32

15K 779 28
                                    


Sen beni öptün ve iyileşti yaram..






Dylan ateşler içindeydi. Yanıyordu.

Buna rağmen geçen her saniyede daha da fazla yanmak istiyordu. Kızın dudaklarına öyle güçlü ve sahiplenici bir iştahla kapanmıştı ki bu tatlı sıcaklıktan bir an olsun ayrılacak gücü yoktu.

Dudaklarını nefes alabilmesi için istemeye istemeye karısından ayırdığında genç kızın göğsü hızla inip kalkmış ve şaşkın bir ifadeyle Dylan'a bakmakla yetinmişti.

Dylan sonsuz bir hoşnutlukla genç kızın buğulanmış yeşil gözlerini, pembeleşmiş yanaklarını ve kıpkırmızı olmuş dudaklarını süzdü. Gözlerini bir saniye bile karısından ayırmak istemiyordu. Tanrı şahit, düğün gecesinden bu yana bu anı beyninin içinde milyonlarca kez canlandırmıştı.

Fakat hiçbirisi şimdiki kadar güzel değildi. Olağanüstü değildi.

Grace nefes alış verişleri düzene girmeye başladığında ne yapacağını bilemez bir haldeydi. Gözlerini kırpıştırdı ve zihni tekrar düzgünce çalışmaya başlar başlamaz da Dylan tarafından yatağın üzerine taşındığını fark etti. Fakat bunun hangi arada olduğunu anımsamıyordu. Tek bildiği şu anda Dylan'ın devasa yatağında boylu boyunca uzanmış olduğu ve Dylan'ın da onun neredeyse üzerinde durup, bakışlarıyla kendisini delip geçtiğiydi.

Genç kız ürkek bir nefes verdi. Şimdi ne yapacaktı? Acaba odadan çıkıp son on gündür yaptığı gibi kendi odasına mı gitmeliydi, yoksa burada mı kalmalıydı? Dylan ona hiçbir şey söylememişti. Tek yaptığı genç kızın üzerinde durup onu garip bir sessizlik içinde izlemekti. Grace ne yapacağını bir türlü kestiremiyordu. Kocasıyla birlikte, onun odasında kalmayı Tanrı şahit çok istiyordu fakat Dylan'ın tepkisinden de çekiniyordu. Ne de olsa bu dev adam bir hayli dengesizdi. Şimdi Grace'ye onu sımsıcak yapan bir ifadeyle baksa bile, iki dakika sonra ona bağırıp çağırmayacağı ne malumdu? Grace onun böyle bir şey yapabileceğini biliyordu. Ama yerinden de bir türlü kıpırdayamıyordu. Sanki taşa dönmüş gibiydi. Bunda Dylan'ın üzerinde gezdirdiği delici bakışların da etkisi yok değildi.

Dylan mantıklı olmaya çalışıyordu.

Şu anda aklı, fikri, düşünceleri, bedeni tek bir şeyi bas bas bağırıyor ve Dylan'ı büyük bir ateşin içine çekmek için son sürat uğraşıyorlardı. Fakat genç adam buna izin vermemekte kararlıydı. Çünkü karısı şu anda oldukça ürkek görünüyordu. Dylan onu korkutmak istemiyordu ve bu işi onu korkutmadan nasıl yapabileceği konusunda da oldukça tereddütlüydü. Keşke Ethan'la konuşsaydı.. Daha evlendiği ilk gün bunu yapmadığı için kendisine büyük bir öfke duydu. Ethan kadınlarla nasıl konuşulacağı, onlara nasıl muamele edileceği konusunda oldukça yetenekliydi. Şüphesiz ki şu anda Grace'yi ürkütmeden, Dylan'ın içinde oluşan yanardağı nasıl söndürmesi gerektiğini bilirdi.

Tanrı yardımcısı olsun Dylan onu ikinci bir kez kollarının arasından bırakmayı hiç istemiyordu. Bunu düğün gecelerinde bir defa yapmıştı. Ve bu Dylan için cehenneme gitmek gibi bir şeydi. Günlerdir işkence çekiyor ve o günden beri her gece yatağında kıvranıp duruyordu. Ve şimdi her şey onun istediği gibi giderken Dylan karısının gitmesine izin veremezdi. Bu onu öldürürdü.

Derin bir nefes verdi ve aynı anda altında uzanan karısının büyük bir nefes almasını izledi. Kızın gece karası saçları yatağın beyaz örtüsüne dağılmış ve Dylan'ın nefesini kesecek muhteşem bir görüntüye yol açmıştı.

Dylan şanslı bir adamdı. Zira karısı masal prenseslerine benziyordu. Hatta Dylan'a göre onlardan bile güzeldi. Bugüne kadar hiç bu kadar muhteşem bir güzelliğe rastlamamıştı. Ve böyle bir güzelliğe sahip olacağı Dylan'ın aklının ucundan dahi geçmezdi. Ama kader bu ya, olmuştu işte..

GECENİN BÜYÜSÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin