Yutkundum. ''Şey..ben...'' Böyle bir anda ne söylenirdi?
Gözleri, gözlerimin arasında gidip geliyordu. Başka tarafa bakmam gerektiğini biliyordum ancak yapamadım. Gözlerinin yeşili karşısında büyülenmiştim. Her zaman bu kadar yeşil miydiler? Kesinlikle hayır.
Reyes'le yalnız olduğum için ruhlarla da konuşamıyordum. Ki konuşsam da bir faydası olmayacaktı, onu öpmemi söyleyeceklerdi.
Şu an olanlar yanlıştı. Elijah'a bunu yapmamam gerekiyordu. Ancak beynim istemsiz hareket ediyor gibiydi. Doğru düşünemiyordum.
Ne kadar inkar etmeye çalışsamda, Reyes'i ilk gördüğüm günden beri onunla aramızda değişik bir çekim gücü vardı. Reyes asiydi, uyumsuzdu, çok rahattı ve olaylara bakış açımız çok başkaydı ama belki de beni ona çeken aramızdaki bu zıtlıktı.
Reyes bir tutam saçımı kulağımın arkasına itti, eli gereğinden fazla tenimde oyalandı. Yüzünü bana doğru indirdi. Dudakları yavaşca benimkilere dokunacak gibi oldu ancak yavaşça geri çekildim. Bunu yapamazdım. Elijah, her şeyin en iyisini hak eden biriydi. En yakın arkadaşıyla aldatılacak biri asla değildi.
Elimi, yüzümdeki eline koydum ve gözlerinin içine baktım. ''Yapamam, yapamayız. Bu, doğru değil. Sende biliyorsun. Birbirimize karşı hissettiğimiz ufacık bir çekimin altında büyük anlamlar aramamalıyız. Anlık bir heyecan her şeyi mahvedebilir.''
Reyes ilk defa incinmiş gözüküyordu. Gözlerindeki ışıltı yok oldu, yüzündeki umut kayboldu. Kısık bir sesle, ''Anlık bir heyecan mı?'' dedi. Yavaşça ayağa kalktı. ''Pekala
''Reyes-''
Ancak beni dinlemedi, arkasını döndü ve uzaklaştı.
**************
Hep beraber sahilden çıkıp bahçeye girdiğimiz sırada Danika'nın koşarak bize doğru geldiğini gördüm. Arkasında da elini tuttuğu Lucien'ı sürüklüyordu. Lucien halinden memnun görünüyordu.
Danika nefes nefese yanımızda durdu. ''Size harika haberlerim var!'' Elleriyle sarı saçlarını düzeltti. ''William ile ayrıldık, aslında hep ayrıydık ama bunu birbirimize söyleyemiyorduk.'' Arkasını dönüp Lucien'ın geniş vücuduna sarıldı. ''Ve artık Lucien'la beraberiz!''
Bir an hepimiz hareketsiz durup Lucien ve Danika'ya baktık. Doğruyu söylemek gerekirse çok yakışıyorlardı. Ten renkleri, göz renkleri, saçları... Her şeyleri uyumluydu; Lucien'ın bir kovulmuş melek olması dışında tabii.
İlk gülen ben oldum ve Danika'ya sarıldım. ''Tebrik ederim, çok sevindim.'' Arkasında duran Lucien'a göz kırptım, omuz silkerek gülümsedi.
Ardından herkes onları tebrik etti. Elijah yanıma gelip elimi tuttu.
Vicdan azabımı gizlemeye çalışarak gülümsedim ve kollarımı iri vücuduna sardım. ''Yoruldum, hadi otele gidelim.''
Göz ucuyla Reyes'e baktığımda beni izlediğini gördüm. Çenesindeki bir kas seğirdi, gülmüyordu. Ardından başını başka tarafa çevirerek göz temasımızı kesti.
Tanrım, bana Elijah ile Reyes arasında kalmamam için yardım et, Amen.
Hep beraber lobiye girdik. Koltuklardan birinde Ashlyn, Daniel'in kucağına oturmuş gülüşüyorlardı. Bizi görünce gülümsediler. Ashlyn, ''Sizde mi acıktınız?'' diye sordu.
Danika gülümseyerek el çırptı. ''Evet!'' Ardından arkasını döndü ve Lucien'a upuzun bir öpücük verdi.
Herkes aynı anda 'Aaaa' ve 'Oooo' sesleri çıkardığı sırada etrafa bakındım. Luke, Madison ve William ortalıkta görünmüyordu. Gülüşmelerin arasından, ''Luke, Madison veya William üçlüsünden herhangi birini gören var mı?'' diye sordum.
Tüm gözler bana çevrildiği sırada lobiye Luke ve Madison girdi. Böylece tüm gözler onlara çevrilince rahatladım. Madison ve Luke el elelerdi ve gülümsüyorlardı.
Madison neşeyle, ''Barıştık!'' dedi.
Luke, Madison'ın kıvırcık saçlarına bir öpücük kondurdu. ''Sonunda.''
Herkesten tekrar ''Aaaa' ve 'Oooo' sesleri yükselirken, Elijah'ın kollarından sıyrıldım. Ona iki dakikaya döneceğimi söyleyip lobiden çıktım. Reyes'in gözlerini üzerimde hissedebiliyordum.
Bahçede etrafa bakındım ancak William'ı göremedim. Ardından sahile indim, orada da yoktu. Tam otel binasına geri dönüyordum ki, ağacın arkasındaki çimenlerde William'ı gördüm.
Oturmuş, öylece önüne bakıyordu. Usulca yanına gidip oturdum. Beni görünce irkildi, ''Tanrım, Isabel. Beni korkuttun.''
Sırıttım. ''Ah, o kadar mı korkunç görünüyorum yani?''
Gülümsedi, ''Aksine, o kadar güzel görünüyorsun.'' Ardından iç geçirip tekrar önüne döndü. ''Sence hata mıydı? Danika ile ayrılmamız.''
Tek elimi omzuna koydum. ''Doğru olanı yaptın. Bunun geri dönüşü yok, William. Biliyorsun, Danika ve Lucien artık beraber ve mutlu görünüyorlar.''
Bakışları bana çevrildi, yüzü solgun görünüyordu. ''Onları öpüşürken gördüm, Isabel. Ve o kadar iyi hissettiğimden emin değilim. Ben..ben bilmiyorum.''
Şaşkınlıkla ona baktım. ''Yoksa sen Danika'yı hala seviyor musun?''
Tekrar iç geçirdi ve elleriyle oynamaya başladı. ''Hayır, öyle değil...Başka bir şey var.''
Kaşlarım çatıldı. ''Sorun nedir, William? Bana söyleyebilirsin.''
Yeşil gözlerini benimkilere dikti, gözlerinde biriken yaşlar artık akıyordu. ''Çünkü onları öpüşürken gördüğüm zaman, biz ayrılmadan önceydi.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Ruhlar Ardında
Teen FictionCongvender Lisesi'ne yeni gelen kızda farklı bir şeyler var... Çoğu on altı yaşındaki gencin arkadaşları vardır. Isabella McO'brien' in ise zihninde yaşayan üç ruh var.