Barışma Zamanı

145 5 6
                                    

Elbette üzerimde siyah incecik geceliğimle sokaklarda dolaşacak halim yoktu, Elijah için olsa bile. Belki. Küçük bir ihtimal. Pekala, evet, Elijah için her şeyi yapabilirdim ancak eve gidip telefon etmek varken neden sokakları tercih edecektim ki?

Kapıdan çıktığım gibi eve geri girdim. Sienna beni oldukça hoş bir yüz ifadesiyle karşıladı. ''Doğru karar.'' Arkasına uzandı ve eline aldığı telefonu bana uzattı. ''Sanırım ihtiyacın olan şey bu.''

Zeki kız. Sienna'ya minnettar bir gülümsemeyle baktım. ''Ah, harikasın. Teşekkürler.'' Telefonu elinden kaptığım gibi Elijah'ı aradım.

Gökyüzünde bir yerlerde uçmadığını umut ettiğim birkaç saniye geçti. Telefonu dördüncü çalışta açtı. ''Hey, Sienna. N'aber?''

Sesi oldukça normal geliyordu. İçimde bir şeyler titredi. ''Hey, Elijah. Benim, Bella.''

Birkaç saniyelik bir duraklama ve hışırtı oldu. Ardından Elijah'ın mükemmel sesi tekrar duyuldu. ''Isabella?''

''Şey, hıım,'' Bana ipucu vermesi için Sienna'ya baktım ve arkasında uykulu gözlerle beni seyreden Faythe'i gördüm. İkiside kollarını göğsünde kavuşturmuştu ve belli ki bana verecekleri herhangi bir ipucu yoktu.

Boğazımı temizledim. ''Ben.. Yüz yüze konuşabilir miyiz? Sana söylemem gereken şeyler var.''

Ayağa yeni kalkan Lucien bana güven verici şekilde gülümsedi.

Elijah telefonda tekrar kısa bir süre durakladı. ''Elbette. Yarın sabah uygun mu?''

Sanki sabaha kadar uyuyabilecekmişim gibi. ''Tabii, olur. Sabah görüşmek üzere.'' Bu kadar berbat bir konuşma olacağını tahmin etmemiştim.

Telefonu kapattım ve Sienna'ya uzattım. Scott hemen arkamda bitti ve kollarını belime doladı. Artık herkes uyanıktı ve beni izliyordu.

Alt dudağımı dişledim ve derin bir nefes aldım. ''Kararımı verdim.''

Herkes bana sanki az önce 'suyun üzerinde yürüyebiliyorum' demişim gibi baktı.

Ellerimle oynamaya başladım ama her biriyle göz göze gelmekten kaçınmadım. ''Kimi seveceğim konusunda elimden bir şey gelmiyor. Bilirsiniz, bu konuda kimsenin elinden bir şey gelmez.''

Karanlığın içinden çıkan Reyes birden araya girince gözlerim fal taşı gibi açıldı. ''Tabii, kimi sevmeyeceğin konusunda da elinden bir şey gelmiyor.'' Bakışları yumuşak ama temkinliydi. ''Lütfen, devam et.''

Elijah ile birlikteyken hissettiklerimi nasıl tarif edeceğimden emin değildim. ''Elijah'ı gördüğüm andan beri, sanki hayatımda ilk defa, gerçekten yaşıyormuşum gibi. Gerçekten hissedebiliyormuşum gibi. Onu...Onu seviyorum. Hep seveceğim.''

Utanarak gözlerimi Reyes'in gözlerine diktim. ''Sana olan duygularım gerçekti, Reyes. Üzülmeni istemiyorum, ki zaten kendine sevebilecek bir kadın bulduğunu öğrendim.'' Sienna'ya kısa bir bakış atıp tekrar Reyes'e döndüm. ''Sen...Ben...Biz...''

Reyes yanıma geldi ve ellerime uzanacak gibi oldu, ardından vazgeçti ve yüzüme baktı. ''Seni anlıyorum, Isabel. Daha fazla açıklama yapmana gerek yok. Bilmeni isterim ki, Elijah'ın Cehennem'e geri dönmesindense , kendimi onun yerine feda etmeyi tercih ederdim. Ama şu an, her şey olması gerektiği gibi.''

Buna tüm kalbimle inanıyordum. Tüm Düşmüşler kardeşti. Ama Elijah, Reyes ve Lucien'ın arasındaki daha sıkı bir bağdı. Çoğu şeye beraber göğüs germiş, bir çok şeyin üstesinden gelmişlerdi.

Rahatlamamın etkisiyle derin bir oh çektim. Bir şeyler yoluna giriyor gibiydi.

Scott'ın arkamda olduğunu unutmuştum. Kollarını vücudumdan çekti ve yanıma geçti. ''Aman Tanrım, müthiş bir aşk hikayesi! Şu an kendimi çok garip hissediyorum.'' Scott bana döndü ve elini dramatik şekilde önüme uzattı. ''Prenses Bilmem Kaçıncı Isabel, önünüzde eğilebilir miyim?''

Karanlık Ruhlar ArdındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin