46

10.1K 688 57
                                    

Gördüğün yerde sarıl bana.



Gelmişti.

Grace bunu içinden defalarca kendi kendine tekrar etti. Hala inanmakta güçlük çekiyordu.

Dylan burdaydı. Gelmişti. Onu almak için gelmişti. Ve şu anda oldukça öfkeli görünüyordu. Grace onu ne kadar fazla özlediğini onu görür görmez daha da iyi anlamıştı. İlk kez bu kadar uzun bir süre Dylan'dan ayrı kalıyordu.

"Dylan?" diye fısıldadı tekrardan şaşkınlık dolu bir bakışla genç adamı süzerken. Hemen sonrasında Dylan da ona bir şeyler söylemiş fakat Grace onun ne dediğini anlayamamıştı. "Geldin. Tanrım! İnanamıyorum. Burdasın. Beni almaya geldin. Gelmeyeceğini düşünüp kendime eziyet edip durmuştum. Ama geldin. Biliyordum. Geleceğini biliyordum. Tanrım, teşekkürler."

Dylan tekrardan konuştu ve Grace yüzünü buruşturup onu anlamak için çabaladı. Fakat ne yazık ki hiçbir şey duyamıyordu. Ve bunu Dylan'a da söyledi.

"Anlayamıyorum. Ne söylüyorsun?"

Dylan gözlerini devirdi ve hızlıca balkonun kapısına vurdu. Bir yandan da genç kıza eliyle kapı kolunu işaret ediyordu. Grace işte şimdi Dylan'ın ne söylemeye çalıştığını anlamıştı. Ondan kapıyı açmasını istiyordu.

'Aptal kafam..' diye düşündü mahcup bir şekilde. Dylan'ı gördüğüne o kadar sevinmiş ve şaşırmıştı ki kapıyı açmayı unutmuştu. Bu adam her defasında onun aklını başından alıyordu.

Grace nihayet kapıya doğru yönelip anahtarı çevirmeye başladığında Dylan dışarda sabırsızca iç geçirdi. Karısının gevezeliği her durumda kendini belli etme özelliğine sahipti. Deli kadın ona kapıyı açmak yerine içerde durmaksızın konuşup durmuştu.

Grace kapının kilidini çevirdi ve Dylan onun kapıyı açmasını bir an bile beklemeden önce sabırsızca kolu çevirdi. Saniyeler içinde balkon kapısı açılmış ve Dylan odadan içeri şimşek gibi bir hızla girmişti. Girer girmez kapıyı ve perdeyi sonuna kadar kapadı ve Grace'ye doğru dönüp bir an bile vakit kaybetmeden onu kollarının arasına aldı.

Genç kız Dylan'ın bu ani tepkisi karşısında şaşkınlıkla olduğu yerde kalakalmıştı. Daha Dylan'ın içeri girmesini bile sindirememişken kendisini bir anda onun kollarında bulmuş ve genç adamın onu sarmalamasına müsaade etmişti. Grace şu an hiç olmadığı kadar mutluydu. İçini kaplayan tüm o kara bulutlar saniyeler içinde kaybolmuştu. Kocası hepsini genç kız için bertaraf etmiş gibiydi.

Dylan kadının küçük bedenini kendi iri bedenine bastırmış ve onu iri kollarıyla sımsıkı sarmıştı. Karısını öyle çok özlemişti ki genç kızı hiç durmaksızın kolları arasında tutmak ve bir daha da bırakmak istemiyordu.

Buraya gelirken genç adamın aklından binbir türlü düşünce geçmişti. Fakat kralın mektubu Grace'nin onun himayesinde olduğunu kanıtlar nitelikteydi. Bu nedenle Dylan yolculuğu boyunca Grace'ye bir şey olacağı korkusunu taşımamıştı. O alçak herif kralın yanında karısına dokunmaya cürret bile edemezdi. Beklediği gibi de olmuştu. Grace buradaydı, iyiydi ve sağlıklıydı. Dylan şu an için başka hiçbir şey düşünmek istemiyordu.

"Dylan?" dedi Grace kocasının kolları onu biraz daha kendisine bastırınca. Küçük bedeni Dylan'ın devasa bedeninde kaybolmuş gibiydi. Ve yavaş yavaş nefes almakta zorlanmaya başlamıştı. "Nefes alamıyorum."

Dylan hızlıca kollarını geri çekti ve endişelenmiş bir şekilde Grace'nin iki omzundan tutup genç kızın yüzünü süzdü. Grace ise onun bu ani hareketi karşısında gözlerini kırpıştırmıştı.

GECENİN BÜYÜSÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin