Part III'ten Ön Okuma ~~

797 50 21
                                    

Selamlar canlarım! 

Baktım bölüm bekleyenler çok bari dedim yazdığım kadarını atayım... 

Kısacık da olsa perşembeye kadar idare eder he ne dersiniz? :)

Keyifli okumalar!

***

Birkaç saat sonra Yalçın ve Kumru eve vardıklarında tabiri caizse ortama bir ölüm sessizliği hâkimdi. Korumalar evin önünde sessiz bir şekilde duruyor, Azad ya da Aymira'dan ses çıkmıyordu. Defalarca kere basılan zile rağmen açılmayan kapı herkesi büyük bir paniğe sürüklerken Yalçın, Mehmet'ten aldığı ve torpidoda bulunan yedek anahtarla kapıyı açmaya çalıştı. Ancak titreyen ellerine engel olamayıp anahtarı iki kere yere düşürdü. Korumalardan biri genç adamın yanına gelip kapıyı açarken Kumru, minik eli ile kavradı sevdiği adamın titreyen elini. "Sakin olun lütfen. Kötü şeyler düşünmeyin. Uyuyakalmışlardır belki..." dedi dedi de o minik dokunuşla yüreği bağrından sökülmüştü Yalçın'ın... Ah ne çok isterdi sarabilsin bu narin elleri, gönlüne yaren etsin bu güzelliği. Nasıl acımasız bir kaderdi ki bu, her defasında acılar seriyordu önüne, tüm güzelliklerini gösterirken hiçbirine sahip olmasına izin vermiyor, adeta alay ediyordu... İçinde bulunduğu çaresizlik öfkesini beslerken hızla kurtardı elini genç kızın tutuşundan. "Sınırınızı çok çabuk kaybediyorsunuz Kumru Hanım. Kendinizi gelin!" derken kendine lanetler yağdırsa da duruşunu mümkünmüş gibi daha da dikleştirerek içeri girdi. Hızla Azad'ın odasına doğru yol aldı.

Kumru, dolan gözlerine engel olamasa da o yaşların yanaklarından süzülmesine izin vermedi. Yumruk yaptığı ellerine dudaklarına geçirdiği dişleri eşlik etti de yine de yenilmedi. Bir anlığına da olsa hissetmişti ya sevdiğinin sıcaklığını, gözlerine bakıp endişesine yarenlik etmişti ya yeterdi. Varsın hep çekip gitsindi, varsın terslensin, genç kızın varlığına dahi tahammül edemesindi. O, sevdasını kendi yüreğinde de yaşardı...

Derin bir nefes alıp içeri girdi. Bir an ne yapacağını bilemese de elindeki dosyaları salonun ortasında bulunan sehpanın üzerine koyup mutfağa geçti. Annesi, hep çayın her şeyi çözeceğini söylerdi. En kötü zamanlarda da en mutlu anlarda da ocakta demlenen bir çay olmalı, derdi... O yüzden daha fazla düşünmediçaydanlığa su doldurup ocağa koydu. Birkaç dakika sonra dolabı açıp tüm kahvaltılıkları çıkardı. Kaynayan suyla çayı demledikten sonra kimseden ses çıkmadığını fark edince kendisini oyalayacak bir şeyler aradı. Nitekim buldu da. Dolaptan domates, biber ve beş yumurta çıkardı. Azad'ın menemeni çok sevdiğini biliyordu. Kim bilir belki genç adam masada kendisi için hazırlanmış bir şey görürse mutlu olur diye düşündü ve hızla işe koyuldu. Yalnızca yarım saat sonra mükellef bir kahvaltı masası hazırlamıştı ama hala ortalıkta kimse yoktu. Daha fazla beklemesinin bir anlamı olmadığını düşünerek odaların olduğu bölüme doğru yol aldı. Bir süre sonra Yalçın'ın sesi ulaşınca kulaklarına adımları dondu, kalp atışları hızlandı...

Yalçın, neredeyse bir saattir Azad'la konuşuyor, genç adamın kendisini daha iyi hissetmesi için elinden gelen her şeyi yapıyordu. "Sen, hayatım boyunca karşılaştığım en iyi insansın Azad. Bunu arkadaşım olduğun için söylemediğimi sen de biliyorsun. Ben asla inanmadığım bir şey söylemem beni en iyi sen tanıyorsun. O yüzden söylediklerime inanmaktan başka çaren yok. Bak, bu durum kolay değil, biliyorum. Kendini suçladığını da biliyorum ama başka bir yol yoktu Azad. Senin elinden bir şey gelmez. Bu adamlar öyle ya da böyle kendi pisliklerinin içinde boğulur giderler. Her zaman! Kim olduklarının bir önemi yok, kendi elleri ile inşa ettikleri cehennemde yanarlar. O yüzden kendini suçlamaktan vazgeç dostum. Çünkü eğer sen suçluysan ben de suçluyum. Eğer sen katilsen ben de katilim. Hatta Ateş Baba bile bir katil! Hepimiz katiliz!"

***

Ne diyorsunuz Yalçın, Azad'ı ikna edebilecek mi? Azad bu durumdan sıyrılacak mı? 


Görüşünceye dek kendinize çok ama çok iyi bakın.

Kocaman Sevgilerimle,

MyReaL 

~~Karanlık Ruhlar~~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin