Selamlar canlarım!
Yine bir perşembe akşamı sizlerleyim ve ben o kadar mutluyum ki, anlatamam :)Bölüm ithafı Sevgili Ayşe'ye. Kendisinin bendeki yeri pek bi' özel ❤❤
Keyifli okumalar!
***
Part 2
Saatler sonra karşı karşıyaydı iki adam. Azad, Savaş'ın itirafları ardından daha büyük bir nefretle sarılmışken karşısındaki adamın üzerine saldırmasına engel olan tek şey Ateş Bey ve Yalçın'dı. Kendi canı, zerre umurunda değildi ama değer verdiği bu iki insanın zarar görmesine izin veremez, sebep olamazdı. O yüzden yalvarıyordu Allah'a, ne olursa olsun Barlas denen şerefsizi Savaş'la birlikte cehenneme göndermeden almasındı onun canını ve değer verdiği bu iki adam asla zarar görmesindi.
Savaş'ı gömleğinin ense kısmından tutup Barlas'ın üzerine doğru fırlattı. "Bak, kimi getirdim sana? Özledin mi Savaş Babanı?"
Barlas, yalnızca öfke ve nefretin yer edindiği gözlerini bir an olsun ayırmadı karşısındaki adamın gözlerinden. Kolları bağlı bir şekilde yanında yere kapaklanan adam umurunda bile değildi. Hatta hala yaşıyor olması canını sıkmıştı. Belli ki bu süt çocuğu bir adamı öldürmeyi bile becerememişti. Arkasındaki adamlardan birinin Savaş'ı ayağa kaldırmasını istedikten sonra Azad'a döndü.
"Ah özlemez olur muyum Azadcım. Çok özledim. Hem seni hem de o küçük sürtüğümü o kadar çok özledim ki ikinize birden yapacaklarımı düşünmek beni deliye döndürüyor!"
Azad, Barlas'ın ağzından kıza dair bir imaya dahi tahammül edemiyordu artık. Yumrukları daha da sıkılırken dişleri neredeyse kırılacak derecede birbirine bastırılmıştı.
Ateş Bey, elini Azad'ın kolunun üzerine koyup sakinleşmesi için elinden geleni yaptı. Oğlunun nasıl zorlandığının farkındaydı ve ona sonuna kadar hak veriyordu ama karşısındaki manyak elindeki her iki silahı da ona çevirmişken öfkeyle hareket etmesine izin veremezdi.
"Ama sen olayları karıştırıyorsun Barlascım. O güzel kızımızın bu konuyla bir ilgisi yok ki. Üstelik o çok mutlu şu anda. Sanırım akşam için kek yapacaktı Azad'a. Öyle değil mi oğlum?" derken, amacı asıl Barlas'ın öfkeye kapılmasını ve hata yapmasını sağlamaktı. Öfke bir insanın en büyük düşmanıydı. Eğer onu kontrol edemezse elindeki her şeyi kaybedebilirdi, insan... Nitekim istediği oldu, Azad, Ateş Bey'in ne yapmaya çalıştığını anında anlamıştı ve verdiği cevap Barlas'ı kudurtmaya yetti.
"Kesinlikle doğru hatırlıyorsun babam. Sen de sever misin havuçlu keki Barlascım?"
"Seni sikerim ulan! Ona dokunmana izin vereceğimi mi sanıyorsun? Benim olanı alabileceğini mi sanıyorsun!" diye haykırırken Azad'a doğru birkaç adım atmış sağ elindeki silahı genç adamın kalbine doğru hizalamıştı.
"Alabileceğimi sanmıyorum Barlascım. Zaten aldığımı söylüyorum! Senin icabına baktıktan hemen sonra evime gidip kızıl hatunumun yaptığı keki yiyip çayımı içeceğimi söylüyorum. Bilmem anlatabildin mi!" derken ölüm gibiydi Azad'ın sükuneti . Uzaktan bakan kimse içinde verdiği savaşı göremezdi, üzerine geçirdiği bu sakin maske, ölüm kadar ürkütücü, ölüm kadar ansız, ölüm kadar soğuktu...
İçinde boğulduğu öfkeye daha fazla direnemeyen Barlas, birbiri ardına tetiğe basınca etrafa yayılan gürültü Ateş Bey'in baba yüreğini korkuyla kuşatmış, bir anda kendini evladının üzerine atmıştı. Neyse ki genç adama hiçbir şey olmamıştı... Ve aynı gürültü, Azad'ın yüzünde tatminkar bir gülümsemeye, Barlas'ın ise ilk silahını yok yere boşaltmasına sebep olmuştu. Fütursuzca etrafa saçtığı kurşunların ardından ikinci silahı da Azad'a yöneltmeye devam ederken saldırmaya hazır kuduz bir köpek gibiydi. Genç adamın suratına yumruğunu geçirirken yaşadığı tatmin vahşice bir dürtüydü, ancak Ateş Bey'in tehdidi ile kendine gelebildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~~Karanlık Ruhlar~~
General FictionRuhlarla ilgili bir hikaye değildir. Hikayede tecavüz, darp vb. (+18) içerik yer almaktadır. Yaşınız uygun değilse okumayınız. Tanıtım: Biri karanlık bir gecede açmıştı gözlerini dünyaya, biri kısacık ömründe yaşadığı en güzel gününün ardından tan...