Selamlar canlarım!
Sonunda yeni bölüm ile karşınızdayım! (:
Hüzün Kokan Kadınlar adında bir deneme yazmaya başladım. Profilimden ulaşabilirsiniz ona da.
Bölüm ithafı son zamanlarda kahrımı çokça çeken canım Saadet'ime! Seviliyorsun tatlı hatun :*
Keyifli okumalar! (:
***
15. Bölüm
Ambulanslar, polis arabaları ve korumalar arkalarında yoğun bir sessizlik bırakarak uzaklaştılar. Azad, hala Ateş Bey'in göğsünde hayata tutunmaya çalışıyordu. Kaşından akmaya devam eden kan, dudağının kenarından akıp kuruyan kana karışıyordu ama o, kimsenin kendisine dokunmasına izin vermiyordu. Parmaklarına bulaşan kan, kendisine mi aitti, o pisliğe mi, bilmiyordu ama bunu da umursamadı. Önemli olan tek şey ailesini, çocukluğunu, mutluluğunu kısacası her şeyini elinden alan bu iki şerefsizin artık nefes alamıyor olmasıydı. Savaş'ın ölümü zaten kesindi, o anı görmek içini ferahlatması gerekirken derin bir acı hissetmesine sebep olsa da yıllardır istediği şey buydu. Ailesini elinden alan adamın kanlar içinde yatıyor olması... Yine de vicdan denen o illet sarmıştı işte dört bir yanını. Adamın kafasına silahı doğrultup bir an olsun tereddüt etmeden hayatına son veren Barlas'ın gözlerinde gördüğü hiçlik bir an tüylerini ürpertmişti. Hayatı boyunca intikamı için yaşamış olsa da bir cana kıymanın ne demek olduğuna ilk defa şahit oluyor, bunu yapan kendisi olmadığı için Yaradana binlerce kere şükürler ediyordu. Yine de Barlas'ın yüzüne indirdiği yumrukları birbiri ile yarışırken tamamen sıyrılmıştı merhametinden. Her saniyesinde elindeki silahı annesine doğrulttuğu, meleğini bir an olsun düşünmeden elinden aldığı o anları düşünmüştü. Adamla nasıl bir savaşa girdiğinin, nasıl darbeler aldığının farkına dahi varmamıştı. Görevliler onu ambulansa taşırken ölmüş olmasını dilerken buldu kendi ama Ateş Bey'in baba şefkati ile sarıldıktan sonra bir kez daha sızladı vicdanı. Belki kendi babasını kaybetmişti ama Ateş Bey ona bir babanın verebileceği her şeyi, tüm sevgisini vermişti. Savaş'ın ise; Barlas'ı bir köpek gibi kullandığı ve ona yalnızca nefreti aşıladığı aşikardı. Bir an ona çok acıdı ama ne zamanki Yalçın'ın telefonu çaldı ve Barlas'ın da öldüğü haberi verildi işte o an vicdan azabına eş bir ferahlık doldu yüreğine, genç adamın.
Yalnızca kendi ailesi değildi, bu adamlar daha birçok insana zarar vermiş, hayatlarını ellerinden almışlardı. Nefes aldıkları her an birilerinin canlarını yakmışlardı ve buna sonsuza kadar devam edeceklerdi. Her gün yeni bir cana daha acı çektireceklerdi. Başka çare yoktu, ölmeleri tek çözümdü. Mantığının haykırdığı tek şey buydu. Ölmeseler öldürmeye, zarar vermeye devam edeceklerdi. Tıpkı anne babasına yaptıkları gibi, tıpkı Aymira'sına yaptıkları gibi...
Ah! Aymira...
Kızın o ilk günkü hali canlandı gözlerinin önünde. Morluklar ve kesikler içindeki tir tir titreyen o küçücük bedeni... Kim olduğunu, Barlas'la ne alakası olduğunu öğrenmek için kızı sıkıştırdığı anda geçirdiği atak... Kendisine yaşattığı vicdan azabı... Zaten ondan sonra Aymira'nın olduğu odanın önünden dahi geçmemişti. Bunda yaşadığı vicdan azabına ek Mehmet etkisi de vardı elbette. Adam, tüm gün kız için kendi elleriyle yemekler hazırlıyor, hemen hemen bütün vaktini o küçük odada geçiriyordu. Arada bir Yalçın da onlara katılıyordu ve içeride neler döndüğünü çok merak etse de Barlas'a yoğunlaşmaktan başka bir şey yapamıyordu Azad. Bu kızla ilgili şeyler içini kemiren bir kurt olsa da üstüne gidememişti. Ama şimdi... Şimdi her şey başkaydı... Bir anda sıyrıldı Ateş Bey'in baba kollarından. Koşarak arabasına ulaştı. Kimseye tek laf etmeden, peşine takılan korumalara zerre aldırış etmeden kaçarcasına bir hızla uzaklaştı oradan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~~Karanlık Ruhlar~~
General FictionRuhlarla ilgili bir hikaye değildir. Hikayede tecavüz, darp vb. (+18) içerik yer almaktadır. Yaşınız uygun değilse okumayınız. Tanıtım: Biri karanlık bir gecede açmıştı gözlerini dünyaya, biri kısacık ömründe yaşadığı en güzel gününün ardından tan...