Selamlar canlarım,
Yine facebook grubumuzda olanların bildiği üzere annemle birlikte bayram tatiline Ankara'ya geldim. (: Teyzemin evinde genç olmadığından ne yazık ki internet de yok. Ama ben mobilden elimden geldiğince bir bölüm yazdım ve bayram arifesinde sizlere bayram hediyesi olsun istedim.
Sevdiklerinizle, huzur içinde geçireceğiniz daha nice bayramlarınız olsun.
Keyifli okumalar!
***
9. Bölüm Part III:
Sinem, alamadığı cevaptan dolayı öfke ve hayal kırıklığı ile sarılmıştı. "Bu kadar çok düşünme Azad. Senden benimle evlenmeni istemeyeceğim, korkma!" dedi hafif kinayeli bir ses tonu ile...
Azad, bir anda bakışlarını önüne eğerken, "Sinem," dedi fısıltı ile. "Ben.. ben haklı olduğunu biliyorum yani... Lanet olsun! Ben aşağılık herifin tekiyim. Yıllardır boğulduğum her an koşa koşa sana geliyorum. Sorgusuz, sualsiz bazen dakikalar, bazen saatler, bazen de günlerce hayatının içine edip sonra da arkama bile bakmadan çekip gidiyorum ve sen..." derken kesildi sözü.
"Saçmalama daha fazla Azad! Ağzımdan bir kez olsun çıkmamış bir şeyi söylemişim gibi davranma yine! Ben 15 yaşında kandırabileceğin bir çocuk değilim. 32 yaşında ve ne istediğini bilen biriyim. Seni ilk tanıdığım zamanlarda da ne istediğini bilen biri vardı karşında. Evet, belki çaresizdim ama ne istediğimi o zaman da biliyordum, şimdi de biliyorum. O yüzden daha fazla uzatma da bana söz ver."
"Sinem... Ben, tutamayacağım hiçbir sözü vermem. Bunu en iyi sen bilirsin. Şimdi..." ve bir kez daha yarım kaldı cümlesi.
"Biliyorum," dedi, Sinem kendinden emin bir tonlama ile. Gözlerinin arasındaki bağı yeniden kurarken "Biliyorum ve tam olarak bu yüzden senden söz vermeni istiyorum! Bu intikam için yıllarca beklediğini biliyorum, o yüzden içinde yeşeren duygularını da anlayabiliyorum. İntikamını al, hem de istediğin her türlü şekilde, buna bir şey diyemem... Ama kendine zarar verecek hiçbir şey yapmayacaksın ve o yüzleşme gerçekleştikten sonra sapasağlam bir şekilde bana geleceksin. Buraya gelecek ve bana her şeyin bittiğini söyleyeceksin," dedi. Sonlara doğru yalvarırcasına çıkmıştı sesi. Ona bir şey olacağının düşüncesi dahi ruhunu benliğinden ediyordu genç kadının...
Azad, bir an duraksasa da kendine gelince kalktı oturduğu koltuktan, parmakları saçlarının arasına karışırken farkında olmadan çekiştiriyordu saçlarını, yine. "Sinem, sen ne söylediğinin farkında mısın?"
"Evet, farkındayım. Ve yıllardır senden ilk defa bir şey istiyorum. Bana bunu çok göremezsin. Yıllarca bir gölge gibiydim hayatında. İstediğin, dilediğin her şeyi kabul ettim ve seni asla daha fazlası için zorlamadım. Senden asla veremeyeceğin bir şey istemedim. Ama şimdi içindeki intikam hırsının seni tüketmesini izleyemem Azad. O intikam uğruna zarar görmene izin veremem! Başka bir yol bulabilirsin, intikamını öyle ya da böyle alabilirsin ama.. ama eğer sana bir şey olursa, eğer.."
"Eğer ölürsem mi?" derken acımasızdı genç adam.
"Saçmalama sen ölmeyeceksin," diye haykırsa da duymadı karşısındaki kadını. Kendi sözlerine amansızca devam etti. "Eğer geberip bu siktiğimin dünyasından kurtulursam mı? Umurumda mı sanıyorsun Sinem? Yaşamak umurumda mı sanıyorsun? Yıllardır aldığım her bir nefese lanetler yağdırıyorum ben. Ve şimdi ilk defa aldığım nefesler bir anlam ifade ediyor. Hayatımı, ailemi elimden olan o şerefsizi yok edecek olmak damarlarımda akan kanı çoşturuyor, neden bu zamana kadar geberip gitmediğimi haykırıyorken ondan intikam alırken ölmek ya da ölmemek umurumda mı olacak sanıyorsun gerçekten?""Olacak Azad!" diye haykırdı Sinem bir kez daha. "Olmak zorunda! Benim için, Ateş baba için, Harun için, Harun'un adını verdiğin oğlu Mert için ölmen ya da ölmemen önemli! Aldığın nefesler önemli! Ve sen eğer o sikik intikam uğruna ölürsen, yemin ederim ruhunu ele geçirir, seni gebertirim!"
Dudağının kenarında oluşan tebessüme engel olamadı Azad. Tek bir adım ile kadının karşısına geçip çenesini kavradı sağ elinin baş ve işaret parmakları ile. "Küfretmek size hiç yakışmıyor ama Sinem Hanım... Cık cık cık çok ayıp," dedikten hemen sonra dişlerini kadının alt dudağına geçirip hafifçe çekiştirdi.
Sinem, sorgusuzca kabul etti kendisine sunulanı. Biliyordu, konuşmayı sonlandırmak, istemediği bir sözü vermemek adına yapmıştı Azad bunu ama umursamadı. Soluklarını onun solukları ile ödüllendirdi. Kanına, iliklerine gönderdi... Azad'ın dudakları arasından süzülen nefesi ile benliğine kazıdı, varlığını. Her ne kadar bu intikam yüzünden başına bir şey gelmesinden ölürcesine korkuyor olsa da dudaklarını ele geçiren dudaklardan kopamıyordu. Tutunduğu tek dalın bir gün hayatından tamamen çıkıp gideceğini bilirken, nasıl yanındayken kabul etmesindi ki verdiklerini? Nasıl karşı çıksındı? Yıllarca kalbini kazanmak için savaştığı ama yatağını paylaşmaktan öte hep bir dost olduğu bu adama nasıl karşı koysundu? Onu bu kadar çok isterken nasıl hayır desindi? Hiç düşünmeden kollarını adamın boynuna doladı ve dudaklarının arasındaki bağı birkaç saniyeliğine koparıp "Yatağa götür beni," dedi.
Azad, hiç tereddüt etmeden kadının belini kavrayıp kucağına yerleşmesine izin verdikten sonra ezbere bildiği yolu arşınladı. Ona karşı yıllarca direnmiş ama kaybeden kendisi olmuştu. Senelerce süren savaşlarının sonunda kazanan Sinem olmuş, bedenine sahip olmuştu genç adamın. Kendisi için yaptığı onca şeyden sonra ona verebileceği tek şey bedeniyken, elbette hayır diyemezdi. Eğer istiyor ise daha birçok defa kullanabilirdi bedenini, genç kadın. Ama son zamanlarda daha da derinden hissediyordu ki bedeni yetmiyordu genç kadına. Çok daha fazlasını istiyordu, ama yoktu. O, bir kadına eş olamazdı. O, bir eve baba olamazdı. O, bir kadını sevemezdi... Bedenindeki kalp yalnızca damarlarında dolanan kanı pompalarken ruhunda, kalbinin olduğu yerde kocaman bir delik vardı genç adamın. O, sevemezdi, çünkü bunun için gerekli olan şey onda yoktu, yıllar önce param parça edilmiş, is ve duman kokusuna bulanmış, yakılıp yıkılmıştı...
Ama yanılıyordu genç adam. Gün gelecek o da sevdanın kurbanlarından olacaktı. Sevecekti, Azad! Hiç beklemediği bir anda ve hiç beklemediği bir sebeple karşısına çıkan kadın, kalbini ele geçirecek ve onu nefessiz bırakacak, aşkına mecnun kılacaktı...
Aşkın harında yanacaktı genç adam da ateşine yağmur olup yağmayacaktı sevdiği. Kızıl saçları alevlerini daha da harlayacak, berrak teni ruhunu donduracaktı. Ama yılmayacak, savaşacak ve de ruhundaki o koca deliği dolduracaktı genç adam...
***
Yorumlarınız benim için çok değerli, lütfen beni onlarsız bırakmayın.
Yeniden görüşünceye dek kendinize çok iyi bakın. Kötülükler uzak olsun sizden!
Instagram: asliyilmazmyreal ve asliyilmazhikayeleri
Kocaman Sevgilerimle,
MyReaL
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~~Karanlık Ruhlar~~
General FictionRuhlarla ilgili bir hikaye değildir. Hikayede tecavüz, darp vb. (+18) içerik yer almaktadır. Yaşınız uygun değilse okumayınız. Tanıtım: Biri karanlık bir gecede açmıştı gözlerini dünyaya, biri kısacık ömründe yaşadığı en güzel gününün ardından tan...