Bölüm 9: Part 2 ~~

1.9K 114 153
                                    

Selamlar canlarım!

Ülkemizin başında kara bulutlar dolanıyor yine. Yavaş yavaş ölmeye, öldürülmeye devam ediyoruz ne yazık ki... Umut ediyorum ki tüm bu kötülükler daha fazla uzamadan bitecek. Umut ediyorum ki yeniden huzurla yaşayacağız güzel memleketimizde. Rabbim hepinizi korusun, hepinizi sakınsın kötülüklerden.

Bölüm dün yaşanan patlamada canını kaybeden tüm o masum insanlar için gelsin. Ruhları şad olsun, huzurla uyusunlar...

***

9. Bölüm - Part II:

Hızlı aramada ikinci sırada yer alan kişinin sesi dolarken arabaya hangi ara elinin telefona gittiğini ve onu aradığını kendisini de bilmiyordu. Ama yine de taviz vermez bir ses ile "Yoldayım," deyip kapattı telefonu. Karşı tarafın vereceği cevabı beklemeye dahi gerek duymamıştı. Yıllar içerisinde ezberlediği yollarda ilerledi bilinçsizce. Yol boyunca kaçıncı kere olduğunu sayamayacağı kadar çok aramıştı Ateş Bey. Arabadan inip apartmana doğru ilerlerken tek kelimelik bir mesaj attı adama. İçinde binlerce yalan barındıran ama ihtiyar kalbinin atışlarını biraz olsun normale döndüreceğine inandığı, bir mesaj...

'İyiyim.'

Asansörden indiği an açıldı tam karşısındaki kapı. Tereddüt etmeden içeri girip kapıyı kapatırken nefes almadan yapıştı karşısındaki kadının dudaklarına. Öfkeyle, hırsla, acıyla talan etti genç kadının dudaklarını.

Her ne kadar aynı şiddetle karşılık vermeyi düşünse de genç kadının dudakları daha merhametliydi. Dudaklarına dişlerini geçiren, dili ile ağzının içini talan eden, hoyrat elleri ile saçlarını kavrayan adama inat yumuşacık öpücükler konduruyordu dudaklarına.

Bir an sonra dudakları arasındaki bağı koparırken alnını kadının alnına yaslayıp soluklarının düzene girmesini bekledi Azad. Küçücük yüzünü avuçlarının arasına alıp şakağına bir öpücük kondurduktan sonra ayakkabısını ve ceketini çıkarıp salona geçti, hiçbir şey demeden.

Adamın gitmeyeceğini anlayınca yüzünde mutlu bir tebessüm ile mutfağa doğru yol aldı Sinem. Yıllar içinde öyle çok alışmıştı ki onun bu ani ziyaretlerine hemen hemen bir parçası haline gelmişti bu dengesiz durum. Hiç yadırgamıyor, aksine her gidişinin ardından geleceği anı bekliyor, o an için yaşıyordu adeta...
Turkuaz ve beyaz rengin hâkim olduğu mutfağında büyük bir rahatlıkla hareket ederek önce cam kapaklı bölmeden iki cam kupa çıkarıp üzerinde Kız Kulesi baskısı bulunan tepsiye yerleştirdi. Sonra da geniş tezgahının altında bulunan en alt çekmeceden türlü türlü kuruyemiş ve abur cubur çıkarıp rengârenk servis tabaklarına doldurdu. Elinde tepsiyle içeri girerken Azad'ın çoktan sinema sistemini çalıştırdığını ve izlemeye karar verdiği DVD'yi sürücüye yerleştirdiğini gördü. İşte o an farkına vardı adamın ellerinin üzerindeki kuruyan kanın.

"Azad!" derken tepsiyi hangi ara masanın üzerine bırakmış, adamın yanına koşmuştu kendisi de bilmiyordu. Büyük bir şefkat ile sararken ellerini, acı dolu bir sesle, "Ne oldu?" diye sorsa da herhangi bir cevap alamadı.

Yalnızca bir an gözlerine baksa da hiçbir şey söylemedi, Azad. Kadının şefkatli tutuşundan kurtulup banyoya attı kendini. Etrafında türlü türlü sabunun, kremin, minik açık rafında rengarenk tokaların bulunduğu lavabonun karşısında durup soluklandı bir an. Suyu, sonuna kadar açıp ellerini soktu altına. Hırsla ovdu, kanın kuruyup yapıştığı parmaklarını. Canının acısını yok saydı, ama ruhuna çözümü yoktu. Geçmiş, parmaklarını dolamıştı yine boynuna, izin vermiyordu nefes almasına... Dayanamadı daha fazla, bir çırpıda üzerindekilerden kurtulurken duşun altına girdi. Soğuk su akıp giderken bedeninden çocuk yanı yanıyordu genç adamın. O gece, o evde, babasıyla birlikte yanıyordu Azad!

~~Karanlık Ruhlar~~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin