10

15.6K 829 34
                                    


Sana bağlanmak da nereden çıktı? Benimki kördüğüm..




Dylan odasındaki tekli koltuğa yerleşirken kardeşi William'ı ve hala uyuyan Grace'yi izledi. William bugün ikinci kez ağlamıştı. Ve Dylan onun ilk ağlamasını ustalıkla savuştururken ikincisinde ne yapacağını bilemez bir haldeydi. Onda da imdadına İngiliz kız yetişmişti.

Koca bir nefes verip arkasına iyice yaslandı ve başını arkalığa dayadı. Gözlerini kapattığında kulağına William'ın ağlama sesleri geliyordu. Bir de odaya ilk girdikleri anda küçük kardeşiyle aralarında geçen o diyalog..

William ısrarla Grace'nin yanında olmak istemiş ve Dylan onu odaya sokup yatağın üzerine bıraktıktan birkaç dakika sonra şiddetle ağlamaya başlamıştı. Dylan ağlama sesinden o kadar fazla nefret ediyordu ki o anda kendisini pencereden aşağıya atmak istemişti. Fakat bunun yerine William'a güven verici bir şeyler söylemeyi tercih etti.

"Ağlama William. Ağlanacak bir şey yok."

"Grace ölmüş!" diye bağırdı William gözlerini kocaman kocaman açarak gözyaşları arasında abisine bakarken. "Benimle konuşmuyor! Ölmüş!"

"Hayır, ölmedi." dedi Dylan sabırlı bir sesle onu ikna etmeye çabalarken. Fakat William onu duymuyormuş gibi kafasını iki yana sallayarak ağlamaya devam ediyordu. "Sadece bayıldı William."

"Öldü!" diye bağırdı William, avazı çıktığı kadar. O anda abisini zerre kadar dinlemediği aşikardı. Dylan ise şaşkınlıktan küçük dilini yutmuş bir halde kardeşinin bu büyük tepkisine bakakalmıştı. Fakat William'ın konuşmasına devam etmesiyle birlikte onu bundan daha da büyük bir şaşkınlık bekliyordu. "Tıpkı annemle babam gibi o da öldü!"

Dylan'ın yüreği küçük kardeşi için büyük bir acı duydu. Anne ve babası alçakça bir saldırıda katledildiğinde William henüz bir yaşına bile girmemişti. Annesi ile babasının ani ölümüyle birlikte koca bir kalenin idaresi ve tabi ki de bakması gereken iki kardeşi de Dylan'a kalmıştı.

Tom, onlar öldüklerinde henüz yirmi yaşına yeni girmişti. Dylan ise yirmi beş yaşındaydı fakat o zamanlar bu konular hakkında hiçbir deneyimi olmayan toy bir gençti. Yaşanan bu talihsiz ölümler onu erken yaşta büyümeye itmiş ve tüm sorumluluğu o andan itibaren üzerine almıştı. Dylan bütün bunlara rağmen ailesini kenetlemek için elinden geleni yaptı ve o andan itibaren kardeşlerine hem abi, hem de baba oldu.

Özellikle William bebekliğinden beri onun sorumluluğunda olduğu için kendi çocuğu gibiydi. Onun iyi bir şekilde büyümesi ve anne-babasızlığı hissetmemesi için bütün herkesi seferber etmişti. Ama küçük William yine de bir anneye oldukça ihtiyaç duyduğu bir dönemdeydi. Dylan üç kardeşten aralarında en şanssız olanının William olduğunu düşünürdü. William onlara nazaran hiçbir zaman anne kokusu duyamamıştı. Ve duyamayacaktı..

"Gel buraya." dedi Dylan elini sert bir şekilde sol dizine vurarak. William ise onu ikiletmeden küçük ayaklarını sallandırarak yataktan aşağıya inmiş ve abisinin onu tek hamlede kucağına oturtmasına izin vermişti. Dylan onun minik çenesini tutup başını kaldırdığında net bir biçimde gözlerine bakıyordu. "Grace ölmedi. Anladın mı? Korkma."

Dylan'ın kesin bir dille konuşmasından sonra William'ın iri mavi gözleri büyük bir umut ışığıyla parıldamıştı.

"Gerçekten mi?"

"Gerçekten."

"Ölmedi mi?"

"Hayır, ölmedi. Sadece bayıldı." dedi Dylan içten bir şekilde kardeşinin yanağından süzülen bir damla göz yaşını silerek. "Eğer ağlamayı kesersen birazdan uyanacak."

GECENİN BÜYÜSÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin