Bölüm 13: Part - III ~~

1.6K 101 114
                                    

Selamlar canlarım!

Multimedia'daki şarkı bana Sinem'i hatırlattı, dinleyebilirsiniz ;)

Keyifli okumalar! (:***

Part 3:

Ertesi gün Ateş Bey ne yapıp edip genç adamın yazlık eve gitmesine engel oldu. Aslında Azad, Mehmet'ten kızın hala kendine gelmediğini öğrenince Ateş Bey'in uğraşlarını yok saymayıp ihtiyarın gönlünü hoş etti, ama içinde bir yerler gidip kızı kendi gözleri ile görmesi gerektiğini de haykırıp durdu, kendiyle baş başa kaldığı her anda. Yine de yok saydı o yanını Azad. Bütün gün ve gece kafasının içinde birbirine giren seslere karşı direndi...

İkinci günün sabahı ise kendine engel olamadı daha fazla ve soluğu yazlık evde aldı. Oraya vardığında güneş henüz doğmuş, şehir, ıssız bir uykudaydı... Genç adam, arabayı usulca park edip indikten sonra hazır bekleyen korumalara selam verdi. Her şey rutin bir düzlemde ilerliyordu... Derince bir nefes alıp cebindeki yedek anahtar ile kapıyı açarak eve girdi. Adımları odasına doğru yol alırken geri dönmemek için kendiyle savaşıyordu... Ona neydi ki? Neden bu kızı bu kadar merak ediyordu? Eli, kapının kolunda kaldı bir süre. Derin bir nefes daha çekti... Odanın kapısını usulca araladı. Birbiri ardına attığı beş koca adımdan sonra yatağının karşısındaydı.

Kendisinin güçlükle sığdığı ve küçük olduğunu iddia ettiği yatağı bir anda kocaman göründü gözüne. Kızın, tek kişilik pikenin altında kaybolmuş olan varlığını izledi, çatık kaşlarıyla. Küçücük yüzü, hala yaşadığı iğrençlikleri haykırırcasına o iğrenç kızarıkları barındırıyordu ve incecik boynundaki morluklar da olduğu yerde duruyor, genç adamın içindeki öfkeyi harlıyordu! Bir an daha düşünmeden, sessiz adımlarla ilerledi kızın başucuna doğru. Bunu neden yaptı, ona neden yakın olmak istedi bilmiyordu. Hafifçe büktü dizlerini ve tam da o anda farkına vardı genç kızın alnında biriken terin ve çarşafları sımsıkı saran parmaklarının... Belli ki uykusunda dahi acı çekiyordu bu küçük kız. İçimde bir şeylerin kırıldığını hissetti Azad. Henüz küçücük bir çocuktu belli ki, hayatın iğrençlikleri ile asla tanışmamış olmasını diledi. Ama acıdır ki çok iyi biliyordu Barlas denen adi herifin nasıl bir pislik olduğunu! Ondan sebepti kıza yaptıklarını, yapmış olabileceklerini düşündükçe bedenindeki tüm kanın çekildiğini hissediyordu, genç adam. Ölüm soğukluğu ile sarılıyordu ruhu!

Kızın parmakları daha güçlü bir kavrayış ile sararken çarşafları dudaklarının arasından kaçan küfre engel olmadı, Azad. Madem uykusunda dahi acı çekmesine sebep olacak şeyler yaşamıştı o zaman neden aylarca kaçmamıştı o şerefsizin elinden! Neden iki gündür tek kelime etmemişti Mehmet'e? Neden? Lanet olsun! Aklında dolanıp duran sorular Azrail'i olacaktı genç adamın.

İçindeki öfke git gide daha da harlanırken bir hışım ayrıldı odadan. Ortalığı yıkıp dökme arzusunu güçlükle bastırıyordu. Mutfağa geçip masada duran sürahiyi doğrudan dikti kafasına. İçtiği kadarı dudaklarının kenarlarından boynuna doğru yol alırken umursamadı.

Mehmet, mutfağın kapısına yaslanmış izliyordu genç adamı. Öfkesinin onu nasıl kuşattığının farkındaydı. Sabır denen şeyin ise içinde son savaşını verdiğini biliyordu ve emindi ki çok yakında yitip gidecekti. Hiçbir şey söylemeden geçip oturdu yemek masasının etrafına dizilen sandalyelerden birine. Genç adamın karşısına oturmasını bekledi.

"Sakin ol oğlum. Her şey çözülecek. Bu kadar zaman bekledin bir iki gün daha bekle, bitecek. Hepsi bitecek. İntikamını alacaksın o şerefsizlerden ama böyle öfkeyle saldırmaya kalkışırsan olmaz bu iş."

Hiçbir şey demedi Azad. Ardına bakmadan ayrıldı evden. Telefonu yine elindeydi ve hızlı aramalara girdiğinde gideceği yeri biliyordu...

"Sana geliyorum," deyip telefonu kapatması yalnızca birkaç saniyeydi. Hırsla kökledi gazı. Arabanın ardında bıraktığı tozla sinir olan korumalar, başına bir şey gelmesinden endişelenen Mehmet... Hiçbiri umurunda değildi o anda. Gitmeliydi, ona sığınmalı, içindeki cehennemden kurtulmalıydı.

~~Karanlık Ruhlar~~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin