*Multimedia'da Anya var*
*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*
Ormanın ortasındaki açık alandaydık. Elijah ve ben ortada olmak üzere, Reyes, Jamie, Lucien ve Sienna yan yana dizilmiştik. Yaklaşık on metre ilerimizde ise Gabriel'ın savaşcıları duruyordu. Hepsinin vücutları bıçak kınlarıyla doluydu. Sayıları bizimkinin dört katıydı. Ancak şu an öyle duygular içerisindeydim ki, sayısız Tanrı'yı gözümü kırpmadan katledebilirdim.
Reyes ile eve geri döndüğümüzde kimse yoktu. Sinirlerimin tavan yaptığı sırada salondaki her şeyi dağıtacaktım ki, Gabriel son derece sakin sesiyle kulağıma fısıldamıştı. ''Ruhların elimde, benimle oynamak neymiş sana bunu ödeteceğim.''
Beni çağırdığı halde gitmediğim için kızmış olmalıydı, ki şu an onun siniri benimkinin yanında bir hiçti. Ruhlardan başka hiçbir şey düşünemiyordum. Şu an bulunduğumuz ormana nasıl geldiğimizi bile hatırlamıyordum.
Gözlerimi karşıdaki savaşçıların ortasına dikmiştim. Ethan, Faythe ve Scott'ı üç farklı erkek savaşçı tutuyordu. Bilinçleri yerinde değildi, bana yarı kapalı gözlerle bakıyorlardı. Bunun nedeni sırtlarındaki kanat izlerine saplanan demir çubuklardı. Onları etkisiz hale getiriyordu.
Dişlerimi öyle sıkmıştım ki, ağzıma kan tadı geldi. Bunu karşımda duran her adama tek tek ödetecektim. Ruhlar'ın canını yakmak ne demek göreceklerdi.
Bakışlarım Scott'ın mavi gözleriyle buluşunca göğsüm ezildi. Uzun kirpiklerinin altından bana güçlükle bakıyordu, gözlerinde korku yoktu. Yalnızca endişe vardı; bana karşı duyduğu endişe. Şu an bile başıma gelecek kötü şeyleri düşünüyordu. Daha da sinirlendiğimi hissettim ve öne doğru bir adım attım.
Ancak biri nazikçe kolumu yakaladı. Dönünce Elijah'la karşılaştım. O da en az benim kadar sinirliydi, gözlerinin yeşili yok olmuştu, siyah iki boşluk bana bakıyordu. Sakin olmaya çalışır bir sesle, ''Melek.'' dedi. ''Henüz değil.''
Hızlı hızlı nefes alıp verirken, ''Daha fazla bekleyemem.'' diye hırladım. ''Gidip Ruhlar'ı alacağım.'' Kolumu ondan kurtardım. Koyu renk pelerinimin cüppesini kafama geçirdim ve ilerlemeye başladım.
Koşmaya başlamadan önce Elijah'ın, ''Reyes ve Jamie, Isabella'yı koruyun. Gerisini bana bırakın.'' dediğini zar zor duyabildim, korunmaya ihtiyacım olmadığını söylemeye zamanım yoktu. Emin adımlarla koşmaya devam ettim.
İlk hamlemi Scott'ı tutan adama yaptım. Kalın uçlu hançerlerimden biriyle Scott'ı tuttuğu elini kestim. Acıyla çığlık atarken bıçağı kalbine sapladım ve çevirdim. Savaşçının cesedini yere bırakırken, güçlükle ayakta duran Scott'ı yakaladım ve nazikçe yere oturttum.
Alnına sevgi dolu bir öpücük kondurdum. ''Birazdan döneceğim. Endişelenme, kimse sana dokunamaz.''
Ardından döndüm ve bana bıçağını kaldıran kadın savaşçıyı boynundan yakaladım. Kadın bana bakarken gözleri fal taşı gibi açıldı. ''Aman Tanrım, gözlerin...gözlerin yanıyor.'' Ne dediğini anlamak için beklemedim, boynunu kırdım ve cesedini yere attım.
Yoluma çıkan iki savaşçının daha kafasını kopardıktan sonra Faythe'i tutan adamın önünde durdum. Savaşçı bıçağını tuttuğu elini kaldırdı, ona karşılık boş elimi havaya kaldırdım. Bıçağı havada asılı kaldı, Jamie'nin öğrettiği gibi bileğimi yavaşça çevirdim. Adamın bileği bükülerek kırıldı ve acıyla yere düştü. Ardından parmağımı şaklattım, nefesi kesildi ve boğularak öldü.
Faythe'i Scott'ın yanına oturttum ve zaman kaybetmeden Ethan'ı tutan savaşçının kafasını, sırtımdaki çapraz kılıçlardan biriyle kopardım. Ardından uzun kılıcımı sırtıma geri yerleştirdim ve bir elimle cesedi tutarken, diğer elimi adamın göğsüne soktum ve kalbini çıkardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Ruhlar Ardında
Teen FictionCongvender Lisesi'ne yeni gelen kızda farklı bir şeyler var... Çoğu on altı yaşındaki gencin arkadaşları vardır. Isabella McO'brien' in ise zihninde yaşayan üç ruh var.