Ben seni severim aslında da, düzenim bozulur diye korkuyorum. Durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar.
Grace sesin geldiğini yöne doğru hızlı adımlarla ilerlemeye devam etti ama önünde koca bir uçurumdan başka bir şey yoktu. Korkuyla uçurumun kıyısına biraz daha yaklaştığında hiç görmek istemediği bir manzarayla karşılaşmıştı.
Dört ya da beş yaşlarında bir çocuk uçurumun çıkıntısında asılı kalmıştı. Altında küçücük bir parça toprak olmasına rağmen, Grace biraz sonra o toprağın çocuğun ağırlığını kaldıramayıp kırılacağından adı gibi emindi. Ne yapacağını bilemez bir halde olduğu yerde kalakaldı ve mantıklı düşünmek için kendisini zorladı. Şu anda panik yapmak işleri onun için daha fazla zorlaştıracaktı ve en önemlisi de küçük çocuğun hayatını kaybetmesine neden olacaktı. Grace bu düşünceyi anında yok saydı.
Hızlı adımlarını yavaşlatmış ve parmak uçlarında çocuğun olduğu yere doğru ilerlemeye başlamıştı. Çok dikkatli davranmak zorundaydı. En ufak bir aksilikte çocuğun tek ayağıyla bastığı toprak yerinden kopabilirdi. Derin bir nefes vererek son adımını da attığında çocuğun ürkmüş, ağlamaklı sesini duydu.
"Buradayım."
Çocuk ağlamaklı sesiyle Grace'nin onu görmediğini düşünüp dikkatini çekmeye çalıştı. Grace ise bakışlarını onunkilerle buluşturup onu daha fazla korkutmamak adına kafasını aşağı yukarı sallamakla yetinmişti. Şu anki durumda çocuğun en ufak hareketi canına mal olabilirdi.
"Seni görüyorum." dedi Grace kendinden emin bir ses tonuyla konuşmaya çalışarak. Kalbi adeta bir kuşun kanadı gibi hızlı hızlı çarpmaya başlamıştı. Çocuk henüz çok küçüktü. Grace onun ölümle burun burun olmasından dolayı büyük bir endişeye boğuldu. "Sakin ol tamam mı?"
"Tamam."
Grace ne yapacağına karar vermeye çalışırken bir yandan da çocuğun dikkatini uçurumdan başka bir yöne çekmek için uğraşıyordu.
"Nasıl oldu bu?" diye sordu son derece yavaş bir şekilde yere çömelirken. Çocuk ona iri mavi gözleri dolu dolu olmuş bir bakış gönderdikten hemen sonra konuşmaya başlamıştı.
"Şeyi biliyor musun?"
"Hayır. Neyi?" diye sordu Grace ağlamamak için kendisini zor tutarken. Çocuğun ürkmüş gözleri ona öyle bir hüzün ve aynı zamanda öyle bir minnetle bakıyordu ki, onu kurtaramayacağı ihtimalini düşünmek bile istemiyordu.
"Ben burada oynuyordum. Sonra topum kaçtı ve tam alacakken ayağım kaydı."
"Tamam tatlım."
Grace çocuğu yatıştırmaya çalışıyordu. Ama şu anda kendi bile deli gibi çığlık atmamak için zor duruyordu. Çocuğun gözlerine baktığında onun ağlamak üzere olduğunun farkındaydı. Bir an önce onun dikkatini dağıtmalı ve onu oradan çekip almalıydı. Bu nedenle çocuğa ilk aklına gelen soruyu sordu.
"Adın ne senin?"
"William."
"Ne kadar güzel bir isim." dedi hafifçe gülümseye çalışarak. "Şimdi seni tutacağım ve sen de ayağını buraya basacaksın William. Anlaştık mı?"
"Anlaştık." diye yanıtladı küçük William kafasını hızlı hızlı aşağı yukarı sallayarak. Grace onun başını sallamasını izlerken bir an için altındaki toprağın kırılacağını düşündü. Toprak o kadar fazla çatlamıştı ki en ufak bir kıpırtıda William'ın uçurumdan aşağı yuvarlanması işten bile değildi.