkama baktım, kimse yoktu. Goblinler gitmişti.
Önüme döndüm ve rahat bir soluk verdim. Çıkışa gelmiştim, önümde kocaman bir cadde uzanıyordu. Etrafta bolca insan vardı.
Yalpalayarak kaldırıma çıktım. Etrafımdaki insanlar bana garip garip bakıyordu. Bakışlarımı üzerime çevirince, vücudumun kanla kaplı olduğunu gördüm. Tanrı'ya şükür, yaralarım iyileşmişti.
Etrafıma aldırış etmeden yürümeye devam ettim. Üzerimdekileri değiştirmek için kendime bir mağaza bulmam gerekiyordu, ruhları endişelendirmek istemiyordum.
Ah, vay canına. Hayattaydım.
**************
Evin önüne geldiğimde, kendimi biraz yorgun hissediyordum. Aslında böyle olmaması gerekiyordu. Tam tersine, yaralarım iyileştiğinde, yeniden doğmuş gibi olmam ve dinç hissetmem gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Ruhlar Ardında
Teen FictionCongvender Lisesi'ne yeni gelen kızda farklı bir şeyler var... Çoğu on altı yaşındaki gencin arkadaşları vardır. Isabella McO'brien' in ise zihninde yaşayan üç ruh var.