Bölüm 13: Part I ~~

1.7K 108 104
                                    

Datça'dan Selamlar Millet! (:

Sosyal medya üzerinden takip eden canlarımın bildiği üzere tatil için Datça'ya geldim. Dolayısıyla da geçen hafta ve bu hafta pek fazla bilgisayar başına geçme şansım olmadı ama havaalanında beklediğim süre zarfında bir şeyler yazmaya çalıştım ve karşımıza bu bölüm çıktı.

12. Bölümde hikaye akışında birkaç noktayı atlayarak başka konuları yazmışım farkına varmadan. O yüzden 13. Bölüm boyunca o eksikleri toparlamaya çalışacağım. Sizler de okurken herhangi bir zaman, mantık vs. hatası görürseniz, lütfen uyarın. :)

Kapak fotoğrafımız yine efekanrm_'dan <3

Keyifli okumalar!

***

13.Bölüm: Part 1

Kızın boynunu saran ellerini bir an olsun gevşetmeden hafifçe yana dönerek fırlatıp attı yataktan. Hemen ardından kendi bedeniydi yatakla buluşan. Bir süre durup soluklarının düzene girmesini bekledi. Ama burnuna dolan koku hoşuna gitmedi. Küfürler savurarak kalktı yataktan. Odanın içinde yer alan banyoya geçip suyun altına girdi. Üzerinde o fahişeye dair tek bir iz kalsın istemedi. Kendi izleri kadınların ruhunda ve bedeninde sonsuza dek kalabilirdi, hatta kalmalıydı. Sahip olduğu her fahişe ondan bir iz taşımalıydı ama onların o iğrenç kokuları dahi kendi benliğine uğramamalıydı!

Neredeyse derisini kazıyacak bir şiddetle dolaştırdı keseyi bedeninde. Tekrar tekrar... Nihayet kendi kokusuna ulaştığına kanaat getirince çıktı banyodan, beline sardığı küçük havlu ile.

Odaya dönüp de kızın hala bıraktığı yerde yattığını fark edince öfkesi yeniden dirildi. Hala kadının kokusu geziniyordu odada ve o bu kokudan nefret etmişti! Kadının saçlarına asılırken bir an olsun düşünmedi canının acısını. Alt kata kadar saçlarından sürükleyerek indirdiği kadının iniltisi dolduruyordu koca evi. Genç kadın bedeninin neresindeki acının daha şiddetli olduğunu kestiremiyordu. Koparılırcasına bir şiddetle çekilen saçları mı, her bir merdivende daha da şiddetlenen kaburgalarındaki ağrı mı, yoksa saatlerdir talan edilen kadınlığı, kanlar akan göbeği, göğsü mü?

Kadını çırılçıplak bir şekilde bahçeye fırlatırken "Bu sürtüğü gözüm görmesin, bir daha!" diye tısladı.

Genç kadın, bilincini kaybetmek üzereyken duyduğu bu sözlerin, kendisini kurtardığını mı yoksa daha büyük bir cehenneme sürüklediğini mi düşünmeliydi karar verememişti, çünkü bedeni yaşadığı acıya daha fazla dayanamamış, kendinden geçmişti.

Barlas, kapıyı kapattıktan bir saniye sonra harekete geçti adamları. Gözlerinde korkunç bir korku vardı. Kadını öldürmüş müydü? Birçoğu emindi ki genç kadın yaşamak zorunda kaldığı onca acıdansa ölmeyi tercih ederdi. Ama yine de böyle bir şeyi kabul etmek, gencecik bir kadının böyle iğrenç bir şekilde ölmüş olduğunu görmek istemiyorlardı. Korumalardan biri kadının nabzını kontrol ettikten sonra "Ölmemiş ama ne olur bilemiyorum, hastaneye götürmeliyiz kadını. Biri kapıyı açmanın bir yolunu bulsun!" diye bağırdı. Söylediklerinde her ne kadar haklı olsa da hiçbiri Barlas'ın karşısına geçip kapıyı açmasını isteyemezdi, o an olmazdı. Çünkü adam bir an olsun düşünmeden kafalarına sıkabilir, ellerini boynuna dolayıp nefessiz bırakabilirdi karşısına çıkacak olan korumayı. Hiçbiri bu riski göze alamazdı. Hem kadın da buraya geldiğine göre her şeyi göze almış olmalıydı!

"Lanet olsun! Korkak köpekler, kadın ölecek diyorum size!"

"Siktiğimin fahişesi ölmesin diye o iblisin karşısına çıkmamı mı bekliyorsun! Çok cesursan sen kendin çık karşısına da sor bakalım kapıyı nasıl açabilirmişiz?"

~~Karanlık Ruhlar~~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin