Selamlar canlarım!
19.bölümün partlarını mümkün olduğunca hızlı düzenleyip peş peşe yayımlayacağım.
Keyifli okumalar!
***
Part - III ~~
Azad, Mehmet ve tüm korumalarla konuştuktan sonra her şeyin istediği gibi olduğuna emin oldu. Evden ayrılıp Ateş Beyin evine gitti. Çalışma odasından içeri girerken patlamaya hazır bir volkan gibiydi. Geçen her saniyede içindeki öfke katlanarak artmış, Aymira'yı da eve bıraktıktan sonra aklı ve dikkati tamamen Kumru ve Yalçın'a yönelmişti.
"Baba, durum nedir? Mehmet abinin söyledikleri gerçek mi?" diye sorarken yalnızca Ateş Beye bakmış, Yalçın'la göz göze gelmeye adeta utanmıştı. Sahi nasıl utanmasındı ki? Kendi sevdiği kadını güvenle yanında getirip gizli evlerden birine götürmüştü. Genç kızı Mehmet ve diğer korumalara emanet ederken bile her şeyi onlarca defa kontrol etmiş, evin kapısının güvenlik kodlarını dahi değiştirmiş, Aymira'yı tuvalete girerken bile telefonunu yanından ayırmaması gerektiği konusunda defalarca uyarmış yine de bir türlü oradan gönül rahatlığıyla yarılamamışken şimdi dostunun yüzüne bakmaya nasıl utanmasındı?
"Maalesef doğru."
"Ne yani böyle elimiz kolumuz bağlı oturup bekleyecek miyiz?" diye çıkıştı.
Havaalanından eve kadar olan yol boyunca Mehmet'e aynı şeyleri sorup durmuş, her detayı öğrenmişti. Ne yazık ki elleri boştu. Kumru'yu otelden kaçıran adamlar sanki yer yarılmıştı da içine girmişlerdi. Bu durum onu kırmızı görmüş bir boğa gibi önüne gelen her şeye saldırmaya hazır hale getirmişti. Nasıl olurdu da Ateş Bey gibi biri bunca saat geçmesine rağmen elle tutulur bir bilgi edinemezdi? Gerçi Azad onları bulduğu ve Yalçın'a Kumru'yu teslim ettiği andan sonra yerin yedi kat dibine girmek için bile dualar edecekleri kaçınılmaz bir gerçekti.
"Biz de çok meraklıyız dimi böyle beklemeye? Keyfimizden oturuyoruz burada. Kapa çeneni de otur aşağı."
Ateş Bey her ne kadar karşısındaki delikanlıyı anlıyor olsa da düşünmeden atılacak en ufak bir adımın sonuçlarının da neler doğurabileceğini çok iyi biliyordu. O yüzden Yalçın'ı da Azad'ı da bu konunun ne kadar uzağında tutabilirse o kadar iyiydi ve bunun için elinden geleni yapmaya devam edecekti. Zira Kumru'nun tutulduğu yeri daha Azad'la Aymira uçağa binmeden öğrenmiş, İstanbul'a gelmelerini de sırf bu yüzden istemişti.
Bu dört genç de onun evlatlarıydı. Azad ellerinde, gözlerinin önünde büyümüş, yarasına ilk defa o merhem olmuştu ama Ateş Bey, evlatları arasında hiçbir ayrım yapmadan hepsini eksik yanından saran bir babaydı. Bugün de güzeller güzeli kızını kurtarabilmesi için diğer evlatlarının güvende olduğunu bilmek zorundaydı. Düşmanıyla karşı karşıya gelmeden önce her şeyden emin olmalı, hiçbir şeyin aklını bulandırmasına izin vermemeliydi. Keşke elinde olsaydı da Azad'la Yalçın'ı da Aymira'nın yanına gönderebilseydi.
Telefonunu eline alıp Mehmet'i aradı. Telefon ilk çalışında açılırken hoparlörü açtı. "Aymira kızım nasıl Mehmet? Güvenlik önlemleri alındı dimi? Aklım bir de orada kalmasın."
"Merak etmeyin Ateş Bey. Aymira kızım gayet iyi. Aklınız burada kalmasın kendinize ve çocuklara dikkat edin."
"Tamam Mehmet. En ufak bir şeyde beni araman gerektiğini sakın aklından çıkarma. Aymira kızıma da selamımı söyle. Merak etmesin Kumru'yu sağ salim geri getireceğim ikisi birbirini sımsıkı saracak ve birbirlerinin yarınlarına iki kız kardeş gibi ortak olacaklar."
"İnşallah Ateş Bey'im. Allah'a emanet olun."
Ateş Bey, telefonu kapatır kapatmaz tekrar çaldı. Bu defa arayan saatlerdir beklediği kişiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~~Karanlık Ruhlar~~
General FictionRuhlarla ilgili bir hikaye değildir. Hikayede tecavüz, darp vb. (+18) içerik yer almaktadır. Yaşınız uygun değilse okumayınız. Tanıtım: Biri karanlık bir gecede açmıştı gözlerini dünyaya, biri kısacık ömründe yaşadığı en güzel gününün ardından tan...