Bölüm 16: Part III ~~

879 60 44
                                    

Selamlar canlarım! 

Öncelikle minik bir duyurum olacak! Sevgili arkadaşım Gülçin Özbek Kuyumcu'nun ikinci kitabı GECENİN RUHU 3 Mart'tan itibaren tüm kitapçılarda olacak! Öncesinde ise CNR kitap fuarında bir imza günü olacak. Haberiniz ola! :) Daydreamer_Pumpkin <3

 Haberiniz ola! :) Daydreamer_Pumpkin <3

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

Birkaç saat sonra Yalçın ve Kumru eve vardıklarında tabiri caizse ortama bir ölüm sessizliği hâkimdi. Korumalar evin önünde sessiz bir şekilde duruyor, Azad ya da Aymira'dan ses çıkmıyordu. Defalarca kere basılan zile rağmen açılmayan kapı herkesi büyük bir paniğe sürüklerken Yalçın, Mehmet'ten aldığı ve torpidoda bulunan yedek anahtarla kapıyı açmaya çalıştı. Ancak titreyen ellerine engel olamayıp anahtarı iki kere yere düşürdü. Korumalardan biri genç adamın yanına gelip kapıyı açarken Kumru, minik eli ile kavradı sevdiği adamın titreyen elini. "Sakin olun lütfen. Kötü şeyler düşünmeyin. Uyuyakalmışlardır belki..." dedi, dedi de o minik dokunuşla yüreği bağrından sökülmüştü Yalçın'ın... Ah, ne çok isterdi sarabilsin o narin elleri, gönlüne yaren etsin bu güzelliği. Nasıl acımasız bir kaderdi ki bu, her defasında acılar seriyordu önüne, tüm güzelliklerini gösterirken hiçbirine sahip olmasına izin vermiyor, adeta alay ediyordu... İçinde bulunduğu çaresizlik öfkesini beslerken hızla kurtardı elini genç kızın tutuşundan. "Sınırınızı çok çabuk kaybediyorsunuz Kumru Hanım. Kendinize gelin!" derken kendisine lanetler yağdırsa da duruşunu mümkünmüş gibi daha da dikleştirerek içeri girdi. Hızla Azad'ın odasına doğru yol aldı.

Kumru, dolan gözlerine engel olamasa da o yaşların yanaklarından süzülmesine izin vermedi. Yumruk yaptığı ellerine dudaklarına geçirdiği dişleri eşlik etti de yine de yenilmedi. Bir anlığına da olsa hissetmişti ya sevdiğinin sıcaklığını, gözlerine bakıp endişesine yarenlik etmişti ya yeterdi. Varsın hep çekip gitsindi, varsın terslensin, genç kızın varlığına dahi tahammül edemesindi. O, sevdasını kendi yüreğinde de yaşardı...

Derin bir nefes alıp içeri girdi. Bir an ne yapacağını bilemese de elindeki dosyaları salonun ortasında bulunan sehpanın üzerine koyup mutfağa geçti. Annesi hep çayın her şeyi çözeceğini söylerdi. En kötü zamanlarda da, en mutlu anlarda da ocakta demlenen bir çay olmalı, derdi... O yüzden daha fazla düşünmeden çaydanlığa su doldurup ocağa koydu. Birkaç dakika sonra buzdolabını açıp tüm kahvaltılıkları çıkardı. Kaynayan suyla çayı demledikten sonra kimseden ses çıkmadığını fark edince kendisini oyalayacak bir şeyler aradı. Nitekim buldu da. Dolaptan domates, biber ve beş yumurta çıkardı. Azad'ın menemeni çok sevdiğini biliyordu. Kim bilir belki genç adam masada kendisi için hazırlanmış bir şey görürse mutlu olur diye düşündü ve hızla işe koyuldu. Yalnızca yarım saat sonra mükellef bir kahvaltı masası hazırlamıştı ama hala ortalıkta kimse yoktu. Daha fazla beklemesinin bir anlamı olmadığını düşünerek odaların olduğu bölüme doğru yol aldı. Bir süre sonra Yalçın'ın sesi ulaşınca kulaklarına adımları dondu, kalp atışları hızlandı. Ah, bu adam kalbine zarardı...

~~Karanlık Ruhlar~~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin