1

30.5K 1K 65
                                    


Herkese merhabalar :)

Yeni bir kurgumla karşınızdayım ve sanki ilk kez bir şeyler yazıyormuş gibi heyecanlıyım. Umarım bu hikayeyi de diğerlerinde olduğu gibi seversiniz. Bu arada diğer hikayeler de devam edecek merak etmeyin.

Hikayeye tıpkı dizi gibi her hafta bir bölüm gelecektir. Belirleyeceğim gün kesinleşince sizlere haber vereceğim.

Bu kez çok farklı bir tür denediğimi söylemeliyim. Umarım  işleyeceğim bu yıllar öncesinde yaşanan tarihi aşk hikayesini siz de seversiniz.

Şimdiden destekleriniz ve yorumlarınız için teşekkür ederim :)


*Baron: Eskiden, kimi Avrupa ülkelerinde soylulara verilen bir ünvan.




Yolu cesaret olanın, yolculuğu aydınlık olur.



"Son bir basamak."

Uçsuz bucaksız görünen devasa kalenin tozlanmış, dik merdivenlerinden inerken kendi kendine güç vermek adına konuştu. Ama bu güçlendirici sözler ürkmüş dudaklarından titrek bir fısıltı şeklinde çıkmıştı. Ve bu da cesaretlenmesine yardım etmek şöyle dursun, aksine onu daha da fazla korkutmaktan başka bir işe yaramamıştı.

Kendisine söylediği gibi kalenin bahçesine inen son basamağı da arkasında bıraktıktan sonra korkuyla derin bir nefes verdi. Elinde bir gece öncesinden hazırladığı siyah bohçayı daha fazla sıktı ve geniş bahçede yavaş adımlarla ilerlerken birine yakalanmamak için bildiği tüm duaları tek bir nefeste okudu.

"Korkmayacağım." diye fısıldadı bu kez gecenin karanlığına kararlı bir ses tonuyla. Bunu yaparken de hızlı bir şekilde etrafını kolaçan etmekten geri kalmamıştı. "Korku yok."

Fakat arkasında ona geçmişini hatırlatan ve her defasında ağlamasına neden olan kale, sanki onunla alay eder gibiydi. Çocukluğunun geçtiği bu devasa yapı gecenin sessiz ve ürkütücü karanlığında daha güçlü, daha heybetli ve çok daha korkutucu görünüyordu. Hatta ona kısa bir süreliğine de olsa kabuslarından birindeymiş gibi hissettirmişti. Maalesef onun kabusları hiç bitmiyordu. Uyansa bile..

Az önce kendine tekrarladığı kararlı sözleri unuttu ve korkuyla derin bir iç çekti. Şu anda kesinlikle ağlamak istiyordu. Hiç durmadan, yorulmadan, hıçkıra hıçkıra ağlayıp içindeki tüm birikenleri temizlemek.. Ama değil ağlamak, şu anda nefes alacak kadar bile zamanı yoktu. Aksine bir an önce kendini toparlayıp bu cehennemden uzaklaşması gerekiyordu.

Adımlarını iyice hızlandırıp dikkat çekmemek adına üzerini tamamen kaplayan siyah pelerine sıkıca sarındı. Pelerin gecenin karanlığıyla muhteşem bir bütün oluşturmuş ve onu belli belirsiz bir varlığa dönüştürmüştü. Şu anda en çok ihtiyacı olan şey de bu görünmezlikti zaten. 

Hızlı ama sessiz adımlarla süzülerek kalenin devasa çıkış kapısına doğru bir süre daha durmaksızın ilerledi. Fakat aniden duyduğu ses bütün planlarını bozarak onu dehşete düşürmüş ve ne yapacağını bilemez bir halde kendisini en yakın iri gövdeli ağacın arkasına atmıştı.

GECENİN BÜYÜSÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin