Selamlar canlarım! :)
Yine bir perşembe akşamı sizlerle birlikteyim (:
Keyifli okumalar!
***
3. Bölüm
Dört bir yanı koyu renk camla kaplı şirket binasının yine camla kaplı devasa kapısından içeri girip asansöre doğru ilerledi Azad, dik duruşundan zerre ödün vermeyerek. Her tarafı şeffaf camla kaplı asansörden içeri girip Ateş Bey'in de yanına gelmesini bekledikten sonra otuz ikinci katı gösteren düğmeye bastı. Asansör hızla gidecekleri kata doğru ilerlerken ellerini koyu renk ceketinin iki yanından pantolonun ceplerinin içine sokmuş, duruşunu sanki mümkünmüş gibi daha da dikleştirmişti. İçeri adımlarını attıkları andan itibaren izlendiklerinin pek tabi ki farkındaydı. O yüzden ağzından tek kelime çıkmadığı ve içinde bulundukları asansörü ölüm sessizliğine bürüdüğü gibi, gözleri de ölüm soğuğuna bürünmüştü. Hafifçe kısılmış, buz mavisi gözlerini diktiği asansör kapısı, bir canlı olsaydı o gözlerdeki sertlik ve soğukluk karşısında yıkılması işten değildi...
Her ne kadar arabadayken espriler yapıp ortamı yumuşatmaya çalışsa da Ateş Bey de en az Azad kadar ciddi ve sertti, o an. Sevdiği insanlar çevresindeyken yeryüzündeki en babacan insan olsa da savaş meydanına adım attığı an çelik bir zırh gibi kuşanırdı ciddiyetini. Ve şu anda bulunduğu yer, ruhunun en büyük savaşını vereceği adamları da içinde barındırıyordu. Bu farkındalık ile koyu lacivert, kumaş pantolonun ceplerine koyduğu ellerini yumruk yapmış, koyu kahve gözleri sanki mümkünmüş gibi daha da kararmıştı. Ağzının içindeki dişler biraz daha sıksa dayanamayıp parçalanacaktı! Yanındaki, kendisinden en az beş santim daha uzun olan adamın uyarır tondaki nefes alışı ile özgürlüğünü geri verdi parmaklarına. Burnundan aldığı nefesinin dudaklarının arasından salınmasına izin verirken tüm dikkati yeniden Azad'a yönelmişti. Evet, Ateş Bey de alışılmışın dışında birçok Türk erkeğinden daha uzun bir boya, yaşıtlarının aksine çok fit bir yapıya sahipti. Şakaklarının üzerine dökülen koyu kahve saçlarının arasındaki grilikler ve gözlerinin çevresinde yer edinen derin kırışıklıklar olmasa değme delikanlılara taş çıkarırdı. Duruşu dik ve kendinden emindi her daim.
Azad'ın da yıllar içerisinde kendisini örnek alması hatta birçok konuda kendisinden daha da profesyonel ve başarılı olması bir yanını mutluluğun sarmasına sebep olsa da genç adamın işi abartarak, sevdiği insanlara karşı da taviz vermez o sert tutumunu sergilemesi diğer bir yanını hüzünlendiriyordu. Sevmeye, sevilmeye ihtiyacı vardı ama bu konuda elinden bir şey gelmiyordu. Sahip olduğu her şeyi ona verebilirdi hatta Azad'ın bundan haberi olmasa da vermişti. Yıllar önce vasiyetini yazmış, sahip olduğu her şeyi, sahip olduğu tek insana bırakmıştı. Yıllarca sevdiği kadının ve cennet kokulusunun yası kavururken ruhunu, Azad kurtuluşu olmuştu, acının en gaddar zindanlarında çürüyen benliğinin. Cennet kokulusu ait olduğu yere göçerken, kendi mavilerine eş mavileri barındıran başka bir kuzuyu göndermişti ona. O da kendi evladından ayırmamış, bir gün onun da kendisi kadar benimsemesini beklemişti. Yıllar içerisinde bir kez olsun kendisine baba desin diye beklemiş, elinden gelen her şeyi yapmıştı ama ne olursa olsun Azad, kendisine asla Ateş Beyden başka bir hitap kullanmamıştı. Şimdilerde bir de diline dolanan bir ihtiyar lafı vardı ya onu da ne kadar yeterli bulmasa da samimiyetini sakladığı bir kelime olduğunu düşünerek kendini avutuyordu. Kendi evladı yerine koyduğu bu yüreği yaralı delikanlının mutlu olmasını, ruhunun sevgi ile kuşanmasını diliyordu, her nefesinde. Ancak bu kadardı işte yapabilecekleri, maddi imkânlar elde edilmesi ve paylaşılması kolay olandı ama genç adamın yüreği çelik zırhlarla sarılmışken orada zorla bir sevginin yeşermesini sağlayamazdı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~~Karanlık Ruhlar~~
General FictionRuhlarla ilgili bir hikaye değildir. Hikayede tecavüz, darp vb. (+18) içerik yer almaktadır. Yaşınız uygun değilse okumayınız. Tanıtım: Biri karanlık bir gecede açmıştı gözlerini dünyaya, biri kısacık ömründe yaşadığı en güzel gününün ardından tan...