Multimedia daki Elijah:)))))))))
****
Bir an tüm vücudum yanıyor sandım. Bacağımın yan tarafına saplanan hançere sakince uzandım ve hızla çekip çıkardım. Baldırımdan oluk oluk kan akıyor, görüşüm bulanıklaşıyordu.
Bu, ilk kez aldığım hançer yarası değildi ancak çok yanlış bir yere saplandığı için fazla acıyor ve kanıyordu. Muhtemelen bağlarımı veya bir damarımı kesmiştim.
Bana doğru gelen ayak seslerini duyduğumda yerden destek alıp doğrulmaya çalıştım ancak kendimi zorlamamaya karar verip zemine sırtüstü uzandım.
Ayak sesleri kesildi. Yutkundum ve başımı yavaşça yan tarafa çevirdiğimde bir çift siyah botla karşılaştım.
Bir an içimi garip bir duygu kapladı. Evimin adresini bir tek Marc biliyordu. Çünkü iki yıl boyunca bu eve beraber girip çıkmıştık. Yoksa altı ay sonra ortaya mı çıkmıştı?
Bakışlarımı yukarı doğru kaldırdığımda Elijah hızla üzerime eğildi.
"Elijah..." derken, gözlerim kapandı ve kendimi karanlığa bıraktım.
*****
Gözlerimi kırpıştırarak açtığımda hastane odasındaydım. Üzerimde beyaz bir pike seriliydi. Acaba ne kadar süredir baygındım?
Canım hiç yanmıyor, şaşırtıcı derecede dinç hissediyordum.
Başımı yavaşca çevirince beni endişeyle inceleyen Elijah'ı gördüm. Üzerinde siyah tişört ve siyah bir kot vardı. Kollarını gögsünde kavuşturmuş, ayakta beni izliyordu.
Ellerimi pikenin üzerinden karnıma koydum. "Bana ne oldu?"
Tek elini altın rengi saçlarının arasından geçirdi, yavaşça nefesini bıraktı. Gözleri karanlıktı. "Hançerinin üzerine düştün, bacağına saplandı. Çok kan kaybettin Isabella, sana kendi kanımdan vermek zorunda kaldım."
Gülümsemeye çalıştım, "Hayatımı kurtardın yani."
Biraz olsun gerginliği azalmış olmalıydı ki dudakları yukarı doğru kıvrıldı. "Öyle de denebilir. Evde hançerle gezdiğini tahmin edememiştim."
Kendimi tutamayıp bir kahkaha attım. "Yalnız yaşamamın farklı yönleri de var tabii," Ardından tek kaşımı kaldırıp, "Asıl soru; sen benim evimde ne yapıyordun?" dedim.
Yüzü ifadesizleşmişti. "Sadece sana kahvaltı hazırlıyordum. Ama görünüşe bakılırsa sessiz olmayı becerememişim. Bütün bu olanların sorumlusu benim, üzgünüm."
Ortamı yumuşatmaya çalışırcasına havada elimi salladım ve, "Sorun değil. Canım acımıyor bile." dedim. Pikeyi üzerimden çektim ve sol bacağımda; diz kapağımdan baldırımın yarısına kadar uzanan sargı bezini gördüm.
Bakışlarımı tekrar Elijah'a çevirdim. "Ne kadar kötü?"
Elijah'ın gözleri çıplak bacaklarımda gezinince kalp atışlarım hızlandı, sonra bakışları gözlerimle buluştu ve gülümsedi. "Sadece birkaç dikiş. Sargını yarın çıkarabilirsin ve muhtemelen iz kalmayacaktır. Yani bacağın kısa sürede eski güzelliğine geri dönecek."
Gözlerimi kıstım. "Şu an güzel değiller mi yani?"
Dilini alt dudağında gezdirdi ve kalbimin teklemesine sebep oldu. "Ben öyle bir şey söylemedim."
***********
Eve geldiğimizde Elijah beni -ne kadar itiraz etsemde- kucağında taşıyarak yatağıma yatırdı. Ardından yanımda kalmak konusunda çok ısrar etse de kabul etmedim ve onu evine gönderdim.
Onunla yalnızken ruhlarla konuşamıyordum ve ruhlarla konuşamayınca kendimi rahat hissetmiyordum.
Hava çoktan kararmıştı ve oda karanlıktı. Gözlerimi tavana diktim. Ağrımın olmaması normal miydi? Ya da Elijah'ın o kadar gergin ve tedirgin olması?
Birden Faythe konuşunca irkildim. "Isabella! İyi misin? Tanrım, canın acıyor mu? Ağrın var mı?"
Araya Ethan girdi, "Isabel, seni ne kadar merak ettik tahmin bile edemezsin! Elijah denen o çocuk-"
Scott, Ethan'ın sözünü kesti. "Çocuklar, sessiz olalım ki Isabella açıklama yapabilsin."
Gülümsedim. Neredeyse bir gündür ruhlarla konuşamamıştım ve onları oldukça özlemiştim. "Teşekkürler Scott. Sorun yok çocuklar, gerçekten. Ben iyiyim. Hatta şaşırtıcı derecede çok iyiyim. Hiç ağrım yok ve sargımı yarın çıkaracağım."
Faythe, "Meraktan deliye döndüm Isabel! O çocuk yüzünden, değil mi?" diye bağırdı zihnime.
Sağlam bacağımın üzerine dönerek yataktaki pozisyonumu değiştirdim. "Her şey yolunda, merak etmeyin. Bu arada bilin diye söylüyorum, Elijah'ın kanı sayesinde..." Cümlemi bitiremeden zihnimde yeni bir düşünce çalkalanmaya başladı.
Elijah bana kanını vermeseydi şu an muhtemelen ya yoğun bakımdaydım ya da ölmüştüm. Sanırım bu her şeyi açıklıyordu. Onun kanı sayesinde bu kadar iyi hissediyordum. Peki ya o kadar endişeli olmasının sebebi neydi? Bana kendi kanından vermiş olması onun moralini bozmuş gibiydi.
Ruhlar konuşmaya devam ederken, elim istemsiz şekilde bacağımdaki sargı bezine gitti. Çünkü şaşırtıcı şekilde ne hiç ağrım vardı, ne de bir kanama söz konusuydu.
En kötüsüyle karşılaşmayı umarak nefesimi tuttum ve sargıyı yavaş hareketlerle çıkardım.
Bacağımda ne bir dikiş izi, ne de derimde bir kabarıklık vardı. Kan da yoktu. Yara tamamen iyileşmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Ruhlar Ardında
Teen FictionCongvender Lisesi'ne yeni gelen kızda farklı bir şeyler var... Çoğu on altı yaşındaki gencin arkadaşları vardır. Isabella McO'brien' in ise zihninde yaşayan üç ruh var.