SELAMLAR CANLARIM!
BİR GÜN GECİKMELİ DE OLSA UPUZUN BİR BÖLÜMLE KARŞINIZDAYIM!
KEYİFLİ OKUMALAR!
***
Aradan geçen bir ay çok şeyi değiştirmişti. Ateş Bey'in birer maaş ikramiye ile bir haftalık izin verdiği çalışanlar daha huzurlu ve mutlu bir şekilde işlerinin başına dönmüşlerdi. Yalçın, Barlas ve Savaş ile ilgili tüm süreci yakından takip etmiş ne Azad'ın ne de Savaş Bey'in adının kötü hiçbir şeyde geçmesine izin vermemişti. Mehmet ise bir rahatsızlık geçiren eşi ile birlikte yeniden evine dönerken Aymira'yı da yanına almak için diretse de bu durum Azad ve diğerleri tarafından şiddetle reddedilmiş genç kız Azad'a ait evde kalmaya devam etmişti...
Azad ise hala tam olarak toparlayamamıştı kendisini. Hemen hemen bütün zamanları Yalçın ve Kumru ile geçiyordu. Onların evden ayrılışları ile kendini banyoya atıyor, saatlerce suyun altında çıkmıyordu. Günler gecelerce içindeki azabın dinmesi için dualar etmişti ama kar etmemişti. Ateş Bey'den gelen bir telefonla günler sonra ilk defa evden ayrılıp da Ateş Bey'in kaldığı eve gittiğinde Yeliz Hanım'ın bin bir özenle hazırladığı sofrayı görmek yüreğinin burkulmasına sebep olmuştu. Ruhu hala cehennem azabıyla yanıyordu.
Ertesi günün tamamını Ateş Bey'le birlikte geçirmiş, eski fotoğraflara bakmışlardı ki bu Azad'ın baba dediği adamın geçmişine ilk şahit oluşuydu. Ateş Bey ilk defa tüm geçmişini, yıllardır kalbinde sakladığı aşkını, Efsun'unu anlatmıştı. Bu özel anlar Azad'ın adama daha da bağlanmasına sebep olurken vicdan azabına da merhem oluyordu. Zira babasını ve annesini aldığı yetmiyormuş gibi ikinci bir defa baba dediği adamın da yüreğini kanatan kişi aynıydı; Savaş!
O gece geniş yatağına uzanmış, aşkı düşünüyordu, Azad. Babasının annesine baktığı gibiydi Ateş Bey'in Füsun Hanım'a bakışları. Siyah beyaz o kareler bile aynı bağlılığı haykırıyordu adeta. Yazık ki annesi ve babasına dair her şey yanıp kül olmuştu ama Ateş Bey'in fotoğraf albümüne bakarken hemen hemen her karede anne babasını anmıştı genç adam. Ah, ne de güzeldi sevdiği insanların mutluluğunu görmek, şahit olmak. Artık emindi, anne ve babası cennette de birlikteydiler ve artık huzur içindelerdi, onu affedeceklerdi...
Sonraki bir hafta boyunca Ateş Bey ile kalmaya devam etti, ama birçok gecenin sabahını edemeden kendini Aymira'nın kaldığı evin kapısında buldu. Kızın tek olduğunu bilmek yüreğine anlamını çözemediği bir duygunun yerleşmesine sebebi oluyordu. Ancak onca yolu gelmiş olsa da bir türlü içeri girmeye cesaret edemiyor, gerisin geri dönüyordu... Kızın, Mehmet'le gitmesine izin vermemişti, istemişti ki istediği an ulaşabilsin, varlığı evinden silinmesin... Bunu neden istediğini kendisi de bilmiyordu. Neden sürekli bu kızın yanında olmak istiyor ama bir korkak gibi kaçıyordu? Neden?
Fakat o sabah büyük bir kararlılıkla ayrıldı yatağından. Kimseye tek bir açıklama yapmadan Aymira'nın kaldığı eve gitti. Ne olur ne olmaz diye evin önünde bekleyen korumalara, selam verip içeri girdi. Saat henüz sabahın beşi olduğundan kızın uyuduğundan emindi ama elinde bardak mutfaktan çıktığını görünce şaşırdı.
Aymira, evde tek olmanın verdiği rahatlıkla elinde suyu salona doğru ilerlerken fark etti genç adamın varlığını ve korkuyla geriye doğru kaçarken elindeki bardağı yere düşürdü.
Azad, kıza yaşattığı korkuyla kendisine içten bir küfür savurduktan sonra "Sakin ol benim. Özür dilerim korkutmak istememiştim," gibi bir şeyler geveledi.
Aymira, eli kalbinin üzerinde kafasını aşağı yukarı sallasa da gerçekten çok korkmuştu. Elbette adamın onu korkutmak gibi bir amacı olmadığına emindi ama bu saatte sessizce eve girmek de ne demekti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~~Karanlık Ruhlar~~
General FictionRuhlarla ilgili bir hikaye değildir. Hikayede tecavüz, darp vb. (+18) içerik yer almaktadır. Yaşınız uygun değilse okumayınız. Tanıtım: Biri karanlık bir gecede açmıştı gözlerini dünyaya, biri kısacık ömründe yaşadığı en güzel gününün ardından tan...